Rektörlerin intiharı...

Tamam; millet olarak komplo teorisi üretmeyi sevmesine seviyoruz da, lakin böylesi durumlarda soru da mı sormayalım?

Soracağız tabii ki…

Çünkü son iki yılda Atatürk Üniversitesi mensubu iki kıymetli hoca, rektör iken canlarına kıydı.

İlki,18 Mart 2010 tarihinde intihar eden Erzincan Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Erdoğan Büyükkasap’tı; diğeri ise, ne yazık ki geçen hafta sonu canına kıyan Bayburt Üniversitesi Rektörü Prof.Dr. Gökhan Budak…

Her iki hocamız da Atatürk Üniversitesi fen edebiyat fakültesinin fizik bölümünden mezundu. Dün Milliyet’te Abbas Güçlü yazmıştı. Eski rektör Yaşar Sütbeyaz hoca anlatmış; Büyükkasap da, Budak da Yaşar hocanın öğrencilerindenmiş. Her ikisini de çok yakından tanıdığını ve çok sevdiğini anlatmış hoca… Haklı olarak niçin canlarına kıydıklarına da bir türlü anlam veremiyor.

Hani bu insanlar neden canlarına kıymış olabilir diye kafa yoruyoruz ya, doğal olarak parçaları yan yana getirmeye çalışıyoruz. Bu nedenle 2010 yılında, görev yaptığı Erzincan Üniversitesi’nde hayatına son veren Erdoğan Büyükkasap’ın intiharının arkasında şöyle bir gerekçe saklı olabilir:

YÖK murakıpları üniversitenin hesaplarını incelemeye almıştı.

Hoş hocayı intihara sürükleyen neden işte budur demiyorum ama belki “etken”olmuştur diye düşünmekten de kendimi alamıyorum. Çünkü Büyükkasap hoca,dürüst namuslu ve çalışkan bir bilimadamı ve yöneticiydi… Üniversitesinde paraya dair bir araştırma yapılması, onurunu rencide etmiş olabilirdi.

Fakat Gökhan Budak hoca için böyle bir durum da yok. Yani Bayburt Üniversitesi’nin hesapları incelemeye filan alınmış değildi. Üstelik yakın çevresinden öğreniyoruz ki, Budak hoca, mütedeyyin ve kendisiyle barışık bir insanmış.

İki yıl arayla canlarına kıyan bu değerli bilim insanlarının ortak özellikleri çok fazla…

Her ikisi de aynı eğitimi alıyor, her ikisi de dekanlık ve rektör yardımcılığı görevlerinde bulunuyor ve her ikisi de yeni kurulan üniversitelerde rektör oluyor.

Aselsan’da görev yapan bazı mühendislerin esrarengiz ölümlerinden ötürü, toplum ister istemez bu tür intiharlarda arka plan arıyor. Bu yüzdendir ki, komplo teorilerinin bini bir para…

“Hocalar atom üzerine çalışıyordu, TÜBİTAK’la proje yürütüyorlardı. Dolayısıyla ölümlerinin arkasında bir kirli el olabilir”

Böyle düşünenlerin sayısı hiç de az değil…

Henüz öyle veya böyledir diyebilmemiz mümkün değil. Çünkü savcılık soruşturması tamamlanmadı. Sadece şu kadarını biliyoruz ki, Erzincan Üniversitesi Rektörü merhum Erdoğan Büyükkasap’ın intiharının arkasında,somut bir bulgu çıkmadı. Fakat aynı şeyi Budak için söylemek çok zor. Zira dediğimiz gibi soruşturma henüz bitmiş değil.

Biz gazetecilere düşen görev şu olmalıdır:

Komplo teorilerini ciddiye alıp araştırmak ancak bu teorileri sanki de gerçekmiş gibi hüküm diye sunmamaktır. Tabii ki soru soracağız, tabii ki en küçük bir bilginin bile arkasına düşüp araştıracağız. Lakin kendimizi yargı yerine koyup, hüküm ilan edemeyiz.

Son yıllarda Erzurum’da çok garip şeylerin cereyan ettiği muhakkak… Baksanıza geçen yıl sadece eğitim araştırma hastanesinde dört genç doktor intihar etmişti. Toplum olarak o genç insanların niçin canlarına kıydıklarını hâlâ bilmiyoruz.

Şu halde yapılması gereken şey şudur: Devlet bu tür intihar vakalarını tek tek ele alıp köklü bir araştırma yaptırmalıdır.

Dikkat buyurunuz, sadece rektörler ve doktorlar değil; bu ülkede subay ve polis intiharlarında da ciddi bir artış var.

Müslüman bir toplumda intihar sayısının bu denli artması, bir yanıyla sosyolojik bir vakıa ise, başka bir cephesiyle de dini bir sorundur.

Her iki rektörümüzün de dini bütün insanlar oldukları en yakın arkadaşları tarafından beyan ediliyor.

Sizce bu bir çelişki değil mi?

Dinimize göre, intihar haramdır ve en büyük günahlardandır. Bu ilahi buyruğa karşın dindar insanlar intihar ediyorsa sorun, ilim adamlarınca masaya yatırılmalıdır.

Gökhan Budak’ın ölüm şekline bakar mısınız; önce ilaç alıyor, ardından bileklerini kesiyor, sonra da ölümü garantili olsun diye kendisini balkondan boşluğa bırakıyor.

Bir insanı bu türden bir cinnet ortamına hangi şartlar sürüklemiş olabilir ki?

Dün DYP ve MHP eski milletvekili muhterem büyüğümüz İsmail Köse aradı. Telefonda bu intihar olayları üzerine uzun uzadiye konuştuk. Malumunuz İsmail Köse, dört dönem milletvekilliği yapmış kıdemli bir politikacı olmasının dışında, eski bir polis şefidir. Sohbetimiz sırasında fark ettim ki, İsmail Köse de, olup bitenleri vaka-i adiyeden görmüyor.

Savcının otopsi istemesi de zaten o bakış açısını haklı çıkarıyor.

Gelin illa da “öküzün altında buzağı arayalım” demiyorum. Ama soru sormaktan da kaçınmayalım.

Bu hocalar niye intihar etti? 
Yorum Yaz
  • UYARI: Konuyla ilgisi bulunmayan, hakaret içeren cümleler veya imalar, inançlara saldırı, şiddete teşvik yorumları onaylanmamaktadır.