O zamanki adıyla Erzurum Polisokulu, Yıldırım Akbulut nedeniyle çok sık aralıklarla gündeme gelirdi.
Çünkü Yıldırım Akbulut içişleri bakanıydı ve Erzurum’daki polisokulunu Erzincan’a kaydırmak istiyordu.
Neyse ki sonunda Erzincan’a da bir okul açıldı da böylelikle Erzurum önemli bir okulunu kaybetmemiş oldu.
Allah
selamatlik versin Yıldırım Bey aslında hemşerimiz sayılmasına rağmen,
Erzincan şovenizmi yüzünden Erzurum’a hep şaşı baktı.
İçişleri
Bakanı olduğu zaman da Erzurum’u bir türlü sevemedi, Meclis Başkanı ve
nihayetinde fıkralara konu olan Başbakanlığı döneminde de…
ANAP’ın
Erzurum delegesinin büyük kongrede, Yıldırım Akbulut yerine Rizeli aday
Mesut Yılmaz’ı desteklemesinin zamirinde işte bu gerçek vardı.
Ne Yıldırım Akbulut bizi hazzetti, ne de biz O’nu…
Aradan uzun yıllar geçti, bugün ne Akbulut aktif siyasette, ne de Mesut Yılmaz’ın borusu ötüyor. Hepsi tarih oldu.
Fakat hayat devam ediyor.
Erzurum Polisokulu, birkaç yıldan beri ülke genelinde olduğu gibi artık polis yüksekokulu…
Bu okulun müdürü ise, Abdullah Şahin…
Son derece beyefendi, deneyimli ve usta bir polis şefi…
Yarınların
polislerini kaliteli, hukuka, demokrasiye ve insan haklarına saygılı
biçimde yetiştirmek için, ekibiyle birlikte gecesini gündüzüne katan bir
hoca…
Geçen hafta bir panel vesilesiyle Erzurum Polis Yüksekokulu’ndaydık.
Yerel basın-Polis ilişkisi nasıl olmalı veya polis-halk ilişkisi ana başlıklı bir paneldi.
Panelin
yöneticisi Atatürk Üniversitesi İletişim Fakültesi Dekanı Prof.Dr. Uğur
Yavuz’du. Uğur Hoca, bu memleketin has bir evladı ve mütevazı kişiliği
ile fark yaratmayı başarmış bir akademisyen…
Bendenizden başka
Güncel Medya’nın her şeyi sevgili Recep Kapucu ve Erzurum gazetesi adına
(her ne kadar kendi gazetesinde kendi fotoğrafından başka fotoğraf
yayınlamayı zül addetmiş olsa da) sevgili Bünyamin Aydemir vardı
konuşmacı olarak…
Recep, benim gibi alaylı bir gazetecidir. Ve
kendine münhasır tavırlarıyla natürel bir insandır. Bünyamin ise,
gazetecilik kimliğinin yanı sıra aynı zamanda üniversite hocasıdır, yani
entelektüeldir.
Tamam; egosu ve nefsi meslek ilkelerinin önüne geçmiş olsa da, alanında son derece başarılı bir kardeşimizdir.
Herneyse; asıl konumuz zaten bu değil ki…
Bizler
o gün Abdullah Bey’in davetiyle oradaydık ve dilimiz döndüğünce
basın-polis ilişkisinin hangi zeminde olması gerektiğini anlatmaya
çalıştık.
Bizim anlattıklarımız bir yana, bendeniz orada gördüklerimden çok etkilendim…
Birbirinden pırıl pırıl gençler polis olmak için eğitim alıyorlar.
Sayıları 450 civarında…
Tamamı zıpkın gibi gençler…
Ve hepsinden önemlisi, demokrasiyi, hukuku ve kendilerine güveni kazanmış yüzlerce genç adam…
Emniyet
Müdürü Halit Turgut Yıldız ve bütün üst düzey polis şefleri oradaydı
ama o yarının polis adayları bizlere öyle cesurca sorular sordular ki,
eğer orada öğrenciler üzerinde bir baskı veya eğitime dair bir dayatma
olmuş olsaydı, o gençler o yürekli soruları soramazlardı.
Uzun
zamandan beri polisteki bu değişimi ve dönüşümü görüyorduk ama ilk kez
okul müdürü Abdullah Şahin sayesinde buna çıplak gözle şahit olduk.
Ülkem adına umutluyum…
Dünün
suçludan delile giden ve ne yazık ki işkenceci olmasıyla ün salmış
polisin yerine, bugün çağdaş, bilgili ve hukuka yürekten inanan
polislerimiz var ve arkadan da devamı geliyor.
Atatürk Üniversitesi’nde yüzlerce polis, iki yıllık eğitimlerini dört yıla tamamlamak için üniversiteye devam ediyor.
Yani
sadece polis akademisi mezunları dört yıllık fakülte okumuş
olmayacaklar. Düz bir polis memuru olarak karşınızda gördüğünüz o
gençlerin artık kahır ekseriyeti fakülte mezunu…
Yani bir
zamanların çat pat okur-yazar olan polisinden, bugün yüksek lisans
yapanlardan tutunuz da doktora verenlere kadar yüzlerce, binlerce polise
ulaşmış bir teşkilat var karşımızda…
Polisimiz bu donanıma, bu eğitim düzeyine ulaşınca herkes rahat bir nefes alıyor.
Zahir suçluların ve suç örgütlerinin de kendilerini yenilemek için teknolojiye sığınmaları bir zaruret sonucu…
Teşekkürler Abdullah Bey…
Teşekkürler sevgili gençler…
Teşekkürler Türk polisine bu imkânı sunan iktidar…