Önce Mustafa Kemal'e hakaret etmekle başladılar.
Çünkü niyetleri belliydi bu yavşakların, Türkiye Cumhuriyeti'ni yıkmak, parçalamak.
Kuyruk acıları vardı bu yılan soylularının.
Yıllarca görsel ve yazılı basında ifitira ettiler, hakaret ettiler.
Etmeyin, eylemeyin, Mustafa Kemal ve arkadaşları olmasaydı, ne minaremiz olurdu, ne de ezanımız; piç olurdun, piç şerefsiz, diyenlere; olsun yine biz var olurduk, dediler.
Haklılar.
O tür şerefsizler için var olmak önemli, piç veya hiç olmuş ne önemi var ki!
Şerefli Türk Ordusu'nu çeştli kumpaslarla suçlayıp cezaevlerine atarken aslında Türkiye Cumhuriyeti'ni hiçleştirmeye çalıştıklarını bilmediler; ya da bilerek yaptılar!
Dinsiz dingiller dini kullanarak inançlı ve saf insanları saflarına çekerek, "din" ,"vatan" , "millet" gibi yükte ağır sözcükleri basitliştirerek kullandılar.
Yalan söylediler.
Bu halkın kimyasını bozdular, göğüslerindeki vicdan denilen teraziye hile kattılar.
Dün söylediklerini bugün inkâr ettiler!
Satılarak sattılar bu ülkenin tüm birikimlerini.
Amaç ne!
Kahrolası kapitalizmin kurallarına uymak ve işçiyi, köylüyü, küçük esnafı soyarak köleleştirmek.
Bunu topluma empoze etmek için çuvallarla para akıttılar, satılık kalemleri aldılar, halkın cebinden çaldılar.
Biz bu dönemde maden işçisinin fıtratında ölmenin olduğunu, iktidarın fıtratında da zenginleşmek olduğunu öğrendik!
Türk milliyetçiliğinin çok kötü olduğunu; ama Arap milliyetçiliğinin şahaneliğine inandırdılar.
Kimliğimizi sökmek için her şeyi yaptılar.
Din dediler, dine karşı geldiler.
Yaradan dediler, Yaradan'a karşı geldiler.
Ne denildiyse hep tersi oldu.
Şimdi bunları bir kenara bırakılım: öfkemiz de sitemimiz de kendimize olsun!
Son söz olarak şunu söyleyelim.
Bir dini basitleştirmek ve kötü göstermek için(şimdi Orta Doğu'ya bakın) başka dinin misyoner kullanma zamanı çoktan geçti, o din kendi içinden çökertilir.
Bir camiyi kileseye inanan birine yıktırırsanız kıyametler kopar; ama o camiyi camiye inanlara yıktırırsanız, elbet bir bildiği var, denilir.
Bir ulusu yok etmek hiçbir düşmanın harcı değildir. Bir ulusu, o ulusun içinden çıkanlar yıkar ve elbet bir bildiği var, denilir!
Bir bildiği var bilenlerin elbet.
Anamızı ağlatsalar da bir bildikleri vardır elbet!
Bizlerin aklı ermez.
Susmak gerekir.
Günümüzde siyaset de günümüzün aşklarına benzedi.
Adam, sevdiğini başkasıyla yakalıyor ve bunu kabullenmek yerine, aşık olduğuna "ne olur bunu inkâr et, bana yalan söyle," diye yalvarıyor.
Gözleriyle gördüğü ihaneti sevdiğinden inkâr etmesini istiyor.
E .. bu da tercih; ama bilinmeli ki dağ gibi sevda bir zerre onurun yanında hiçtir!
Tıpkı memleketin onuru gibi!
Hıı.. Ne dersin Erzurum!