Semerkant'a gitmek için sabah erkenden uyandık.
Kafile bir gün öncesinin yorgunluğunu atmış,herkes zinde görünüyordu.
Kahvaltı salonunda fazla çeşit olmadığından bizim Erzurum keteleri bayağı ilgi gördü.
Turan Caddesi ile Buhara Caddesinin kesiştiği noktada bulunan otelimizden bavullarımızı alıp,aracımıza bindik ve tren istasyonuna doğru yola çıktık.
Araçta bir gün öncesinin kritiğini yaparak "Vokzal" isimli Taşkent istasyonuna vardık.
İstasyon da ciddi bir kontrol vardı. Neticede;arama ve bilet kontrollerinden sonra bizi Semerkant'a götürecek hızlı trende yerlerimizi aldık.
Kompartımanımız boştu ve bizden başka kimse yoktu.
Ne yazık ki, bu saltanatımız fazla sürmedi, trenin kalkmasına birkaç dakika kala kalabalık bir Hintli grup boş yerleri bir anda doldurdular.
Saat 08.00 de Efrasyap (Alper Tunga) isimli trenimiz hareket etti ve iki saatlik zevkli bir yolculuktan sonra Semerkant'a geldik.
Yol boyunca bereketli tarım arazilerini,Ruslardan kalma fabrika kalıntılarını ve çirkin bir şekilde döşenmiş sarı renkli doğal gaz borularını gördük.
Hızlı tren ücreti olarak kişi başı bizim para ile 50 TL ödedik.
Semerkant istasyonundan çıkarken ; etrafta Özbekistan'ın simgesi olan ,Leylek heykellerine rastladık .
Özbekistan'da her yıla ait bir etkinlik yapılıyormuş.
2014 yılı "Sağlam Bala" yılı olarak belirlenmiş ,bununla ilgili afişlere gezi boyunca sıkça rastlıyorduk.
Semerkant isminin,beslenmiş bereketli topraklar manasına gelen Semizkent'den geldiğini öğrendik.
Semerkant, tarihin eski dönemlerin"den beri orta Asya'nın başkenti olmuş ve en fazla gelişmesini ise Timur döneminde sağlamış.
Semerkant da Rusların yaptığı bölgeye Rus Semerkant'ı deniliyor.
Burası geniş caddeleri ve çınar ağaçları ile kendini belli ediyor.
19 yy. Rusların yaptığı ve şu anda ismi "Talebeler" olan caddenin muhteşem bir görüntüsü vardı.
Otelimize giderken bu caddeyi ve Timur'un oturan heykelini gördük.
Otele yerleştikten sonra caddenin karşı tarafındaki dükkanlar ilgimi çekti ve oraya gittim.
Dükkanların bir çoğunun üstünde "Ozığ ovgatlar" yazıyordu;Sait Hoca ile bu yazıya farklı bir anlam yükleyip, gezi boyunca bu yazılara rastlayınca bayağı güldük.
Bu arada, bakkal dükkanlarına "Ozığ Ovğatlar" denildiğini de öğrenmiş olduk.
�
�
Otelden ayrıldıktan sonra ilk işimiz İmam Maturidi'yi ziyaret etmek oldu.
Ünlü Türk Din bilim adamı ve İtikattaki İmamımız olan İmam Maturidi'nin mezarını ziyaret etmek,hepimiz için heyecan verici bir durumdu.
Sadi Hoca,gezi sırasınca ziyaret edeceğimiz büyük şahsiyetlerin hayatlarını anlatan çok güzel bir dosya yapmış hepimize dağıtmıştı.
Boş kaldığımızda, bu notlara bakıp bilgi edinmemiz çok işimize yarıyordu.
Sadi Hocanın hazırlamış olduğu bu dosyadan ,gitmekte olduğumuz yerlerle ilgili bölümü Sait Keleş hoca yüksek sesle okuyordu, bizde dinleyip bilgi ediniyorduk.
İmam-ı Maturidi ile ilgili yakın zamanda değerli kardeşim Prof.Dr.Zeki İşcan'ın vermiş olduğu iki konferansı dinlemem,Sadi Hocanın verdiği notlar ve geçmişten gelen bilgilerimle bu ziyaret beni çok etkiledi.
İmam Maturidi,nakil yanında akla da önem veren ve imam-ı Azam Ebu Hanife'nin görüşlerini benimseyen ve onun mezhebine uyan büyük bir din adamıydı.
Eski Semerkant'a giderken Alper Tunga tepelerini gördük ve bir müddet sonra çingene mahallesinden geçen bozuk bir yoldan sonra İmam Maturidi'nin mezarının bulunduğu yere geldik.
Kapının önünde bizi türbedar Mahmut Han Hoca karşıladı.
İmam Maturidi hakkında bize bilgiler veren Mahmut Han Hoca, hoş bir insandı .
Bu sene Hacca gidecek olan hoca bir hayli sevinçli ve heyecanlıydı.
Sadi Hoca ile koyu bir muhabbete dalan hocanın samimi davranışları çok hoşumuza gitti.
Geçmiş dönemde, İmam Maturidi'nin kabri şerifleri Misa isimli bir Yahudi'nin evinin bahçesinde bulunuyormuş.
Başta Sadi hoca olmak üzere, Türkiye de ki samimi Müslümanların yardımlarıyla bu ev satın alınmış ve mezara sahip çıkılmış
Mahmut Han Hocanın anlattığına göre bu bölgede "Çokar Dizon" denilen çok büyük bir mezarlık bulunuyormuş ve burada çok sayıda sahabe mezarlığı varmış.
�
İmam-ı Maturidi
Mahmut Han Hoca satın alınan Yahudi'nin evinin bahçesindeki mezarın, İmam Maturidi'ye ait olmadığını söylese de Sadi Hoca ısrarla burası olduğunu tekrarladı.
Mahmut Han Hoca,İmam -ı Maturidi'nin kabrinin biraz ilerideki türbede olduğunu ve mezarın beş kat derinlikten çıkartıldığını ifade etti,bizde buraya yöneldik.
�
Mermerden yapılmış bir mezar vardı ve mezarın etrafında üzerlerinde yazı olan ve her biri bir sahabeye ait olduğu söylenen mezar taşları bulunuyordu.
Sadi Hoca,bu taşların üzerindeki yazıları okumak için fotoğraflarını çekmemizi istedi, bu görevi Sait Hocamız yerine getirdi.
�
�
Ceniz Han'ın yakıp yıktığı Semerkant'ı Timur yeniden ihya etmiş..
Özellikle kendi akrabalarının ve büyük şahsiyetlerin mezarlarını getirerek onlara türbeler yaptırmış.
Çiniciliğin en güzel örneklerinin sergilendiği bu mezarlardan en büyüğü ise süt annesine aitmiş.
İmam-ı Maturidi Hz. Türbesinde dualarımızı ettikten sonra,Mahmut Han Hocayla vedalaşıp yola çıktık.
�