Şahsiyet, akıl, hürriyet ve vazifelerle yüklü, fert olan varlığımızın kendi mazisinden gelerek istikbaline doğru uzanmasıdır. Şuur ve hürriyetimizin kuvveti, vazifelerimizin genişliği nispetinde şahsiyetimiz kuvvetlidir. Nurettin Topçu
İnsan toplumsal bir varlıktır. Doğası gereği toplum içinde ve genelde kaderi olmuş bir coğrafyada yaşamak mecburiyetindedir. Evet, bir coğrafyada veya aynı yerleşim biriminde beraber yaşadığımız lakin davranışları ile etrafı tedirgin eden insanların varlığını görüp, izleriz. Bu insanların bazen topyekûn, bazen de ferdi davranışları, izanı zorlayacak nitelikte toplumu huzursuz etmektedir. Hareketin sahiplerine neden böyle davranıyorsunuz? diye sorduğumuzda biz hürüz, burada hürriyet, özgürlük var cevabını alırız.
Şu halde hürriyet nedir?
En bilinen tanımı ile hürriyet; Özgürlük, serbestlik, hür olma halidir. Bu tanımın ham haldeki algısının toplum hayatına etkilerini okumaya çalışalım.
Toplum hayatında, gözlemleyerek veya bizatihi yaşayarak öğrenilen genel kabul dışı davranışlara şahit oluruz. Yüksek sesle müzik dinlemek, düğünlerde havaya ateş açmak, ortak kullanım alanlarında çevreye rahatsızlık vermek, trafik kurallarını hiçe saymak gibi davranışlar, bunlardan yalnızca birkaç tanesidir. Bu tür davranışları sergileyen bireylerin yaş, cinsiyet, eğitim durumu gibi statüleri ise oldukça geniş bir yelpazeyi işgal etmektedir. Bu davranışları sergileyen bireylerin arkasına sığındıkları hürriyet kavramı ile kavramın gerçek manası arasında tezat bir durum olduğu aşikârdır.
Öyle ise hürriyeti nasıl anlamalıyız?
Hürriyet, bir iş veya fiili icra edecek yetki ve donanımı var iken iradeli davranışlar ile ya hayra doğru bir hareket etmek ya da hayır için hareketsiz kalmaktır. Dıştan zorlayan kuvvet ile içeriden gelen frenleme arasındaki dengeli tutum ve davranıştır. Tamamen iradenin eseridir.
Dıştan zorlayıcı kuvvetler, insanı şekilden şekile sokan menfaatler, haz, toplumsal tahrik veya tepkisel davranışlar, şan-şöhret, spor ve eğitimdeki akademik yarışmalar olarak sıralanabilir. Bu zorlayıcı kuvvetler ile harekete geçen insan hayra yönelmemiş ise freni patlamış bir kamyon gibidir. Aslında toplumda gördüğümüz birçok hadise söz konusu dıştan zorlayıcı kuvvetlerin etkisiyle sergilenen davranışlardır.
Öyle ise hürriyet kavramının toplum hayatında sağlıklı bir şekilde uygulanması için güçlü bir fren mekanizması gereklidir.
Hür olduğunu iddia eden insanı gerçekte hürriyet ile tanıştıracak mekanizma, ya da diğer bir deyişle içeriden frenleme sistemi nasıl çalışır, hangi yapı taşlarından meydana gelir? Nelerden beslenir?
Frenleme sistemi; merhamet, adalet, diğergâmlık, yardımseverlik, insan ve tabiat sevgisi gibi ruhi unsurların tamamının birlikteliğinden oluşan vicdandır. Diğer bir deyişle iyiyi kötüden ayırarak ahlaki olandan yana tavır koyabilmektir vicdan. Vicdan ile hareketlerimiz kemâl bulur ve hür bir hareket halini alır. Vicdanı en büyük ruhi meleke olarak hayata hâkim kılmak için onu besleyen kaynakları diri tutmak zorundayız. Vicdan, davranışlarımıza, sağlıklı bir aile ve irfanı temele alan okulda yapılacak Şahsiyet eğitimi ile hâkim olur.
Konumuza anahtar olan hürriyet kavramını doğru anlamak ve onu hayata hâkim kılmak için şahsiyet eğitimine ihtiyaç vardır. Eğitim müfredatlarına yerleştirilen Değerler Eğitimi ile ne kadar değer elde edildiği somut verilerle ortaya konulmalıdır. Değerler eğitiminin konusu olan kavramların çeşitli alt başlıklarda eğitim müfredatlarında bulunmasına rağmen, bu kavramların gündelik yaşamda birey davranışlarına yansımadığını görmekteyiz. Eğitime yön verirken istatistiksel verilerden ziyade fertlerin yüzündeki huzur hali veya toplumsal huzuru tesis edecek felsefe zemini üzerine programlar tesis edilmelidir.
Eğitimi, faydanın ve maddenin tekelinden çıkararak, madde ile ruh arasında denge oluşturmak zorundayız. Sonuç itibariyle hürriyetin, vicdan terazisinden geçmiş, iradeli hareket olması için Şahsiyet Eğitimi şarttır diyoruz.
Hürriyet, ferdi harekete geçirici çok ve çeşitli kuvvetlerin karşısına frenleyici kuvveti çıkarmak demektir. Nurettin Topçu