Konuyla ilgisi olmayanlar PERDER'in açılımını bilmez.
Yok!.. Ağdalı satırlarla hava atmayı seven bazı yazar çizer takımının, cümelerinin arasına tıkıştırdığı bir kelime değil.
PERDER, Perakendeciler Derneği, demek.
Bunu bilmeyenlere de ne PERDER üyeleri, ne de yöneticileri kötü söz de söylemez, gönül de koymaz; ama ben PERDER'in niyetini anladıktan sonra PERDER'e destek vermeyen tanıdık ve bildiklerime gönül de koyacağım, sırası gelince lafın en sivrisini de sokacağım.
PERDER'i birazcık araştıranlar ne kadar güçlü ve ne kadar doğru işler için kurulduğunu kavramakta gecikeceğini sanmıyorum.
Derneğin çalışma konularını ve yöntemlerini de burada sıralayacak değilim; bilenler bilir, bilmeyenler de meraklarını gidermek için açar tüzüğüne bakar.
Başka yerde ne dediklerdini ve neler olduğunu bilemem; ama Erzurum'da 100. Yıl Parkı'nda gazetecilere verdikleri yemekte konuşan Türkiye Perakendeciler Fedarasyonu Genel Koordinatörü Gurbet Atalay'ın konuşmasının arasına sıkışmış bir cümle benim bu yazıyı yazmamın etkin bir nedeni oldu.
Gurbet Atalay dedi ki; "... Gaziantep'te yabancı firmaların marketleri yok!.."
Yerli yersiz her yerde, bazen fısıldayarak bazen de haykırarak duyurduğum dünya görüşümün bam telinden öyle bir tınlama çıktı ki, sormayın!
Bir kent düşünün, hergün alış veriş yapmak zorunda olduğunuz marketlerin hepsi kendi şehirlerlerinin iş adamları ve sermayeleri ile kurulmuş.
Bu kısaca şu demek. O şehrin tüketicisinden edilen kâr da vergi de o şehirde kalıyor.
Anadolu'daki herhangi bir şehirde marketcilik konusunda müthiş cirolara ulaşan yabancı şirketlerin şubelerinden hiç de geri kalmayan yerli marketlerin ne eksiği var da hergün o devasa yerlerin reyonları arasında kayboluyoruz!
Ordan alınan tavuk pişirilirken şarkı mı söylüyor; ya da yenilirken ceddimize dua mı ediyor!
Veya alınan kırmızı et (bu asgari ücretle çalışanları ilgilendirmiyor) terazide tartılırken hangi yaylanın hayvanı olduğunu mu söylüyor!
Yok!
Bu arada et demişken, Genel Koordinatör Gurbet Atalay, dünyanın en pahalı kırmızı etinin ülkemizde tüketildiğini ve bunun istenirse daha düşük kârla tüketime sunulabileciğini de söyledi.
Evet, tüketimi olmazsa olmazların başında gelen perakendecilik sektöründe kıyasıya bir rekabetin olduğu kesin.
Bunun için gelişmelerin takip edilmesine vurgu yapan Doğu Anadolu PERDER Başkanı Ömer Düzgün, yerel sermayenin kaçmaması için hükümetten, yerel yönetimden ve yerel halktan destek istedi. Ancak, işin doğrusu, ben hükümetten bu konuda ne bir yasa bekliyorum ne de bir yönledirme.
Peki, yerel yönetim!
Erzurum'da onu da geçiniz.
Kala kala halk kalıyor.
Bana da kalırsa dayatılan bu yabancı sermayeli sistemle ancak halk başaçıkabilir. Bunun için halkı bilinçlendirici ilanlara ve raklamlara biraz daha yüklenilmeli.
Bu yazıyı kapatmadan önce bir şeyi daha belirtmek gerekiyor. Erzurum Birinci Organize Sanayi Bölgesi Yönetim Kurulu Başkanı Zafer Ergüney, çok doğru ve önemli bir konuya değindi.
Dedi ki; yerel perakendeciler de yerel ürünlere daha çok ağırlık vermeli.
Doğru söze ne demeli!
Son olarak bir konunun bilinmesi gerekir.
Aynı masada bulunduğumuz Vedat Refayeli, Sinan Özçaylak, Orkun Çizmeli ve Sinan Aydın da benim gibi biraz üşüdüler; ama nedense söylemediler!.. Onlar söylemiyince ben de delikanlılığa toz kondurmamak için ağzımı açmadım.