Rektörümüz Yaşar Sütbeyaz hocamıza Allah'tan rahmet, kederli ailesine, akraba ve sevenlerine başsağlığı, sabır ve dayanma gücü diliyorum. Erzurum sevdalısı olan hocamızı çok sevdiği bu topraklar kara bağrına aldı. Ruhun şad olsun hocam, Erzurum sizi minnetle ve rahmetle anacaktır.
28. 07. 2016 Perşembe günü Atatürk Üniversitesi Rektörlük binasının önünde yapılan törende dostum Prof. Dr. Hasan Seçen hocamız bir konuşma yaptı bu konuşmayı sizlerle aynen paylaşıyorum:
"Atatürk Üniversiteliler, Erzurumlular, Yaşar Sütbeyaz hocamızın kederli ailesi, yakınları, dostları ve öğrencileri Kadim metinlerden birinde hayatın olağan döngüsü şu veciz sözlerle ifade edilir: Doğan ölür, ölen fena bulur, olacak olur...Yağmur yağar, sular akar, otlar biter... Çocuklar büyür, anne ve babalarının yerlerini alır, sonra onlar da gider... Vukuatın duru durağı yoktur, devam eder... Merhum Hocamız Yaşar Sütbeyaz'ın asistan olarak göreve başladığı 1976 yılında Kimya Bölümünün 3. Dönem öğrencileri olarak bizler de, henüz lisans öğrenimine başlamıştık. Kendisi 4 yıl bizim danışmanımız ve laboratuvarlarımızda asistanımız oldu. Lisans öğrencileri olarak bizler kendisini öğrenci dostu, sevecen ama aynı zamanda ciddi, sorun çözen, ilkeli bir asistan hoca olarak tanıdık. Hocamız, 1980 yılında Prof. Dr. Metin Balcı'nın kimya bölümü akademik kadrosuna katılması ile birlikte onun araştırma grubunda "doktora sonrası araştırmacı" olarak yer aldı. Uluslar arası dergilerde Atatürk Üniversitesi kimya bölümü adresli olarak yayınlanan ilk iki makale, 1983 yılında Metin Balcı ve Yaşar Sütbeyaz isimleriyle yayımlandı. Gerek akademisyen, gerekse asistanlığından itibaren yüklendiği idari görevlerle Kimya Bölümü ve Fen Fakültesinin araştırma altyapısının güçlendirilmesinde fevkalade öncü roller üstlendi. Hocayla akademik araştırma ortamında, aynı laboratuvarlarda 10 yıl birlikte çalıştım. Ben, bu on yıl içinde kendisinin bir kere bile kırıcı bir sözünü işitmedim ve rencide edici bir davranışını görmedim. Var olanı paylaşan bir hocaydı. Çalışanı takdir eder ve desteklerdi. İdareci olduğu dönemde, özveri ve devlete sadakatle çalışan emri altındaki her çalışanı onore etmiştir. İdareci olarak çok ciddi; kaliteden ödün vermeyen ve devlet parasını yetim malı olarak gören bir anlayışa sahipti. Atatürk Üniversitesi ve bu ülkeye en büyük hizmetini rektörlüğü döneminde yaptı. Başta kütüphane kaynakları, internet ve bilgisayar ağları olmak üzere, araştırma altyapısını fevkalade güçlendirdi. Bilimsel araştırmalar için fon kaynaklarını artırdı; akademik atamalar ve yükseltmeler için kriter sistemi ve çalışanları ödüllendiren bir sistem oluşturdu. Mesai mefhumu yoktu. Son derece onurlu ve mükemmelci bir karaktere sahipti. Bundan dolayı yapılan işleri bizzat kontrol ederdi: Kendisini günün her saatinde, üniversitenin her noktasında görmek mümkündü: Yolların kaldırım taşlarından inşaatların fayans altlarına, sıva altlarına varıncaya kadar; gece nöbetçilerinin takibine kadar kontrol ettiğine, bir çok arkadaşımız tanıktır. Devlet görevinde son derece vakur, mehabetli, yerine göre asabi; insani ilişkilerinde son derece doğal ve mütevazıydı. Her türlü ideolojik tarafçılık, grupçuluk ve ötekileştiricilikten uzak bir kişiliğe sahipti. "Ben hiçbir dogma, hiçbir kalıplaşmış kural bırakmıyorum. Benim manevi mirasım bilim ve akıldır" diyen büyük önder Atatürk'ün adını taşıyan üniversitemizin seçkin bir bilim ve eğitim kurumu olması yolunda gece gündüz, sağlığını da ihmal ederek çalıştı. Öğrencileri ve mesai arkadaşları olarak kendisini bu örnek özellikleri ile her zaman, sevgiyle, minnetle, özlemle anacağız. Yüce Allah'tan kendisine rahmet; ailesine ve sevenlerine başsağlığı ve sabırlar diliyoruz." Prof. Dr. Hasan Seçen