Müslümanların hicran yarası : ENDÜLÜS-3

Dünya genelinde Türkiye denilince, nasıl ki Fatih Sultan Mehmed,Mevlana, Nasreddin Hoca, Hacivat-Karagöz ya da deniz, kebap ve rakı akla geliyorsa, İspanya denilince de Endülüs Emevi Devleti, Flamengo dansı veya boğa güreşinden hatta opera sanatının en büyük eserlerinden olan Çingen kızı Carmen'den önce akla gelen tek şey, Miguel de Carvantes Saavedia'nın, 400 yıl önce kaleme aldığı eseri, Don Kişot'tur.


Yeni çağın ilk "best-seller"i kabul edilen Don Kişot, aslında bir kurgu roman olmasına karşın, tüm zamanların en çok basılan ve en fazla dile çevrilen bir eserdir. Madridli bir yazar olan Carvantes, Don Kişot'la aslında sadece bir roman yazmamış, aynı zamanda o dönemin İspanya'sının ekonomik, dini, siyasi ve edebi portresini sunmuştur.


İspanya'ya gidip de Don Kişot'un (hayali de olsa) doğduğu köye gitmemek olmazdı. Değil mi ki Don Kişot mazlumları koruyan, zalimlere karşı amansız mücadele eden yiğit bir köylüydü. Daha doğrusu Don Kişot, çocukluk dünyamızın en büyük kahramanlarından biriydi. Tabii ki yardımcısı Sancho Panza ile birlikte...


İspanya'ya giden herkes fark etmiştir. İspanya, ister diktatörlük döneminde olsun isterse öncesi ve sonrasında hep geçmişine sahip çıkmış bir ülke... Gerek Madrid'te, gerekse Barcelona'da başınızı hangi yana çevirirseniz çevirin,her biri sanat harikası olan muhteşem heykeller size, İberya Yarımadasındaki İspanya'nın tarihini anlatıyor. İspanya, Afrika kıtasına en yakın Avrupa ülkesi?


Bu yanı nedeniyle İspanya, Batı medeniyetinin mümtaz bir timsali olmasına karşın, Afrika mimarisinden taşıdığı izler nedeniyle İslam-Hristiyan sentezidir, hatta üç dinin burç noktasıdır.


Cervantes, romanında ete kemiğe kavuşturduğu hayali kahramanı Don Kişot'un aslında son derece çelimsiz bir köylü olduğunu fark edince, O'na zırh giydirdi. Böylelikle Don Kişot, düşmanlarına ( yel değirmenlerine) karşı kendisini iri cüsseli bir savaşçı olarak gösterdi.


Don Kişot'un doğup büyüdüğü, daha doğrusu yazarın yarattığı La Mancha köyüne vardığımızda,tipik bir Anadolu kasabasıyla karşılaştık. İlk gördüğümüz şey ise, elinde uzun mızrağı, üzerindeki çelik zırhı ve akıllı yardımcısı Cancho Panza'nın, demirden yapılmış heykeli oldu.


Her yıl yüzbinlerce turist sırf Don Kişot'un köyünü görmek için bu hayali dünyaya geliyor ve milyonlarca avro döviz bırakıyor.


La Mancha ara durağımızdı,heyetimizin asıl menzili, Endülüs Emevi Devleti'nin en önemli şehirlerinden biri olan Sevilla'ya gitmekti. Bu sebeple o küçük kasabada geçirdiğimiz kısa zamandan sonra yeniden otobüse bindik ve KUDAKA'nın dönem başkanı olması hasebiyle kafile başkanımız Bayburt Valisi Hasan İpek yönetiminde yola koyulduk.


İspanya'da Endülüs'ün hazin tarihini görmek istiyorsanız, Cordoba,Kurtuba ve Sevilla'ya gitmelisiniz. Çünkü, Kurtuba Camii, Elhamra Sarayı ve bugün sadece kalıntıları bulunun Medinetül Zehra, İspanya'da 800 yıl boyunca hüküm sürmüş olan Afrikalı Müslümanların medeniyette hangi noktaya ulaştıklarını gösteriyor.


Biz de öyle yaptık. Yani bir haftaya neredeyse bütün bir İspanya'yı sığdırmaya çalıştık. Neyse ki heyetimizde Vali Sebahattin Öztürk gibi, gerçek bir mihmandar ve bilge insan vardı. Rehber Kadir Bey gittiğimiz her yerle ilgili bize bilgi vermesine veriyordu ama o bilgiler rutinden öteye geçmiyordu. Oysa Sebahattin Bey, sanki Endülüs tarihini hıfzetmişcesine en çarpıcı bilgileri aktarıyordu. 


Erzincan Valisi Selman Yenigün, Erzincan Belediye Başkanı Yüksel Çakır,Erzincan İl Genel Meclisi Başkanı Ünal Tuygun, Erzincan Ticaret Odası Başkanı Aydın Yalvaç, Bayburt Valisi Hasan İpek, Bayburt Belediye Başkanı Hacı Ali Polat ve heyetteki diğer dostlar rehberimizi can kulağıyla dinlerken Erzurum heyeti Vali Öztürk'e kulak vermekle, neredeyse amatör derecede İspanya tarihçisi oluvermişti.


İtiraf etmeliyim ki Büyükşehir Belediye Başkanı Ahmet Küçükler'den de ziyadesiyle istifade ettik. Çünkü Ahmet Bey daha önce aynı toprakları dolaşmış ve aynı eserleri bizden önce inceleme şansı elde etmişti. Belki de hafız olmasının da avantajıyla, hafızasındaki bilgiler öylesine taze ve canlıydı ki O da bize, yani Recep Kapucu'ya bendenize, İl Genel Meclisi Başkanı Bülent Taşkesenligil'e ve değerli eşi hanımefendiye çarpıcı bilgiler veriyordu.


Sevilla, tarihle modern mimariyi cem etmiş bir şehir. Cordoba ve Kurtuba buram buram tarih kokarken, Sevilla tıpkı Bercelona gibi hem geçmişi ile rabıtasını koparmamıştı hem de geleceğe ve bugüne selam çakıyordu.


Sonuç olarak bir hafta süren İspanya gezimizde, kış turizm merkezi Andora dahil, neredeyse İspanya'da gitmedik yer bırakmadık. Kurtuba Camii'ni ziyaret ederken kilise çanları altında tarihe ağıt yakarken, Elhamra Sarayı'nda İspanya Emevi Devleti'nin mimari, bilim, felsefe ve sanatta ulaştıkları zirveyi gördük.


Flamengo dansını da izledik, Arenaları da gördük.


İspanya, bu dünyada görülmesi gereken bir coğrafya olarak bendenizde unutulmaz izler bırakan bir ülke oldu.


BİTTİ...

Yorum Yaz
  • UYARI: Konuyla ilgisi bulunmayan, hakaret içeren cümleler veya imalar, inançlara saldırı, şiddete teşvik yorumları onaylanmamaktadır.