Erzurum'un 40 yılı aşan kalkınma serüveninde son bir dönemece girdik galiba.
Bundan 30 yıl önce çılgınca bir göç furyası ile kent merkezindeki tarihçeleri 100 yılı aşan ailelerden oluşan nüfusun önemli bir kısmını başka kentlere kaptırdık.
Diyebilirim ki bugün kent merkezindeki nüfusun dörtte üçü Erzurum'un kent merkezindeki hayatına 20 yıl önce falan başlamıştır.
Yarısı kesinlikle 30 yıldan eski değildir. Yani anlayacağınız iç göç öyle bir ters yüz etti ki kent merkezindeki nüfusu; Gelen nüfusun zihninde Erzurum kent kimliğinin Kadim Erzurum kent kimliği ile ilgisi yok.
40 yıl öncesi Erzurum'u bilen aile sayısı belki yüzde onlarda, hele daha eskileri bilen, yaşamış aile sayısı yüzde beşlerde gezinen bir Erzurum kent merkezi var karşımızda.
Bunun sayesinde değil midir ki kentsel dönüşüm adı altında yüzlerce tarihi sokak ortadan kaldırıldığında kentte en ufak bir tepki olmuyor. Ortak hafızada bu sokakların bir anlamı yok ki?
Başka bir sonucu da Erzurum kent motiflerinin dönüşümü. Yani Erzurum'u temsil eden meslekler, sanatlar, ürünlerin değişmesi.
Bunun en güzel örneği cağ kebaptır. Ben haddim olmayarak bir itirafta bulunayım: Lise yıllarıma kadar cağ kebap nedir bilmezdim, görmüşlüğüm de yoktu. Son 20 yılda bir cağ kebap çıktı ve Erzurum ile özdeşleşti. İlk çıktığında iç göç henüz Erzurum kent merkezi nüfusunu boşaltmamıştı. O yüzden olacak, şehrin önemli bir kısmı cağ kebapçılara meraktan giderdi.
Tarihi Erzurum mutfağından habersiz olunca ortaya bir boşluk çıkması normal. Boşluğu da birileri mutlaka dolduracak. Bu da normal.
Ama normal olmayan şu : Tarihi Erzurum mutfağının yeni kent sakinleri tarafından tanınmaması, girişimcilerin bu yemekleri markalaştırarak ülkeye ve dünyaya sunamamas ...
Yeri gelince yerleştiği kentin dadaşlığına sahip çıkan yeni kuşakların kalkıp dadaşlar ne yerdi de dadaş olurdu diye düşünmemesi...
Bildiğimiz usulle anlatalım; Bir memleketin adamı, o memleketin yemeği ile bilinir. Yani yediğin senin kültüründür. Giydiğin senin kültüründür. İçtiğin senin kültüründür. Kısacası lafla bir kültüre sahip çıkılmaz. Bunlara sahip çıkmayıp sadece kültürün ismine sahip çıkmaya çalışırsan, en azından o kültürü ortaya çıkaran kadim dadaş kuşaklara saygısızlık yapmış olursun. O ismi gasp etmiş olursun. Yediğin benzemez. İçtiğin benzemez. Düşüncen benzemez. Sözün benzemez?. O zaman bırak dadaşlığın yakasını. Git kendine ne diyorsan de?.
Nedir bu şehrin kadersizliği? Sonuçta Erzurum'u turizme açıyorsan, gelen insanlara öncelikle kendi kültürünün mutfağından yemekler sunman, bunu bir dert etmen lazım.
Yüzlerce özgün geleneksel yemek çeşidi var Dadaş Erzurum'un mutfağının. Bunları bir yeni nesillere tanıt. Onların tanımasını, yapmasını, yemesini sağla. Hepsinin yüzyılları bulan ünü ve şöhreti var.
Bak bir girişimciyle bir kadayıf dolması nasıl markalaştı. Daha yüzlerce özgün damak tadımız var.
Kenti gezmeye gelen insanlara Erzurum'un geleneksel mutfağını sunmak neden öncelik olmasın?
Mardin'e, Diyarbakır'a gidin, Ege'ye gidin. Trakya'ya gidin? Nereye giderseniz gidin orasının gezilmeye layık yerleri sayılırken, geleneksel yemeklerini sunan lokantaları, restoranları mutlaka listede vardır. Üstelik bu, modern turizmin de bir zorunluluğu, yükselen trend oldu.
Hadi girişimcilerimiz, akademisyenlerimiz bunu görmez.
Ey Erzurum'u yöneten devletlü büyüklerimiz!
Siz demi bunu dert etmezsiniz?
Size de mi bu durum normal gelir?
O yüzden mi fast food sunan avm'lerin açılışına, başka yörelerin yemeklerini, kebaplarını sunan işletmelerin açılışına koşa koşa gidersiniz?
Hiç aklınıza gelmez mi bu Erzurum'un geleneksel mutfağı var mıdır?
Markalaşabilecek, tanıtılabilecek, yapılabilecek, yenilebilecek tarihi lezzetleri var mıdır?
Yani burayı yönetiyorsunuz. O çifte Minareli Medrese'yi, O Yakutiye'yi, O güzelim camileri, hanları, kervansarayları, konakları yapan naif kültürün banisi eski zamanın gerçek Dadaşları ot mu yiyordu?
En az ortaya koydukları eserler kadar özgün bir mutfakları, lezzetleri olamaz mı?
Nedir bu "protokol pazarlama" stratejisinin nedeni?
Unvanlarınızı öne koyarak, bir tanıtım bir reklam seferberliği yapacaksanız, bari bunu yönettiğiniz Erzurum kültürünün yaşaması için yapın.
Bu protokol reklamcılığından doğabilecek faydadan biraz da Erzurum kültürü faydalansın.
Ya da Erzurum'un tarihi eserlerini tanıtma üzerine kurulu, kentin tanıtımı ve turizmle kalkınması stratejilerinden vazgeçin.
Eski kuşakların ortaya koyduğu kent kimliğini sahiplen, ondan her türlü faydalan. Ama o kuşakların kent kültürünü yok say. O muhteşem eserleri gezmeye, görmeye geleceklere mangallar kurdur, közü körükle, elde yelpazelerle?
Böyle bir şey olabilir mi?
Protokol pazarlama, icat peşinde koşacağına elindekinin farkına varsa, şu 40 yıllık kalkınma özlemimiz de biter. Yoksa bu kafayla biz Erzurum'u değil başka kentleri kalkındıracağız.