Atatürk Üniversitesi’nin öğrenci sayısı, (açık öğretimle birlikte) 90 bin civarına ulaşması, elbette en başta bu üniversitenin rektörü Hikmet Koçak’ı, ardından da ekonomisini öğrencinin bıraktığı paraya bağlayan esnafı sevindirir.
Bundan daha doğal bir tepki olamaz.
Lakin bir de madalyonun öteki yüzü var.
Madalyonun o öteki yüzünü kimse konuşmak, hatta o gerçekle yüzleşmek istemiyor ama neylersiniz ki o öteki yüz, çıplak bir gerçektir.
O da şudur:
Erzurum’a binlerce, on binlerce öğrenci gelsin istiyoruz, güzel… Buyursun gelsinler.
Peki bu öğrencilerin beklentilerine cevap veren bir şehir miyiz?
İlla da birbirimizi kandıracaksak eğer “evet, öyleyiz” diyelim. Fakat gerçekçi olmak gerekirse, Erzurum, özellikle batı illerinden gelen öğrenciler için, hiç de cazip bir şehir değildir.
“Hayır, öyle değil” diyorsanız, öğrenciler arasında bir anket yapın, neyin ne olup olmadığını görün.
Biz o gençlerle konuşuyoruz. Bazen iş icabı onlar bize geliyor, bazen de biz onları dinlemek ve de bir şeyler anlatmak için gidiyoruz.
Birkaç yıldan beri dikkatimi çeken şudur:
Büyük kentlerden gelen öğrenciler Erzurum’u, asosyal ve monoton bir şehir olarak görüyor.
“Eğlence hayatı yok, sanat ve kültürel faaliyetler son derece sınırlı, esnaf öğrenciyi etinden sütünden yararlanılacak koyun gibi görüyor, üniversite yönetimi çok katı bir taassup içinde, halk öğrenciye karşı hep çok mesafeli, cemaat ve tarikatlar öğrenciye sürekli baskı uyguluyor, fakültelerde özgün düşünce platformu olmuyor, sağ partilere mensup öğrenciler, farklı düşünen öğrencilere müthiş bir baskı uyguluyor, mahalle baskısı zaman zaman öğrenciyi canından bezdiriyor.”
Halbuki aynı öğrenciler, Atatürk Üniversitesi’nin öğretim kadrosundan, fiziki imkanlarından, yurt hizmetlerinden, kantinlerden ve üniversitenin sağladığı sair imkanlardan da memnun.
Yani kimse “Burası nasıl bir üniversite?” diye burun kıvırmıyor, sağa sola çamur atmıyor. Şikayeti şehrin geneline ve de üniversitenin nokta uygulamalarına dair…
Erzurum, sanayisi olmayan bir şehir… Besbelli ki bundan böyle de bir sanayi şehri olamayacağız. Şu halde eğitim, sağlık, hayvancılık, kış turizmi ve hizmet sektörü (çağrı merkezleri) gibi alanlarda temayüz edebiliriz.
Atatürk Üniversitesi’nin öğrenci sayısının 90 bin dolayında olması, bundan üç beş yıl önce hayal bile edilemezdi. Sağolsun Hikmet Hoca sessiz sedasız öyle başarılı işlere imza attı ki, bazılarının “taşra üniversitesi” dediği, aslında ciddi bir üniversite olan Atatürk Üniversitesi’ne çıta yükseltti. Bugün yarın Erzurum Teknik Üniversitesi de büyüyecek ve birkaç yıl içinde beş on bin öğrenciye sahip olacak. Öte yandan ETSO’nun kurduğu vakıf üniversitesi de öğrenci kabul edecek ve belki on yıl sonra, Erzurum 150 bin öğrencisi olan bir şehir olacak…
Bu tablo, bir şehir adına ancak sevinilecek bir tablodur.
Fakat o 150 bin öğrencinin mutlu olacağı bir şehir olmaktır asıl marifet olan…
Öğrenci gelsin, her ay kişi başına 500 TL para bıraksın ama biz öğrenciye bi şey vermeyelim.
Olmaz…
Bu şehrin gerçek anlamda bir üniversite şehri olmasını istiyorsak eğer, önce herkesi tarikatçı etme sevdasından vazgeçmeliyiz.
Bırakın kardeşim kim neye inanıyor, nasıl yaşıyorsa yaşasın. Size ne?
Değil mi ki…
Öğrencinin parasını cukkalarken “Sen hangi inançtasın?” diye sormuyorsun…
Değil mi ki…
Üniversite yönetimi, “bizi tercih edin” derken, “mahalle baskısına da hazır olun” demiyor.
Sonra öğrenci Erzurum’u tercih edip geldiğinde, başlıyoruz postun kıllarını saydırmaya:
Aylık en fazla 500 TL edecek dandikten dairenin kirası bir anda 800-900 lira oluyor.
Bu şehirde üç paralık tostu bile öğrenciye 10 liradan satan zalimler var.
Madem artık iki rektörümüz var. O halde her iki rektörümüze sesleniyoruz:
Üniversitelerinizin öğrenci sayısını artırmaya çalışmanız kadar anlamlı ve saygı değer bir çaba yoktur. Ancak bu çabayı verirken bir de öğrenci bizden ne bekliyor diye bir araştırın.
Öyle olsun ki, Erzurum’dan mezun olup giden gençler, başkalarına da bu şehri tavsiye etsinler.
Oysa bugün bir çoğu şöyle diyor:
“Aman Erzurum’u tercih etme. Ya cemaat-tarikat baskısına maruz kalırsın, ya da sağ partilerin dayatmalarına… Sosyal hayat yok, esnaf öğrenci düşmanı.”
Valla siz bilirsiniz ister bana sövüp sayın, ister gülün geçin hiç umurumda değil.
Ben elimdeki donelere dayanarak bunları söylüyorum. Canınız sıkılsa da gerçek bu…
Henüz vakit geçmeden Erzurum, bu profilini değiştirebilir. Hiç zor bir şey değil.
Kimse kimseye karışmasın yeter.
Muhterem rektörlerimiz Hikmet Koçak ve Muammer Yaylalı, şu söylediklerimizi bi sakin kafayla düşünsünler. Görecekler ki hiç de yanlış şeyler söylemiyoruz.
Kabul ediyoruz, mevcut manzara başka bi şey söylüyor.
Marifet, işte o dayatmalara rağmen doğru olanı yapmaktır.
- Erdinç demir 01 Ocak 1970 02:00
Erzurum`da Öğrencinin işi ev konusunda alışveriş konusunda yeme içme konusunda işi zor evet. keşke daha uygun kira bedelleriyle verilse evler. keşke daha uygun fiyatla alış veriş yapılsa yenilse içilse. Erzurum esnafı gerçekten çok gaddar davranıyor bazı konularda. 2 liralık şeyi 20 ye verdiklerine bile şahit oldum. Bu konuda bir önlem alınması lazım. denetim yapılması lazım. Ayrıca şuan ki yurtlar yeterli değil yeni yurtlar yapılması lazım. Yazıda geçen sağ sol partisi olayına pek katılmıyorum. İnsanlar inançlarını düşüncelerini çok rahat bir şekilde yaşıyorlar bence. Hemde en güzel Erzurum`da yaşanıyor. En azından aralarında çatışma çıkmıyor. buda sevindirici bence. Sağ partililerin sadece burada daha fazla buda onların ön planda olmasına neden oluyor. Özetle: Üniversitemiz güzel ama esnaf ve ev sahiplerinin biraz daha insaflı olması lazım...
- veyis 01 Ocak 1970 02:00
mehmet şener esnaf hizmet veriyor hizmetinin karşılığını almak zorunda cukka kelimesi abes bir söz. ev kira meselesi üniverste olan şehirleri karşılaştırmanı tavsiye ederim,cemaat ve tarikattan baskı yok biz müslümanlar islamı tebliğ etmekle mükellefiz, sosyal yaşantıdan bahsediyorsun yaşantımız Allah cc emrine göre olmalı ayrıca muhterem rektörlerimiz diyorsun rektörlere sayın desen daha güzel olur
- mehmet taş 01 Ocak 1970 02:00
rektörlük seçimlerinde kimse alınmasın ama!!! koçak ı destekliyorum diyerek söze başlamıştın diye hatırlatayım!!! demiştin ya hani !!! şimdi taassuptan bahsediyorsun ya!!! alınma ama ben yazına yorum yaparken üniversitenin tekke tarikat olmadığından bahsetmiştim!!! ama biz adam seçerken ya işte iyi adam namaz kılıyor!!! oruç tutuyor!!! sanki camiye imam atanacak. atatürk üniversitesi bilim yuvası olmaktan çıkmış durumda!!! şimdi bütün fakülteleri dolaşın odaların üzerinde yazan isimlere bakın!!! kendisi ,hanımı kızı, damadı, oğlu üniversiteyi çiftlikleri haline getirmişler!!! nasıl kariyer sahibi olunuyor?? bir araştırın!!! kamlerin üniversiteyi hangi sebeplerden terkederek başka üniversitelere gitmek zorunda kaldığını arıştırın!!! şimdi gelelim asıl meseleye koçak ı desteklerken ne için söz almıştın olmadı da bu yazıyı yazıyı yazmak zorunda kaldın?? bayağı merak ettim.