Övgü ile yergi kardeştir, derdi öğretmenimiz!
Haklıydı elbet!
Aynı yüreğin, aynı dilin iki ayrı evladı değil midir bunlar!
Evet, ama bazı insanlar hep ‘övgü’ çocuğu öne çıkartarak, çok şımartmışlardır.
Yapılan bazı yanlış şeyleri övmek için bile, saatlerce düşünüp taşındıktan sonra bir ucundan yakalayıp, o yanlışlığı görmeden övgüler dizmeyi bir marifet saydığımız ve biraz da ikiyüzlü yaşadığımız için, bugünler layıktır bizlere.
Konu Erzurum değil!
Konu memleket!..
Asla aynaya bakıp kendimizde suçu ya da hatayı aramayız.
Çocuğumuz emeklerken başını sehpaya çarptığında sehpayı döven bizler değil miyiz?
Yolsuzluktan veya yasa dışı işler eylediği için yargılanan birini mahkeme kapılarında alkışlayarak, “Türkiye seninle gurur duyuyor,” nidalarını patlatan bizlerin içinden çıkmıyor mu?
Bir gazeteciyi sırtından kalleşçe vuran birini ak olan al bayrağımızın önünde fotoğraflayarak kahraman yapanlar, bir ulusun şerefiyle oynadıklarını bilmiyorlar mıydı; ya da bilmeyecek kadar saf mıydılar? Buna ‘gaf’ bile demeye dili varmayanlar bizlerden birileri değil mi?
Bu toprağın hamurundan olan ve bu coğrafyanın ateşinde pişen bir sanatçımızı sırf, Kürtçe türküler de söyleyeceğim dediği için el illerinde ölmesine neden olan, sanatı “eller havaya,” diyerek, gençleri zıp zıp zıplatmak sanan birileri başka gezegenden mi geldi?
“Benim memurum işini bilir,” diyen başbakanlarımız olmadı mı?
“Devlet bazen rutin dışına çıkabilir,” demenin Türkçesinin ne demek olduğunu bilerek sessiz kalanlar bizler değil miyiz?
Ve Çorum…
Ve Kahramanmaraş…
Ve Sivas…
Tezgâhların kurulduğu; oyunların oynandığı ülkemde bunları kınayanlara, neredeyse “vatan haini,” mührünü basan yine bizlerin ağa babaları değil mi?
Ve daha niceleri…
Bunların hiç birinde bizlerin suçu yok değil mi?
Hep dış ve düşman ülkelerin tezgâhı öyle mi?
Türk’ün Türk’ten başka dostu yokmuş!.. Kim demiş bunu; Türk’ün Türk’e yaptığı düşmanlığı kim kime yapmış şimdiye dek!
“Ezan susmaz, bayrak inmez,” diyerek, herkesin ortak değerlerini kullanarak siyaset yapanlara Afrika halkı mı oy verdi! –sanki diğerleri ezanı susturup, bayrağı indireceklermiş gibi-
Şimdi de “lise mezunlarına eşitlik veriyoruz,” diye buyuruyor YÖK efendi.
Yok efendi, dediğin gibi değil bu iş; biz biliyoruz bilmemiz gerekeni!
Bunun destekçileri boşuna evirip çevirmesin, oynayıp kıvırmasın!
Şimdi desem ki; normal lise mezunlarının arasında bir araştırma yapılsa, kaçı AKP veya sağ cenahı tercih eder, kaçı başka bir partide ya da sol cenahta yerini alır?
Söyleyeyim, taş çatlasa bu liselerden çıkanların yüzde otuzu sol cenahta olur.
Peki, İmam Hatiplerden mezun olanların kaçı siyasetin sol yanında durur ya da başka bir partiye oy verir?
Onu da söyleyeyim, belki yüzde biri!
Sen kalk, adı geçen mektepte belli bir bakış açısıyla yetiştir öğrencileri, sonra da “eğitimde eşitlik,” teranesiyle savun asıl niyetini.
Şimdi bunu dedim ya cevap hazırdır elbette.
“Sen dine karşı mı geliyorsun, bir Müslüman dinini öğrenmesin mi?” Diye mırıldanacaktır bu yazıyı okuyanlar.
Çünkü, bazı doğruları söylediğinizde karşınıza ya dini ya da bayrağı getirenler çoktur aramızda!
Gerçi terli olanlar yemiyor artık.
Biliyor ki asıl amaç, bir zihniyetin sürekli bir iktidarı için yetkili yerlere yetkinler; sandıklara da oy hazırlamaktır!
Bunun için de her yol mubahtır, değil mi ağam!
Bir zamanlar şahin marka arabayı, ‘doğan görünümlü şahin,” diye satılığa çıkarıyorlardı bizim necip uyanıklarımız. Şimdi de, ‘demokrat görünümlü dinciler’ piyasada.
Din ve bayrak siyaset aracı yapılıyor ise bir şeyler oluyor demektir bu memlekette.
Sayın Osman PAMUKOĞLU, “parayı izleyin her şeyi çözersiniz,” demişti bir söyleşisinde.
Ne dersiniz, izleyelim mi?
Erzurum’a gelince… Daha önceki yazılarımın birinde demiştim ki “Palandöken’in göğsünde Mustafa Kemal’in portresi ve de ‘yolunda gideceğiz’ yazısı silinmek üzere. Yavaş yavaş olsa da şimdi yenileniyor. Olsun, emeği geçenlerin ellerine sağlık!
Yolundan gitmesek de bu yazıyı görmek bile insanı rahatlatıyor biraz.