Aynı felaket, yani Afyon’daki facia gibi bir olay Japonya’da olsaydı, ordunun en tepesindeki adamdan tutunuz da, savunma bakanına kadar pek çok yetkili anında “harakiri” yapardı. Amerika’da olsaydı Beyaz Saray, o dakika ilgili bütün görevlileri “açık”a alırdı. Avrupa’da olsaydı, sorumluluk makamındaki herkes kimsenin bir şey demesini beklemeden hemen “istifa” ederdi.
Aynı patlama her hangi bir diktatörlükte olsaydı, en küçük bir şey olmazdı. Çünkü halk zaten olup biteni duymazdı.
Soru şu: Bizde ne olur?
Cevap: Bizde ordunun başındaki komutana, 25 şehidin düştüğü il’in valisi tarafından, güle oynaya halı hediye edilir.
Evet… Aynen böyle oldu.
Dün Afyonkarahisar’a giden Genelkurmay Başkanı Nejdet Özel, sanki rutin iş gezisine çıkmışçasına, bi de Vali Bey’i makamında ziyaret ediyor.
Sanki daha önce 25 vatan evladı, o Afyon’daki patlamada hayatlarını yitirmemiş gibi, sanki bu büyük felakette askerin hiçbir sorumluluğu yokmuş gibi, sanki o ilde patlayan el bombaları bütün yurdu kalbinden vurmamış gibi… Afyon Valisi, Paşa’yı törenle karşılıyor ve başta halı olmak üzere çeşitli hediyeler takdim ediyor.
Hay maşallah…
Vali’ye bak, Paşa’ya bak!
Daha şehitlerin naaşları, şarapnel parçalarının üzerinde dururken, devlet erkanı hediyeleşiyor!
Merak ettiğim husus şu:
Vali Bey, Paşa’ya halı hediye etti; âlâ…
Haberin fotoğrafına bakınca, zaten her ikisinin de ziyadesiyle keyifli olduklarını görüyoruz. Belli ki bu görüşme, taraflara iyi gelmiş! Fakat haberde eksik bir unsur var. Peki muhterem Paşa, Vali Bey’e hediye olarak ne götürmüş acaba?
Muhteremler, telefonuma çıksaydılar soracaktım!
Hani Ankara’nın kedisi meşhur ya… Acaba Paşa da, Vali’ye kedi mi hediye etti; olabilir mi ?
Hiç gülmeyin, gayet ciddi söylüyorum.
Şehrindeki bir patlamada, 25 vatan evladı şehit olan bir vali, genelkurmay başkanına sanki hiçbir şey olmamışçasına hediyeler vermesi normal de, Paşa’nın, Vali’ye kedi götürmesi niye komik olsun ki?!
Unutmayın ki burası Türkiye…
Olay sabahı, Bakan Veysel Eroğlu, şehitlerimizden söz ederken, patates hesabı yaparcasına “tane” demiyor muydu?
O normal oluyor da, bu hediyeleşme mi abes kaçıyor?
Ben artık bu ülkede hiçbir şeye şaşırmıyorum. Çünkü ne kadar absürt olay varsa hepsi gayet normalmiş gibi kabul ve itibar görüyor.
PKK militanlarıyla kucaklaşan şu BDP’li vekillere neden o kadar tepki gösteriliyor anlayabilmiş değilim.
Geçen yıl büyük bir törenle Habur’da karşılanan ve ayaklarına kadar götürülen mahkemede anında “ak”lanan militanların görüntüsü, teröristlerle kucaklaşan vekillerinkinden daha mı masumdu?
Ya da…
Daha bir iki hafta önce, “Birkaç Mehmet şehit oldu diye, Meclis’i toplayacak halimiz yok ya” diyen ve bu sözünden ötürü de, en küçük bir nedamet duymayan Hüseyin Çelik’in o sözü daha mı hafifti?
Evet… Şaşırmıyorum.
Çünkü öyle şeylere tanık oluyoruz ki, “Yahu nasıl olur bir devlet adamı bunu yapar veya söyler? Ve nasıl olur da bu yaptığı ya da söylediği bu feci şeyden ötürü, bir yaptırıma maruz kalmaz?” diye sormaktan artık yoruldum.
O yüzden şaşırmamayı öğrendim.
Lakin işin içinde asker olunca, bir daha ve muhtemelen son defa şaşırma ihtiyacı duydum.
Öyle ya…
Askerler genellikle bu tür durumlarda daha hassas olurlardı ve saçma sapan işlere prim vermezlerdi.
Meğerse artık şartlar çok değişmiş.
Gördük ki asker de düzene uymuş.
Manzaraya bakar mısınız:
Aynı saatte istifa etmesi gereken Paşa, törenle karşılanıyor, hediye yağmuruna tutuluyor ve törenle uğurlanıyor!
Niye?
Kardeşim niye’si yok işte.
Cevabı açık: Burası Türkiye…
Siz siz olun bu hediye işine razı olun. İster miydin akşam da Paşa’nın onuruna orduevinde şöyle sazlı sözlü bir yemek verilsin.
“Yok canım daha da neler” dediğinizi duyar gibiyim.
Boşuna fenikmeyin.
Olur… O da olur; fazlası da…
Değil mi ki…
Bu ülkede şehide, “kelle” veya elma armut sayar gibi “tane” denilmedi mi?
Devletlu hazretleri ne dedi de biz kulları kabul etmedik ki?
Paşa’ya halı hediye edilmiş, ne çıkar bundan…