Ortaklık, önemli bir durum olduğu kadar, hangi ortağın hangi konumda oluşu da dikkat edilecek kadar değerlidir.
Kimi ortak, ortaklığın tam ortasında oturup tüm olanağı kullanırken elde edilen her kârda cinsel bir haz duyarcasına orgazm yaşayarak mutlu olur; kimi ortak da ortaklığın kıyısında gezinerek elde edilen her kârlı işte kendisinin de kâr ettiğini sanarak, gerçek bir orgazm yaşamasa da taklidini yapmakla yükümlüdür.
Üçüncü tekil ve çoğul şahıslar düşünülmediği için, her iki ortak da iş sonunda aynı çekimi yaparlar.
Mutluyum!
Mutlusun!
Mutluyuz!
O halde, ne mutlu bize!..
Şimdi size arkadaşlıktaki ve dostluktaki ortaklıktan bahsedecek değilim; hele aşktaki yatak ortaklığına, oyundaki batak ortaklığına hiç girmem!
Gireceğimiz yer ABD yapısının NATO kapısıdır.
Kapıyı çaldığımızda, çoğu zaman arka bahçedeki lalelerin arasından kırmızı gülleri seçerek söken Türkiye açıyor.
Mesele hemen anlaşılıyor; demek ki söylentiler doğruymuş ,kanısı bir yerinize yerleşiyor. Söylentiye göre, ABD abimiz şöyle demekteymiş, “eğer bölgende nam salmak istiyorsan, önce yan komşularından birini haklamalısın!..”
Bunun üzerine birileri de birilerine öykünerek; “Ordular ilk hedefiniz Akdeniz,” cümlesi yerine, “Ordular ilk hedefiniz Suriye,” demek için yanıp tutuşmaktaymış.
Gerçi söylentiye göre karşılıklı bir iki söz gelip gitmiş.
Bizimki demiş ki; “Peki, oradaki alevi sünni iç savaşı bize sıçramaz mı?”
Abi demiş ki; “Türkiye’de yıllarca bu denendi; ama olmadı, merak etmeyin bir şey olmaz!”
Bizimki demiş ki; “Bu komşumuzun Kürt bölgesinde PKK’a çok etkili ve provokasyona çok açık bir bölgedeyiz…”
Abi demiş ki; “İyi ya, bir taşla iki kuş vurursunuz siz de!..”
Bizimki demiş ki; “İran’ın nabzını yokladım, tansiyonu yükselmiş!”
Abi demiş ki; “Sen düşünme işin orasını, hele bir sana sataşsın da, sonra biz damlarız oraya!”
Bizimki demiş ki; “Ya Ortadoğu karışırsa!”
Abi demiş ki; “Karışsın biz barıştırırız!..”
İşte böyle!
Ama bu arada öyle komik şeyler oluyor ki!
Mesala, Suudi Arabistan’ın bilmem kaç karılı kralı, kendi ülkesine bakmadan, “Suriye’ye demokrasi gelmeli,” diye ahkâm kesiyor. Biri de kaldırıp demiyor ki, “yahu senin ülkende kadınların araba kullanması yasak, senin halkından olan kadınların yanında erkek olmadan dışarı adım atması yasak!.. Kölelik desen, her ailede yoksul ülkelerin insanlarından en az üç beş kişi çalışmakta… Önce sen kendine bak!”
AK Parti Hükumeti’ne söz söyletmeyenler şunu bilmeli ki, birileri ateşle oynamakta!
Ve aklı başında kişilerin söylediklerini buraya aktarmak gerek.
Derler ki; Bu iş Suriye ile kalmaz, bölge kan çanağına döner ve bu arada Türkiye’den de çok şey gider!
Bizden söylemesi!
Bu arada emperyalizmin bitmeyen arzuları için ölenlerden ise hiç söz etmeye gerek yok!
Ölsünler, nasıl olsa emperyalizm için ölenler de “şehit” sayılacaklar!
Ve çok dikkat etmek gerek; başka yere demokrasi götürürken, bir de bakmışsınız elinizde demokrasi kalmamış… İşte o zaman birileri de size demokrasi getirmeye kalkar!
Ortaklık, bir ucu güllü, bir ucu püsküllü değnek değil ki!
Salamon’la Moiz ortakmış.
Gün gelir Moiz ortaklığı bozmaya karar verir.
Çekerler masayı, açarlar kasayı.
Moiz başlar kasadaki altınları üleştirmeye.
“Bir sana, iki bana,” diyerek , bir ortağına, iki kendine almaya başlar.
Her seferinde de Salamon yerinden kalkarak, “öp beni Moiz,”der.
Moiz, altınları paylaştırmaya devam eder.
“İki bana, bir sana!”
Salamon da yine, “öp beni Moiz,” der ve öptürür kendini.
Paylaşım bittiğinde Moiz merak ederek Salamon’a sorar.
“Niye her seferinde kendini öptürdün?”
Salamon’un ağzı kulaklarında, “be Moiz, bilmez misin, tecavüz edilirken öpülmek de gerekir!”
Zor iştir ortaklık!
Hele başkasının mahallesinde oynan oyunda ortağın tarafından oyuna gelirsen, işte o zaman iş işten geçmiş olur.
Ayrılmaya kalksan, üçün birini alarak öpülürsün; ayrılmasan yalandan haz duymaya çalışırsın!
Her ikisinde de aynı kelimeyi mırıldanırsın.
Mutluyum, çook mutlu!
Ve bir sabah tebrik telefonları yağmaya başlar.
Mutluluğunuz kutlu olsun, Kürdistan adında bir oğlunuz oldu!