VEFA
İnsanların en zor başarabildikleri şeydir vefa. Vefalı olabilmek, hayatta dik durabilmek, zorluklar karşısında inandıkları insanları savunabilmek. Yaşar Sütbeyaz hoca vefalıydı... Ama doğup, büyüdüğü kentte o vefayı ne yazık ki göremedi...
Çok değil 3-4 yıl önce uğradığı gerçek dışı bir hikayeye kurban edilmek istendi. O günlerde mahalli gazetelerden birinde sembol olarak kullandıkları zavallı bir kadının mezar başında fotoğrafını çekip "Şehit annesidir!" diyerek topluma lanse ettiler. Böylece toplumu tahrik etmek istediler. Sanki şehit annesine Sütbeyaz hoca tarafından kasıtlı bir uygulama yapılmıştı. O da yetmedi çadırlar kurdular, imza topladılar o düzmece çadırlarda? Erzurum ile hiç bir ilgisi, ilişkisi olmayan bir esnaf süprüntüsü o güzel insane için dükkanına levha bile astı! "REKTÖR GİREMEZ" yazan bir levha...
Bununla bitti mi? Hayır. Devam etti linç. Şair olduğunu söyleyen bir manyak, düzmece ve iftira dolu şiirler yayınladı. Mahlası da "Tokmakçıoğlu" idi. Bir başka ipten kopmuş adam Facebook hesabında her gün zırvalar yayınladı sevgili ve sayın Yaşar Sütbeyaz ile ilgili... Hakaretler yayınladı! Bunların hiç birinin gerçekle ilgisi yoktu ve hepsi iftiraydı.
Ben bunları okuyunca çok üzüldüm. Onu ilkokul yıllarından, mahalleden tanıyordum. Karşı çıktım. Gazetelerde günlük yazılar yazarak insanlarımıza bu iftiralara karşı durmaları, destek vermemeleri için çağrıda bulundum ama kimseden çıt çıkmadı.
Yani vefasızlık Erzurum'da her zaman olduğu gibi yine ortaya çıktı ve kendi toprağından yetişen öz çocuğuna sahip olunmadı.
Birlikte mücadele verdik. Davalar açtık. Duruşmalara girdik. Tek başımızaydık. Koca Erzurum rektörüne sahip çıkmıyordu her ne dense? Halbu ki, herkes onu tanıyor ve biliyordu. Bu üzüntülü günlerden Yaşar hoca inanıyorum ki, çok büyük darbeler alarak çıktı. Başardı, zaferi kazandı. Ama o yaralar işte sonunda bu insanı aramızdan aldı, götürdü?
Ben Yaşar Sütbeyaz'ı, Palandöken İlkokulundan tanıyorum. Yaşım icabı 3.Sınıfta iken kendisi 1.sınıftaydı. Kendisi üstün başarsından ötürü sınıfları okumadan geçiriyordu. Okulda tanımayan yoktu onu... Gururumuzdu, övüncümüzdü. Çalışkanlığın sembolüydü.
Sonra başarılarını devam ettirdi ve kendi şehrinin üniversitesine rektör seçildi. Çok başarılıydı. Azimle çalışıyordu. Kimseye taviz vermiyordu. İşte bu davranış ve dik duruş bazılarının hoşuna gitmemiş olacak ki, onun başına çorap örmek istediler. Her yalanın sonuçlandığı gibi bu da başarısız bir teşebbüs olarak kaldı.
Ailesinden bahsetmeyeceğim. Erzurum'un yerlisiydi. İnançlıydı. İleri görüşlüydü. Tutarlıydı. Davaları için yazıhaneme geldiğinde bana hep şunu söylerdi ve o günlerdeki Erzurum'u terk etme düşüncemi benimsemeyerek "Sana ihtiyacımız var, kalmalısın."derdi. Ben kaldım ama sen bizleri terk edip gittin... Hiç yakışmadı. O mücadeleci adamı, gerçek dostu, üstün bilim adamını kaybettik. Hep arayacağım? Gözlerimdeki nemler onu hatırladıkça hiç silinmeyecek. Rahat ve huzurlu uyu. Allah sana rahmet etsin sevgili hocam...�
Avukat Tuncer AKTAŞ/Erzurum �