Erzurum çok değerli bir evladını daha ebediyete uğurladı...
Allah gani gani rahmet eylesin...
İsmi, ardından bıraktığı eserleri ve yaşadığı numune hayatıyla nesiller boyu unutulmayacak...
O, Türk düşünce dünyasının en esaslı aydınlarından sayıldı hep...
Ömrü boyunca dik yaşadı; onurlu ve imanlı göçtü.
Eğilmedi, bükülmedi...
12 Eylül'de yüzlerce ülkücü gibi O da kelepçelendi, zindana atıldı.
Ama bir lahza dahi olsa geri adım atmadı, cellatlarından medet ummadı.
İdamla yargılandı, idamlıklara umut ve cesaret ışığı oldu.
Bugün bile hukuk manifestosu sayılacak savunmalar yaptı.
Herkes "ben suçsuzum, tahliyemi isterim" dediğinde; O, dava arkadaşlarının masumiyeti üzerine şahadet etti.
Boynu bükülmedi, sesi titremedi.
Mahpusluk hayatından sonra da aynı kaldı.
Dünyalık ikbale ve izzete iltifat etmedi.
Sadece okudu, yazdı ve ibadet etti...
Hakk'ın hatırını her şeyin üstünde tuttuğu için O da, benzer aydınlar gibi en önce kendi mahallesinde örselendi.
Milliyetçiydi ve ülkücülerin öncülerindendi...
Ama kimsenin düdüğünü çalmazdı...
Ömrü boyunca, kendini başkalarından üstün görenlerden olmadı...
Mukaddesatçıydı ama din simsarı değildi.
Layıkıyla Allah'a kulluk edebilmekti en büyük emeli...
İttihatçıların şefi Enver Paşa'yı yazdığında, Paşa'ya dair "şehit" ifadesini kullandığı için, ne kadar ulusalcı, Atatürkçü varsa insafsızca saldırdı.
Yüksünmedi, kimseden incinmedi.
Bediüzzaman'ı yazdığında da kendi mahallesinden salvo yedi.
Yine kimseye gönül koymadı.
Çünkü O, birilerinden aferin almak, hoş görünmek için yaşamadı ve yazmadı...
Hiçbir kampın müridi ya da mürşidi değildi.
Allah yolunun garip ve iddiasız bir yolcusuydu...
Ömrü vefa etseydi şayet, İspir'i ve Erzurum'u yazacaktı.
Belki de "Beş Şehir"deki Erzurum'u asıl o yazacaktı, olmadı...
Rahmetli Özal da çok itibar ve iltifat etti; Başbakan Erdoğan da...
Gazetelerde çıkmıştı.
Hastanede yüzlerce ziyaretçisinin arasında Cumhurbaşkanı Gül de vardı, Başbakan da...
Bir tek ömrünü tükettiği eski dava arkadaşları arayıp sormadı.
Nevzat ağabeyinin gönlü öylesine sevgi ve hoşgörü doluydu ki, birlikte aynı dikenli yolları aşındırdıkları arkadaşlarına dahi sitem etmedi.
"Olsun" dedi.
Hemşehrimiz olmasından ve şans eseri kendisini az da olsa tanıma imkanı bulduğum için bahtiyarım...
Bu şehrin yetiştirdiği adam gibi adamlardandı.
O da her nefis gibi ölümü tattı.
Merhum Necip Fazıl demiş ya;
Ölüm güzel şeydir, budur ötelerden haber.
Hiç güzel olmasaydı, ölür müydü Peygamber...
Güzel bir insandı; yiğit bir dadaştı ve düşünce dünyamızın iz bırakan bir münevveriydi.
Allah rahmet eylesin...
- Ekrem KAYA 01 Ocak 1970 02:00
Sayın, Mehmet Bey,...
Çok, çok, çok güzel bir anlatım,.. Sevgi ve saygılarımla,...
Nevzat Ağabeyimize Canab-ı Allahtan bol rahmet dilerim,
Ötelerde buluşmak ümidiyle,...