ÖĞDER Erzurum Şube Başkanı Abdullah İkinci, üniversitelerde meydana gelen kavga, şiddet, saldırganlık ve cinayetlerin arttığını belirterek, “Son üniversite olayları(ODTÜ) aslında bir gerçeği haykırıyor.
Erzurumajans-ÖĞDER Erzurum Şube Başkanı Abdullah İkinci, üniversitelerde meydana
gelen kavga, şiddet, saldırganlık ve cinayetlerin arttığını belirterek,
“Son üniversite olayları(ODTÜ) aslında bir gerçeği haykırıyor. Gençler
üniversite okuyor ama maneviyatları, şuurları yok. Üniversitelere
baktığımızda büyük oranda maneviyatsız ve ruhsuz bir nesil
yetişmektedir” dedi.
“Üniversitelerimizde maalesef yıllardır
yüksek hedefi ve gayesi olmayan, materyalist, pragmatist, bencil,
bananeci, şehvetperest, milli kimliğini kaybetmiş bir nesil yetişiyor”
diyen İkinci, “Bu gençlere sadece ceza vermekle olayların önüne
geçemeyiz. Bu olaylar yılların maneviyat ihmalinin birikimidir.
Yıllardır okullarda dini eğitim ve ahlaki eğitim verilmediği için
maneviyat boşluğu gençleri bu hale getirdi. Artık gençler günümüzde
“sanal” denilen ortamda eğitiliyor. Gençler Tv dizlerindeki gayrı
ahlaki hayatı model alan, hayal dünyası dar, neredeyse tüm vaktini
“oyunda oynaşta” geçirmeye aday bir şekilde yetişiyorlar maalesef…
Dahası, kendilerine sağlanan imkanlar, kazandıkları fakülteler, özel
oda, özel eşya lüksü bile onları mutlu etmeye yetmiyor, aksine
tatminsizlikleri bir anlamda onları mutsuz ve huzursuz kılmaya itiyor
sonucunda bu olaylar meydana geliyor. Hakikat’i arayan ve bu arayışla
hayata ışık tutan, insanlara gerçekten mutluluk veren bir din
öğretilmiyor. Onun yerine ezbere dayanan, kostümlere, ritüellere
sımsıkı tutunan ama zulme seyirci kurumlar. Dünyevî kaygıların Ahiret’i
unutturduğu, bu unutuşun bizzat ilahlaştığı bir süreç yaşanıyor” diye
konuştu.
Erken yaşlarda başlanan kötü alışkanlıklar, sebepsiz yere
intiharlar, yapılan cinayetler, bir başka insana, devletin binalarına,
canlıya ya da eşyalara verilen zararların maneviyat boşluğundan ortaya
çıktığını ifade eden İkinci daha sonra şunları kaydetti, “İnsan ruhu
ancak maneviyat ile huzur bulur, tatmine erer. Onun yokluğu ise hiçbir
şeyin varlığıyla telafi edilemez. Bugün artık neredeyse tüm sosyal
bilimciler, insan eğitimi için ahlak ve maneviyatın vazgeçilmez
olduğunda hemfikirdirler. Ayrıca onlar bu eğitimin ne kadar erken
yaşlarda başlanırsa o denli yararlı olacağı düşüncesindedirler.
Kelime-i şahadeti ezberlemiş bir papağan veya ezan okuyan “Made in
China” saatler gibi mü’min olmak, o seviyedeki şuur(!) ile yetinmek
toplumu bu noktalara getiriyor.
Okullardaki din eğitiminin
yetersizliği (verimsizliği) yanında, çocuğun Din Kültürü ve Ahlak
Bilgisi dersiyle ancak 10-11 yaşlarında karşılaşması, bu kitabın
öğrenciye kuru bilgi yanında davranış kazandıramaması gençlerin üstün
ahlak ve din eğitimi almalarını engelliyor. Bu nedenle, okul öncesi
dönem devletimiz ve anne babalar tarafından önemsenmelidir. Çocuğun
karakterinin önemli bir kısmının oluştuğu Ana okulu yaşlarında din
eğitimi ve öğretiminde belirli bir mesafe alınmalıdır.
Devletimizi
yönetenler toplumun dinamiği olan gençleri yeniden kazanmak istiyorlarsa
üniversitelerde maneviyatı artırıcı faaliyetlere destek vermesi,
ezberci eğitimden vazgeçilmesi, maneviyatı yok eden neşriyat ve internet
ve Tv deki yayınlara engel olmalıdır. Gençleri manevi yıkıma uğratan
dizilere çeki düzen verilmeli, toplumun ahlaki değerlerine ters bütün
dizi ve yayınların önüne geçilmelidir.
Milli kimliğimize aykırı
taksim görüntülerinin ve rezilliklerinin yaşanmamasını , yılbaşını
kutlayacağız diye içkili, dansözlü kutlamaların bu sene yapılmamasını
temenni ediyoruz. Okullarda şansınızı deneyelim, eğlence olsun diye
piyango bileti alınmasının öğrencilerin kumara alıştırılması olarak
değerlendiriyoruz.”