Tâziye vermek insanî ve islâmî bir kültür ve güzel bir gelenek.Yıllarca Ozan Arif'in söz ve deyişleriyle mest olanlardan bir kesim; siyâsî endişelerle bir tâziyede bulunmayı ondan esirgediler. Ailesine baş sağlığı dilemeyi de, yine aynı endişelerle esirgediler. Hatta cenâzesine iştirâk etme gereği duymadılar. Çok ama çok bir büyük ayıp sergilediler. Ne diyelim, onlara göre Ozan Arif'in Türklük ülküsü uğrundaki hizmetleri, Erzurum tâbiriyle demek ki, bir "sağdıç emeği imiş..."
Ozan Arif'in görünen o ki, son dönemlerinde dile getirdiği doğruları için, her gerçek şair ve ozan gibi muhâlif bir cizgide yürüdüğü için, hatalı gördüğu bazı siyasì birlikteliklere ve siyâsì yanlışlıklara evet demediği için, yanlış siyasî kulvarlarda yol alanlarla bir ve beraber olmadığı için ve onlara güzelleme dizmek yerine, haklı itiraz ve sitemlerde bulunduğu için, yıllarca birlikte olduğunu sandığı bir kesimi, oldukça rahatsız etmişe benziyor ve bundan olacak ki, onun ölümü karşısında derin bir suskunluğa ve aymazlığa gömüldüler.
Üzüntülerini ifâde eden bir demeç dâhi vermediler; veremediler... Sanatçılıkları tartışılan niceleri için, yazılı- sözlü medyaca haber programları yapılırken, Ozan Arif gibi bir san'atçıyı nedense bu çevreler de sağır ve kör misâli duymazdan ve görmezden geldiler. Olsun hiç de gam değil; bu tür kadir-kıymet bilmeyenlere ne diyor hemşehrim Nef'i : "Varsın günün sultânları değer vermesin / Onlar göçüp gidince de sultândır sözüm" Kendilerini önemli ve vazgeçilmez sananlar zamanla unutulur giderler, ama değerliler insanlık var oldukça yaşamaya ve var olmaya devam ederler....
Üzülme be yiğit Ozan... Ebedî istiratgâhında sen rahat uyu... Zihinlere nakşedilen ve gönüllerde silinmez kalıcı Izler bırakan o sultân sözlerin hep hatırlanacak ve sevenlerince, sen hep hayırla yâd edileceksin.
Sana rahmet ve mağfiret diliyorum...