Adamın yüzüne vurmuşlar ama adam, “ah arkam aahh” demiş.
Adamı dövenler demiş ki, “Yahu biz senin yüzüne vuruyoruz, sen ‘ah arkam’ diyorsun. Ne biçim adamsın?”
Adam cevap vermiş, “Benim arkam olsaydı, siz hiç yüzüme vurabilir miydiniz?”
Bugün de aynı değil mi?
Siz hiç arkası yani siyaseten ve iktisadi olarak “dayısı” olanların kolay kolay dayak yediğini gördünüz mü?
Birinin fena halde dövüldüğünü görürseniz bilin ki, “arkası” yoktur.
Çünkü arkası olanların tekeri dağdan da tepeden de aşar, arkası olmayanın tekeri düz yolda şaşar.
Şu günlerde hem medya, hem de bakanlık bürokratları elbirliği ile bizim Özer’i dövüyorlar.
Ama öyle böyle değil.
Medya
sağdan dalmış mide, dalak ne buluyorsa vuruyor; bakanlık bürokratları
ise, fırsat bu fırsat diyerek faul üstüne faul yaparak abanmış.
Dert dava, Erzurumlu federasyon başkanını o koltuktan uzaklaştırmak!
Evet yapılan tam da budur.
Çünkü bir Erzurumlu o koltuğa layık görülmüyor, bir Erzurumlunun başarıdan başarıya koşması hazmedilemiyor.
Aslı Nemutlu, geçen kış Konaklı’da antrenman yaparken, ne yazık ki hayatının baharında, talihsiz bir kaza sonucu öldü.
Ailesi kahroldu, herkes çok üzüldü.
Son
zamanlarda, işi şova dönüştürmüş olan aile de biliyor, Özer’e üç ay hak
mahrumiyeti cezası veren bakanlık da biliyor ki, bu talihsiz kazada, ne
Kayak Federasyonu’nun, ne de Gençlik Spor Müdürlüğü’nün bir ihmali,
kastı ve doğrudan bir sorumluluğu yoktur.
Fakat aile medyatik, ya da medya ile güçlü bağları bulunan bir aile…
Tak
o gazetenin manşetine çıkabiliyorlar, tak bakanlıkta bakan bey’le
diledikleri zaman görüşüyorlar. Olmadı bakan bey aileyi ziyaret ediyor.
Hal böyle olunca, ortada suç ve kusur olmasa da birilerinin kellesi alınacak!
Emir kulu olan bakanlık disiplin kurulu üyeleri baktılar ki, bu tabloda en savunmasız, en sahipsiz, en masum kişi Özer Ayık…
Kendi
kendilerine “oh be” dediler. “Nihayet tüm faturayı keseceğimiz bir isim
bulduk. Baksanıza bugüne kadar kimse Özer’in arkasında durup da tek
kelime etmedi. Bütün suçu O’nun üstüne yıkıp, ailenin ve bakan bey’in
gönlünü hoş etmiş oluruz. Biz de böylelikle en iyi görev yapan bürokrat
unvanı alırız.”
Kaza günü Özer Ayık yurtdışında…
Kaza günü o bölgede resmi bir antrenman yok…
Kaza günü o gün tedbir alması gereken tek kişi, rahmetlinin antrenörü…
Buna rağmen, Spor Bakanlığı aradığı yegane suçluyu buldu: Kayak Federasyonu Başkanı Dr. Özer Ayık…
Hani şu hemşerimiz olan Özer…
Hani şu federasyon başkanı olduktan sonra, Erzurum’u uluslar arası kayak müsabakalarıyla tanıştıran kimse…
Hani dünya ölçeğinde Türk kayağına ivme kazandıran şu genç adam…
Bendenizin
adalete olan inancı tamdır. Bu sebeple tahkim kurulunun, emirle karar
veren bakanlık bürokratlarının zulmüne son vereceğini biliyorum.
Çünkü Özer Ayık ve arkadaşları suçlu değil.
Aslı,milli bir sporcuydu ama dünyanın dört bir yanında onlarca sporcunun
başına gelen talihsiz bir kazayla karşı karşıya kaldı ve maalesef ki
gencecik yaşta öldü.
Ne Özer Ayık, ne de Gençlik Müdürlüğü Aslı’ya “git orada antrenman yap” dememişti ki, kazadan sonra da mesul olsunlar.
Aslı ve antrenörü gitmişler ve orada kimseye danışmadan çalışmışlar.
Bu
ülkede neredeyse her gün 20 yaşında fidanlar görevleri başında şehit
düşüyor. Bu ana kuzuları için şimdiye kadar kim hangisinin hesabını
verdi veya hesap soruldu?
Dostlar; kurt kuzuyu yemeyi kafaya koşmuş bir kere…
Ne masum olmanın bir önemi var, ne de masumiyetin.
Aile bastırıyor, medya açıkça talep ediyor. Bakan Suat Kılıç da işaret ediyor:
-Özer Ayık’ı yiyin gitsin!
Niye Özer Ayık?
Çünkü şu anda en kimsesiz olan o…
Ne bizim bakan bey bu hususta kılını kıpırdatıyor, ne vekillerimiz, ne de yerel inisiyatif…
Uzaktan uzağa, “Özer iyidir, Özer’in bu işte bir kabahati yoktur” diyenlerin sayısı inanın ki milyonu buluyor.
Haklılar;Özer gerçekten de iyi ve bu işte bir kusuru yok. Fakat öyle bir çağda
yaşıyoruz ki, tek başına haklı olmak da yetmiyor, masum olmak da… İlla
ki arkanız olacak, illa ki biri yüzünüze vurmaya kalktığında arkanızın
olup olmadığına bakacak.
Onlar da öyle yaptı, baktılar.
Gördüler ki Özer’in seveni çok, arkası yok.
O zaman vur gitsin!
Manzara şudur:
Türkiye’de dört önemli federasyonun başkanı Erzurumlu.
Kim onlar?
Söyleyelim: Kayak Federasyonu; başkanı Özer Ayık…
Boks Federasyonu; başkanı Eyüp Gözgeç…
Dağcılık Federasyonu; başkanı Allaattin Karaca…
Geleneksek Spor Dalları Federasyonu; başkanı Fatih İstanbulluoğlu…
Birileri, “Bu Erzurumlular da artık çok oldu” diyerek, düğmeye bastı.
Şimdilik
Özer’i yemekle işe başladılar ve ilk hamleyi yaptılar. Denk
getirebilirlerse yakın zamanda da Eyüp Gözgeç’i yemek isteyecekler.
Sonra da diğerlerini…
Biz ise, sadece izliyoruz. Bazılarımız, “dur bakalım ne olacak” modunda…
Yahu ne olacağı mı var? Adamlar önce suçluyu buluyor, sonra suç yamıyorlar, daha neyine bakıyorsun ki…
Meselenin daha iyi anlaşılması için şöyle bir örnek vermek istiyorum:
Edirne’de
denize girip boğulan bir kimseden ötürü, Erzurum Belediyesi ne kadar
mesul ise, Özer de, talihsiz kazada hayatını yitiren Aslı kızımızın
ölümünden o kadar sorumludur.
Buna rağmen, Samsunlu Spor Bakanı kafaya koymuş, Erzurumlu federasyon başkanını yiyecek.
-Niye?
Anlatamadık galiba…
Bu işin niyesi yok.
Her şey ortada: Özer’in arkası yok da ondan…
Bereket ki tıpkı Berlin’de olduğu gibi, Ankara’da da hakimler var.
Ve çok şükür ki, sahipsizlerin sahibi de Allah’tır.
Son bir söz:
Sevgili
dostlar; Özer Ayık, alanında çok başarılı bir akademisyendir.
Üniversitede kalsaydı, bugün profesör olmuş belki de dekandı. O, çok
sevdiği kayak sporu uğruna mesleğinden ve ailesinden fedakarlık ederek,
çileli bir işe talip oldu. Bu sürecin sonunda Özer’i yerler ise, inanın
ki kaybeden Özer değil, Erzurum olur. Biz bir daha uluslar arası
yarışları Erzurum’da artık biraz zor görürüz. Özer, döner üniversitesine
öğrenci yetiştirir, ama Erzurum kayak sporlarında öksüz kalır.
Böyle olacağını biliyoruz. Çünkü bu tespitimiz tarihi tecrübeyle sabittir.