24 Kasım 1928 tarihi, Büyük Önder Mustafa Kemal Atatürk'e, Millet Mektepleri Başöğretmenliği unvanının verildiği önemli bir gündür.
Öğretmenler Günü, 53 yıl aradan sonra, 24 Kasım 1981 yılında Milli eğitim bakanı Hasan Sağlam'ın uygulamaya koydurduğu, o günden itibaren sürekli olarak kutlanmaktadır.
Bu güzel özel günün 89 yılında da birlik ve beraberlik içerisinde kutlanmasını temenni ediyorum.
Büyük Türk Milletimizin istikbali, geleceğimizin teminatı olan çocuklarımızın ruhları, ancak ve ancak öğretmenlerimizin ellerinde şekil alırlar.
Kutsal öğretmenlik mesleğini ifa eden öğretmenlerimiz bir milletin mukadderatını belirler.
Sarp dağlarda rastlanan o ürpertici kayalar, taş ustasının elinde eski görüntülerinden eser kalmayacak şekilde nasıl ki nakış nakış işlenerek hayatımızın her alanında eser olarak görülebiliyorsa, yine devasa ormanlardan getirilen kaba gövdeleriyle uzanmış koca ağaçların, en göz alıcı biçimde mobilya ustalarının ellerinde işlenerek şekillenir. Bu şekiller madde den ibarettir. Çocuklarımızın ruhunu eğitimle şekillendirmek de öğretmenlerimizin o hünerli ellerinden geçer.
Dünya üzerinde en zor iş, elle tutulup gözle görülemeyen insan ruhuna şekil vermektir. Öğretmenin önceliği; iyilikle kötülüğün, güzellikle çirkinliğin, adaletle zalimliğin, sevgiyle hunharlığın, kısacası öğrencilerin geleceğinde tüm çirkin tezatları alt edip, iyiliğin güzelliğin üste çıkarılmasına öncülük ederek, onu sevgi yumağı ile bezeleyip yarınların vatanperver mihmandarlarını yetiştirmektir.
Eğer üzerinde yaşadığımız dünyada çocuklarımıza verilen eğitimin bütün safhalarında, onlara; mutlu, huzurlu, müreffeh bir hayat sürdürmelerine katkı sağlayan, toplumun gerçek mimarları öğretmenlerimiz olduğu asla unutulmamalıdır.
Vatan aşkı, bayrak aşkı, millet aşkı ve yaratılanı yaratandan ötürü sevme aşkı, küçüklerine sevgi ile, büyüklerine saygı ile davranma sarmalanın dürüstlüğünü ilke edinen yaklaşmaları genç dimağlara veren, yine o elleri öpülesi öğretmenlerimizdir.
Eğitilen genç dimağlara verilen hasletlerin asıl gayesi, insanlarımızı kucaklayan milli refleksin ömür boyu hiçbir sekteye uğramadan ve birlik ve beraberliğimizin içinde ayırım yapmadan bütünleşerek hareket etmemizdir.
İnsanı yaşat ki devlet yaşasın ilkesinin özü de budur. O zaman birlik bütünlük içerisinde oluşan dayanışmamız sayesinde milli kimliğimizi korumuş oluruz.
Öğretmenlerin ellerinde hamur olup yoğrulan gençlik, cesaret, atılganlık, dayanıklılık, özveri, samimiyetini, enerji dolu özelliklerini, sağlıklı eğitim ortamından kazanıldıklarını da asla unutmayalım..
Bu gençlerin Türkiye Cumhuriyeti Devletinin bağımsızlığını koruyacak ve yükseltecek biçimde, Gazi Mustafa Kemal Atatürk'ün "Cumhuriyet sizden fikri hür, vicdanı hür, irfanı hür nesiller ister " deyiminden esinlenen nesillerin yetişmesi için, artık bir maddi kaynak temin edilmesi ve öğretmenlerimizin tazminatlarının ve ders ücretlerinin acilen ele alınarak iyileştirilmesi ve can güvenliklerinin ivedilikle sağlanması öncelikliler haline getirilmesidir. Eğitimde bir bütünlüğün elde edilmesi, eğitimde fırsat eşitliğinin sağlanmasının Anayasamızın gereğidir.
Gazi Mustafa Kemal Atatürk'ün şu veciz ifadesi hiçbir zama unutulmamalıdır;"Muallime değer verilen, muallime hürmet gösterilen ülkelerde insanlar mesut ve faziletlidir. Muallimin zelil olduğu,mesleğin hor görüldüğü milletler düşmüştür, alçalmıştır ve şüphe yok ki bedbahttır." Demecini, Halife Hz. Ali'nin "bana bir harf öğretenin kırk yıl kölesi olurum" ifadesi ile taçlandırılan öğretmenlik mesleğinin ne kadar kutsal olduğuna olan en güzel vurgudur.
Ürünü insan olan ve başlı başına bir amaç olmaktan öte, bizleri gayemize ulaştıran milletleri kurtaran, insanlık tarihinin en anlamlı ve ölümsüz mesleği, hiç şüphe yok ki öğretmen olmaktır!..