Bırakın bin lirayı, milyonu, yüz liralık bir faturayı ödemek için bile adama postun kıllarını saydıran belediye, nasıl oluyorsa oluyor bir işçinin imzasıyla neredeyse iki milyonluk hayali ödeme yapıyor!
Biz de yedik…
Tabii ki o kadar basit değil.
Yani bütün dalavereyi bir sıradan işçinin üstüne yıkıp, işin içinden sıyrılmak kolay olmayacak.
Savcılık olayı her yanıyla soruşturuyor.
Şimdilik hedefte işçi kadrosundaki o şube müdürü var. Bazıları istiyor ki, bütün suçu o şube müdürünün üstüne yıkıp, işin içinden sıyrılsın.
Yok; öyle üç kuruşa bir köfte…
Umuyor ve diliyoruz ki o devir artık bitti.
Savcı soracak, o şube müdürünün yetkisi ne, kim ona o yetkiyi verdi, başka görevliler işi niye takip etmedi, ödeme yapan muhasebe nasıl oldu da hayali tapulara onlarca yüz bin lirayı kolayca ödedi?
Dedik ya o kadar basit değil.
Birileri oturmuş, birileriyle el ele verip belediyeyi bi güzel soymuşlar.
Nasıl bir kurumsa belediye bu soygunu hiçbir birim fark edememiş. Ta ki, dışarıdan başkan Küçükler’e ihbar gelene kadar!
Demek ki belediye resmen yol geçen hanı!
Getir sahte belgeyi, faturayı, tapuyu; parayı al götür!
Siz inanıyor musunuz ki bu kadar basit olsun.
Değil tabii ki, yüz lira için neredeyse yedi düvelden belge isteyen bir belediye milyonları ödeyecek ama tapuların sahte olup olmadığına bakmayacak.
Sizi bilmem ama biz bunu yemedik.
Savcı bey ne düşünüyor bilemeyiz. Ya da soruşturma şu anda hangi aşamada bilmiyoruz. Lakin bildiğim odur ki, bu boyutta bir yolsuzluk ve vurgun için, hem belediyenin içinden hem de dışarıdan onlarca “yardımcı” vardır.
Yani o şube müdürü, tek başına o yolsuzluğu yapmış olamaz.
En basitinden, madem hayali tapulara ödemeler yapıldı, o ödemelerin yapıldığı kişiler kimlerdir? Öyle ya kişi sahtecilik de yapmış olsa parayı bankadaki hesabından almak zorunda…
Ahmet Küçükler, kendisine ulaşan bir ihbar sonucu, doğruca savcılığa koşuyor ve kendi görevlendirdiği işçi hakkında suç duyurusunda bulunuyor.
Ala…
Demek ki Ahmet Küçükler bu işten ziyadesiyle rahatsız olmuş ve olayı ört bas etmek yerine yargıya taşımış!
İyi de…
Adama sormazlar mı, o şube müdürüne yetkiyi kim verdi (eğer yetki verildiyse) kim o ödeme evraklarına imza attı, kim tapu dairesinde o devir işlemlerini yaptı ve en önemlisi de paraları bankadan alan o hayali şahıslar kim?
Nasılsa soruşturma aşamasında bütün bunlar ve daha fazlası ortaya çıkacak.
Bütün mesele, belediyenin nasıl yönetildiğidir.
Hoş biliyorduk ama bu olay vesilesiyle büsbütün anlamış olduk ki, belediye esasında tam da bu şekilde yönetiliyor.
Yani el yordamıyla…
Birileri zannediyor ki belediye, kartonlar üzerine bilgisayarlardan çıkarılan hayali çizimleri yapıştırıp, onları “proje” diye yutturmaktan ibaret.
Tamam; kimse yutmuyor elbette ama adamlar inanıyor ki millet kör ve sağırdır, hatta ahmaktır.
Oysa ahmağın en önde gidenlerini herkes artık hem de fazlasıyla biliyor.
Kimseyi itham edecek lükse sahip değilim. Çünkü henüz mesele soruşturuluyor, birileri gözaltında birileri tutuklandı, birileri açığa alındı.
Lakin mesleki tecrübem bana diyor ki:
Mümkün ki birileri suret-i haktan gözükebilir. Sen sen ol sakın inanma…
Çünkü bu, o kadar ucuz bir olay değil.
Hele savcı olayın üstünü bi kazısın, görün bakın daha neler çıkacak.
Hakiki hak sahiplerinin mağdur edildiği bir yerde, hayali hak sahipleri nasıl at oynatabilir?
Ya da:
Bu kadar büyük bir yolsuzluğun bir şube müdürü ile sınırlı kalmayacağını nasıl öngörüyor olamayız?
Hatta gerçek anlamda üstüne gidilirse, o belediyede başka nelerin de çıkacağını söylemek için illa da kahin mi olmak lazım?
Birileri ballandıra ballandıra yazıyor:
“Dedektif Başkan Küçükler suç duyurusunda bulundu”
Eyvallah…
Besbelli ki böyle olmuş.
Olmuş ama bu, Başkan Küçükler’i o meselede işin dışında tutmaz.
Yolsuzluğa bulaşmıştır demiyorum. Bu çok ağır olur; ayrıca bu iddiamı kanıtlayacak delile sahip değilim. Lakin bu şu demek de değildir: Başkan Küçükler’in zerre kadar sorumluluğu yoktur.
Hayır…
Başkan’ın sorumluluğu da, kusuru da var.
O’nun ihbar etmiş olması, O’nu büsbütün masum kılmaz.
O şube müdürüne kim yetki verdi, o yetkiyi kim denetledi, o paraların ödeme emrini kim verdi, o evraklarda kimin imzası var?
Savcı bütün bunları sorup soruşturacak.
Küçükler dönemi bilemedin yedi sekiz ay sonra sona eriyor.
Nasılsa yeni yönetim her şeyi A’dan Z’ye soruşturacak. Fakat bu gelişme gösteriyor ki, şayet adam akıllı bir neşter vurulursa, o güne kalmadan da bir çok şey aydınlanabilir.
Bir belediye düşünün ki, kamulaştırma bedeli öderken, türlü zorluklar çıkararak, fakir fukara vatandaşa taşınmazının değerinin altında ücret ödüyor ve o kıytırık ücreti dahi öderken, insanlara postun kıllarını saydırıyor. Ama yine bir belediye düşünün ki, onlarca kişiye hayali tapuyla milyonlar ödemiş.
Tıpkı Özel İdare’deki hayali okula hayali ödeme yapılması gibi.
Hatırlıyorum da o günlerde bu mesele tartışılırken, aklını nefsine esir etmiş kimi küçük firavunlar günahı olmayan insanları itham etmiş, hayali suçlar ihdas etmişlerdi.
Gülme komşuna gelir başına, demiş ya büyükler.
Tam da öyle oldu.
Belediye, hayali tapulara gerçek paralar ödemiş.
Üstelik bunu başkan da yemiş, muhasebe de…
Siz yer misinizin bilmiyorum?
Açıkça söylüyorum:
Sizi bilmem ama bendeniz yemedim.
Bu sebeple diyorum ki, işi sadece o şube müdürünün üstüne yıkmak isteyebilirler, kimse inanmasın.
Öyle çakallar ve öyle ser şeytanlar var ki, şube müdürüne milyonları yedirmeleri imkan ve ihtimal dışındadır.
O şube müdürü sadece bir cüz’dür. Asıl, külliyata bakmak lazım.
İtiraf ederler mi etmezler mi bilemem ama keşke o şube müdürü ve açığa alınan imar dairesi başkanı konuşsa…
En azından zan ortadan kalkar ve kulaktan kulağa yayılan dedikodular son bulur.
Evet bir dönem son bulmasına son buluyor… Besbelli ki bu kaçınılmaz bir netice… Lakin hepimiz o son bulmakta olan dönemin arka planını bi hakkın öğrenmek istiyoruz.
Anladık ki şube müdürü, işin sadece sahile vuran kısmı; asıl okyanusta neler olmuş bitmiş onu söyleyin siz…
Son söz:
İnanmayan için söyleyecek bir sözümüz yok. Fakat inananlar için şu hadis-i şerifi hatırlatmak istiyoruz. (Gerçi bu hadis-i şerif birilerini acayip derecede rahatsız eder ama yine de söylemek zorundayız)
“Adalet, dinin şerefidir.”
Sevgili dostlar, İbn-i Teymiye bin küsur yıl önce yaşamış ve sünni dünyanın hiç de sevmediği bir ulemadır. İşte O ibni Teymiye demiş ki:
“Üç türlü din vardır. Bir, indirilen din. İki, tevil edilen din. Üç, tahrif edilen din.”
Bu örneği şunun için verdim.
Bu millet ne çektiyse ya din adına simsarlık yapan küçük çakallar yüzünden çekti, ya da milliyetçilik adına ahkam kesen sahte kahramanlar yüzünden…
Günümüzde artık Atatürkçülük para etmediğine göre, “…bir de Atatürkçüler yüzünden” demeye hacet yok. Zira o dönem tarih oldu. Şimdi en geçerli olan akçe, din…
Ama hangi din?
İbni Teymiye söylemişti, üstelik bin küsur yıl önce:
“Tahrif edilen din”
Neyse…
Bakın, bakın reklam panolarında dev afişler, kartonlarda hayali çizimler…
Ben bilemem,..
İstiyorsanız alkışlayın.
Yaaaa?
Niye alkış yok.
Çünkü siz de gördünüz ki, artık güneş balçıkla sıvanamıyor.
Unutmayın; o şube müdürü, sadece kıyıya vuran, hükmü geçmiş bir araba lastiğidir.
- necmi 01 Ocak 1970 02:00
sırf birileri zengin olsun diye yeni olan kaldırımlar değiştiriliyor.yeni asfaltlanan yollar tekrar kazılıyor.ondan sonra cari açık büyüyor. zam üstüne zam
- veyis 01 Ocak 1970 02:00
insan beşer şaşar düşer herkesin başına gelebilir büyük konuşmayalım ahmet küçükleri tebrik ediyorum olayı ortaya çıkardığı için.mehmet şener bey sizde eleştirirken ölçüyü kaçırıyorsunuz.burda ahmet küçükleri işin içene çekmekle elinize ne geçecek başkan masum ve temiz insan
- erkan kalın 01 Ocak 1970 02:00
bence yerden göye kadar haklısın birçok çakallar varken birkişi bu işi yapamaz birçok imzadan geçiyor incleme sonucu ödeme yapılıyor tapudan kaydı alınıyor eğer tahsisli ise bunu daha kolay yaparlar fakat dediğim gibi birçok inceleme sonucu parası ödenir yerinde tespit yapılır böyle bir menkul varmı yokmu diğe komisyon yerinde inceleme yapar neyse üstat yazdıklarının hepsine katılıyorum çünkü yıllarca bende böyle bir görev yaptım işin inceliğini bilirim bir çok çakal toplanıp bir kişiyi parçalar Allah çıkaracak elbet kimin parasını yiyorlar tüyü bitmemiş yetim hakkı