Radyonun İftar Sofraları...
Kutlu ay geldiğinde,ışıltıları; yeri, göğü ve Müslüman yürekleri aydınlatır. Sarsar gönülleri; bin bir hikmetle, sonsuzluktan esintiler getiren
bir merhametle, bir şefkatle, bir bereketle ve bir şetaretle… Donatır; bin bir
çeşit nimetle ve huzurla ve dostlukla ve mutlulukla sofralarımızı…
İşte o anda… Tam o
anda… Yasak bitip, izin verildiğinde; ağızlar çözülüp, dimağlar
tatlandığında; eller nimete uzandığında; bütün bir dünyanın paylaştığı yekpare
bir manzaradır bu… İnanmışların yüreklerinden doğup, kâinatın her köşesine
ulaşan ve ruhları ilahî bir örtüyle sarıp sarmalayan… Ve yine bu öyle bir manzaradır ki… Görünenin
ve göremediklerimizin… Meleklerin ve cinlerin… Tatlı bir bakışla seyrettikleri…
İşte o anda… Tam o
anda… Her şey durmuş gibidir. Her şey ortadan çekilmiştir ve her yer ilahî
lütufla kaplanmış bir ıssızlık ve sessizlik içindedir. O an coşkunun, sevincin,paylaşımın el ele vererek misafir olduğu tek yer vardır: İftar sofraları…
İnanmanın, bir ve beraber olmanın, emre itaatin birbirine
perçinlediği Müslüman yürekler; nimetlerle doldurulmuş sofralarda; oruçlarını
açmak için suya uzandıklarında…
İşte o anda… Tam o
anda… Dünya sesini, gök ışığını, hayat rengini artırır ve “Rahman ve Rahim olan Allah’ın” adı,oruçlu ağızlarda bütün kıtaları dolaşır; susuzluk giderilir, açlık doyurulur ve
gün boyu gem vurulan nefis ferahlatılır. Orucun melekleştirdiği tenler; sabrın,tahammülün ve ilahî emre uymanın manasını daha bir derinden, daha bir içten
hissederler.
Sofralar… Sofralar… Sofralar… İftar sofraları… Sofraların
en güzeli… En latifi ve en incesi… En bereketlisi ve en anlamlısı… Az veya çok;her iftar sofrası bir başka çekici, bir başka alımlıdır o saatte… Yeni bir
aydınlanmaya, birbirimizi anlamaya, inananlar arasında bambaşka bir ruh
dinginliğine vesile olan oruç; sevdalılarınca doldurulan iftar sofralarında can
şenliğine, emsalsiz bir dostluğa ve hiçbir yerde görülmeyen mütevazılığa
dönüşür. Herkes “birdir” iftar
sofralarında ve birliği “diliyle ikrar,kalbiyle tasdik” makamındadır o anda… Çünkü bu sofralarda; bedenlerden çok,gönüller ön plandadır ve vücuttan çok, yürekler bir aradadır.
Dağ başında, sıcağın alnında gün boyu koyun güden çoban,menziline yetişemeyip, her ihtimale karşı çıkınında sakladığı biraz ekmek,biraz da peynirle orucunu açarken; tek başına değildir o anda… İftar saatinin
ulviliği içerisinde bir başka âlemi remzeden bir his zırhına bürünmüştür ve
gözümüzle idrak edemediğimiz varlıklarca gıptayla seyredilmektedir. Zira; inancına
yakışanı yapmış olmanın sevinci içerisinde ve mutmain bir yürekle iftar eden oruçlunun, hücresi bile Hakkı tesbih etmektedir.
Ve; yerin metrelerce altındaki bir ocakta maden işçileri…Çoluk çocuğundan ayrı olarak, onların rızkı için gurbet elde mihneti terennüm
eden diğerleri… Ve yurdun bekçileri gencecik fidanlar… Ve… Ve… Ve… Binlerce
insanın sorumluluğunu yüklendikleri için iftar saatinden çok sonra iftarlarını ancak
açabilenler… Hepsi ve daha başkaları… “insana
ve inanana özgü” bir ibadeti yerine getirdikleri, iftar gibi bir lezzete
mazhar oldukları için şükredenler ve benzersiz bir zamanı paylaşanlardır
şimdi...
“Ruhun beslenmesi
için bedenin aç bırakıldığı ay…”da, iftar sofralarının kurulduğu yerlerden
biri de; TRT Erzurum Radyosu’dur. Bir yanda akıp giden yayının, öbür yanda
kurulan sofranın telaşı… Yıllardır devam eden ve birçok kişinin iftarını açmak
için özellikle dinlediği, artık geleneksel hale gelen “İftara Doğru” programıyla; dinleyicilerine doğruyu ve güzeli,dengeli bir şekilde vermeye çalışan radyoda kurulan iftar sofraları, bazen
dışarıdan geçici görevle gelenlerin en çok imrendikleri güzelliktir.
Yayın nöbeti olanların mutlaka katıldıkları bu sofralar,hemen her akşam başkalarının da katılımıyla; genişler, büyür ve bambaşka bir
renge dönüşür. Sayının bazen on beşi, yirmiyi bulduğu; bereketin ve
dayanışmanın el ele vermesiyle, çeşit çeşit nimetlerle süslenen böylesi bir sofra,bir işyerinde sevginin şekillenmesinin belki de en güzel nişanesi olarak
görülebilir.
Yıl boyu; bazı sebeplerden dolayı törpülenen kişilerarası
ilişkilerin, birbirine karşı duyulan muhabbetin, arkadaşlığın ve dahi
dostluğun; yeniden onarıldığı, diriltildiği ve yeniden büyüyüp geliştiği… Küçük
bir nokta halinde iken silmeyi denemediğimiz için, araya giren bazı sebeplerin
giderek kartopu gibi büyüttüğü önyargılarımızın, bir hamleyle ortadan
kaldırıldığı yerdir de bu iftar sofraları…
TRT Erzurum Radyosunda bu Ramazan birlikte olduğumuz
iftar sofralarını şenlendirenlerden ve tebessümlerin ışığında iftar
ettiklerimizden birkaç ismi buraya kaydetmek istiyorum:
Salih Lütfi Şengül, Merdan Güven, Feridun Fazıl Özsoy,Gülgün Çimen, Yahya Kemal Kaya, Dursun Ali Bedir, İhsan Karaca, Hasan Nuri
Sanlı, İbrahim Okçu, Raci Alcan, Murat Sancı, Fikret Durak, Arif Karaman,Muhammet Aykut, Erdal Karabacak, Selma Talar, Elif Yıldırım, Alev Altun, Hande
Şengül, Ertaç Koçak, Feyza Yavuzer, Sibel Toker, Emre Fidan, Zeynep
Bayraktutan, Gözde Kılınç, Ferdi Dalkılıç… Ve bu yıl aramıza katılanlar; Azer
Yılmaz, Hüseyin Uzunoğlu, Adem Karabey…
Herkesin kendince katkı yaptığı “Radyonun İftar Sofraları” kendi içinde epeyce tanınmakta ve yolu
buradan geçenlerce, gittikleri yerlerde sitayişle yâdedilmektedir. Bu iftar
sofraları, geride kalan yıllarda içerdiği görüntüyle, yayıncılığın bir ekip işi
olduğunu, aralarında husumete, kırgınlığa, küskünlüğe, dargınlığa yer
olmadığını ortaya koymuştur.
Ramazanın anlamını, orucun faziletini idrak ettikçe;iftar sofralarımız daha da anlam kazanıp, gelişip güzelleşecek; bugün olduğu
gibi, inşallah yıllar sonra da devam edecek ve anlatılacaktır.
İftarınız kutlu, sofranız bereketli, Ramazanınız ve yaklaşan bayramınız mübarek olsun.