İngiltere'nin yanı sıra Amerika'da da "derin devlet"e rengini veren Anglosaksonlar, bize dair bir hüküm ifşa edecekleri zaman, illa ki satır aralarında bi' yere, "... Türkiye, Türklere bırakılmayacak kadar önemlidir" biçiminde bir hezeyanda bulunurlar.
Bu hüküm(!) uzun yıllar içimizdeki Anglosakson muhipleri tarafından adeta, "başucu kitabı" muamelesi gördü. Öyle ki bu çevreler; Tayyip Bey, Davos'ta İsrail Başbakan'ı Peres'in zırvaları karşısında panel yöneticisine "van munit" dediğinde, hemen ayağa kalkmış ve "...öldük, mahvolduk. İsrail şimdi dünyayı başımıza yıkacak" diyerek, feryat figan bağırmışlardı!
Çünkü onlara göre de, "Türkiye'nin mukadderatı için Türkler karar veremez, son sözü Amerika söyler"di!
Bu girizgâhı şunun için yaptım. Geçen hafta Doğu Anadolu İhracatçılar Birliği'nin davetlisi olarak 30 kişilik bir heyetle Ortadoğu'nun "en sakin ülkesi" Ürdün'deydik.
Heyet, ticari amaçla orada bulunan bir heyetti. Ama bendeniz daha çok siyasi havayı solumak istiyor ve de Ürdün'den bakılınca Türkiye'nin nasıl göründüğü sorusuna cevap arıyordum.
Ürdün, Türkiye'ye dost bir ülke; halkı Türkleri çok seviyor.
(Çıplak gözle görünen manzara bu)
Fakat bu tek başına, son durumu anlatmaya yeterli bir cevap değil.
Öyle ya, "van münit"in üzerinden yıllar geçti.
O kadar çok şey değişti ki, o günlerde en azından aramızda ciddi bir ihtilaf olmayan Amerika ve İngiltere ile bugün hayli parçalı bulutlu bir havayı soluyoruz...
Cicim ayları geride kaldı...
(Bu duruma en çok paralelciler seviniyor, inanıyorlar ki Türkiye, Amerika ve İngiltere'yle hatta Almanya ve Fransa'yla ne kadar çok kötü olursa bizim ömrümüz de o kadar çok uzun olur. Sırf bu yüzden, bu ülkelerde aleyhimize çıkan 'soykırım' kararları, paralelciler için sanki de denize düşmüş de yüzme bilmeyen biri için can simidi görevi yapıyor.)Amerika ve İngiltere'nin Ortadoğu'da "askeri kampı" gibi konuşlandırılmış bir ülkeden bakınca, bizim yarımada nasıl görünüyor?
Anglosakson siyasetini pompalamaya devam eden Yahudi kontrolündeki uluslararası haber ajansları, Türkiye'nin yeniden "Osmanlı ruhunu diriltme" peşinde olduğunu anlatıp durduğu için, Ortadoğu'da sanki de taşlar yerinden oynamış gibi...
Garip bir durum:
"Osmanlı'nın 'hilal'i olacağına, Hıristiyan'ın 'haç'ı olsun daha iyi" şeklinde düşünen "elit züppe"lerin önde olduğu bir fotoğrafla karşılaştım.
"Van münit"; ezilen kitlenin cılız, hatta sönmeye yüz tutmuş bir umudu olmaktan öteye geçememiş.
Çocuk kandırır gibi bizim de başımızı okşuyorlar, hatta "?siz ne iyi insanlarsınız" gibi laflar da ediyorlar, ama sonuçta o elit züppelerin -ki, yönetime rengini verenler onlar- gönlünde yatan aslan Londra ve Washington; kısmen de Tel Aviv...
Kendi monarşilerinde, bizim demokrasimizi beğenmiyorlar!
Halide Edip Adıvar, Milli Mücadele meş'alesi Erzurum'da tutuşturulduğunda şöyle demişti:
"Bizim bir bağımsızlık harekâtı başlatacak olmamız, namümkün bir durumdur. Dolayısıyla içinde bulunduğumuz şu ahvale göre, bizim için en ehven-i şer olanı, Amerikan boyunduruğuna girmektir"
Ürdün'de de hâlâ sözüne itibar edilir, Halide Edip'ler var
Neyse sözü yine uzattık.
Değil mi ki yarından itibaren Ürdün'ü yazacağız...
Şu halde bunu, bir "giriş" kabul ediniz...
Yarın Lut Gölü'nün Çocukları...