Türkiye'de devam eden orman yangınlarında 10'uncu güne girildi.
ERZURUM AJANS -Yangın bölgelerinde havadan ve karadan söndürme çalışmaları sürüyor.
Uzmanlar, orman yakanların ağır cezalarla karşılaşacağını belirtirken, terör amacıyla yakmanın cezasının ise müebbet hapis olduğunu söylüyor. Anayasanın 169. Maddesine göre ise, yanan ormanların yerine tekrar orman yapılması gerekiyor. Uzmanlar, orman hukukuna göre yanan ormanın imara açılamayacağını belirtiyor.
Son günlerde tüm Türkiye'yi yasa boğan orman yangınları devam ediyor. Yangın bölgelerinde havadan ve karadan söndürme işlemleri sürüyor. Orman Yüksek Mühendisi Avukat Hüseyin İnci, orman yakanların ağır cezalarla karşılaşacağını belirterek, terör örgütü veya bir terör amacıyla yakmanın cezasının ise müebbet hapis ve 20 bin güne kadar adli para cezası olduğunu söyledi.
Av. İnci, "Orman yangınlarının şu aşamadaki sebeplerinden bir tanesi insanlardır. İnsanlar olarak ormanlara sahip çıkmamız gerekiyor. İklim değişikliğinden dolayı normalin üstünde bir sıcaklık yaşıyoruz. Bu sıcaklıklardan dolayı da orman yangınlarına hazırlıklı olmalıyız" dedi.
Ormanların kundaklandığı iddiasının da bulunduğunu belirten Av. İnci, "Tüm ormanların kundaklandığını söyleyemeyiz ancak birçok ormanımız kundaklandı" ifadelerini kullandı.
"Terör amacıyla orman yakmanın cezası müebbet hapis ve 20 bin güne kadar adli para cezasıdır"
Av. İnci, sözlerine şöyle devam etti: "6831 sayılı orman kanununda, orman cezaları dört şekilde olmaktadır. Kasten orman yakanlar 10 yıldan az olmamak üzere cezalandırılır ancak bu 10 yıl alt sınırdır. Üst sınırı ise tamamen hakimin takdirindedir. Ormanları terör örgütü veya bir terör amacıyla yakmanın cezası ise müebbet hapis cezası ve 20 bin güne kadar adli para cezasıdır. Burada ormanları yakan kişilerin terör örgütüyle mutlaka tespitinin yapılması gerekiyor".
"Orman yangınlarının büyük bir kısmına piknik yapılması ve ormana izmarit atılması sebep oluyor"
6831 sayılı orman kanunundaki bir diğer cezanın ihmali davranışlı olan ceza kanunu olduğunun altını çizen Av. İnci, "İhmali davranışla olan ceza, 1 yıldan 3 yıla kadar çıkan en alt sınırdan olan cezadır. Bunun içine anız yakmayı, ormanlık alana izmarit atmayı ve piknikçileri koyabiliriz. Orman yangınlarının büyük bir kısmı piknik yapılması ve ormana izmarit atılması sebep oluyor diyebiliriz. Bu duruma her zaman hazırlıklı olmalıyız ve çöpleri ormandan uzaklaştırmalıyız" diye konuştu.
Ormancılığın ülkemizde geliştiğini ve orman kanunlarının çok sert bir kanuna sahip olduğunu vurgulayan Av. İnci, "Bir insan orman yakarsa ülkemizde mutlaka cezasını alır. Ceza almama gibi bir durum söz konusu olamaz" dedi.
"Yanan ormanların yerine tekrar orman yapılması gerekir"
Av. İnci, "Anayasamızın 169. Maddesine göre, yanan ormanların yerine tekrar orman yapılması gerekir. Yanan yerler imara açılamaz. Kaldı ki Cumhurbaşkanımız bu konudaki hassasiyetini dile getirdi. Bazı yangınlar sonucu yanan yerlere otel ve evler yapılıyor ancak oralar ormanlık alanlar değildir, makilerdir. 6831 sayılı orman kanunlarına göre makiler orman sınırları dışında kalan arazilerdir. Yapılan birkaç örneği vardır ancak bu örneklerde orman sınırları dışındadır. Bu son dönemdeki orman yangınlarında hem anayasamızın 169. Maddesi hem de Cumhurbaşkanımızın bunu dile getirmesiyle birlikte kesinlikle imara açılamaz" açıklamalarında bulundu.
Orman Genel Müdürlüğü'nün çok eski bir teşkilat olduğunu hatırlatan Av. İnci, "Avrupa'daki verilere göre Avrupa'nın orman yangınlarını söndürme konusunda en iyi teşkilatı orman personelimizdir. Personelimiz yaklaşık 20 bin kişiyle şuan yangın alanındadır. Binlerce gönüllü insanda onlara yardım ediyor. Orman yangınları diğer yangınlara benzemez. Bu tür orman yangınlarında ormancıların dediği yapılmalıdır, orman teşkilatına güvenilmelidir. Bu orman yangınlarında sıcaklık 200 dereceye kadar gelebiliyor. İklim koşullarından rüzgarın bir anda yer değiştirmesiyle insanlar kötü bir duruma düşebilir. Açığa çok fazla karbon gazı çıktığından bir zehirlenme söz konusu olabilir" şeklinde konuştu.
Devam eden yangın bölgelerinde çam ağacı yerine meyve ağacı dikilemeyeceğini söyleyen Av. İnci, "Kızılçam o bölgenin binlerce yıllık türüdür. Ülkemizde en fazla meşe ormanları bulunur. İkinci sırada da kızılçam ormanları yer alır. Orman bir ekosistemdir, bu ekosistemin bozulmaması gerekir. Yanan yerlerin yerine meyve ağaçları dikilemez, meyve ağaçları dikilse dahi orası meyve bahçesinden öteye geçemez. Ormanların çok sayıda fonksiyonu vardır. Bunlar suyu tutma ve erozyonu önleme gibi fonksiyonlardır. Vatandaşlar kızılçam ormanlarının çok fazla gelir getirmediğini ve oralara zeytin ekildiği takdirde daha fazla gelirin olacağını düşünüyorlar. Bu da büyük bir yanılgıdır. Kızılçam ormanlarındaki ağaçlar yaklaşık 6 bin tür enstitüde kullanılmaktadır" dedi.
"Bu yangınlarla birlikte arıların da nesli tehlikeye girmektedir"
Av. İnci, "Özellikle Marmaris, Manavgat kızılçam ormanlarının çam balı çok meşhurdur. Bu yangınlarla birlikte arılarında nesli tehlikeye girmektedir. Oradaki çam balı da maalesef tehlikededir. Şu an oradaki arı popülasyonu yok oluyor. Kızılçam kendini yenileyen bir türdür, kozalakları yanmadığı için bir sonraki baharda ve uygun nem koşullarında fidanlar görülebiliyor. Ancak bu arılar için geçerli değildir. Oradaki arı üretimine dikkat etmek gerekiyor. Orada dikkat etmemiz gereken bir diğer husus ise su taşkınlarıdır. Ormanın bir diğer özelliği su kontrolü ve erozyondur. Ağaçlar yandığı için o bölgede yaşayan insanları sellere ve su taşkınlarına karşı uyarmak gerekiyor. Ormancılık büyük bir bilimdir. Orman yangınlarının söndürülmesi bu bilimin bir parçasıdır. Yetkililerin direktifleri dahilinde çalışmalarımıza devam etmemiz gerekir" diye konuştu.