Ülke olarak çok sıkıntılı süreçten geçiyoruz.
Gelen şehit cenazeleri ile birlikte yüreğimiz yanarken, olayları protesto etmek bahanesi ile tezgahlanan, provokatif olaylar nedeniyle de endişeye kapılmaktayız.
Gözyaşlarımız dinmeden başka bir acının ve ateşin içine çekilmek isteniyoruz.
1980 yılı öncesinde yaşan Çorum,K.Maraş ve Sivas olaylarına tanık olduğumuzdan, kardeşin kardeşe nasıl kırdırıldığını ,uzun yıllar komşuluk etmiş, Alevi ve Sünni vatandaşların bir birlerine nasıl düşman edildiklerini görmüştük.
Yaralar sarılıp,düzen kurulduktan sonra bu yaşanan tatsız olayların arkasındaki oyunları ve hesapları öğrenmiş ,halkın nasıl bir tertibin içerisine çekildiğini zaman sonra kavramıştık.
Emperyalist güçlerin değişmeyen kuralının, dün olduğu gibi bu günde sahnelendiğini görmekteyiz.
Etnik ve mezhepsel farklılıkları kaşımak,kardeşi kardeşe düşman etmek, fitne çıkarmak ,bölüp parçalamak şeklindeki bu plan hala dünyanın çeşitli ülkelerinde sahneye konulmaktadır.
Irak ve Suriye de yaşanan olaylar bu projelerin günümüzdeki son örnekleridir.
General Tito'nun, gıpta edilecek ülkesi Yugoslavya'nın bu günkü hali ve yakın zamanda orada yaşanan katliamlar,dikkatle okumamız gereken gelişmelerdir.
Bir arada ve bir bayrak altında yaşayan insanların bir anda bir birlerinin canlarına nasıl kast ettiklerini ve milyonla ifade edilen Boşnak Müslümanlarının, Sırp komşuları tarafından nasıl katledildiklerine şahit olmuştuk.
Dünyanın fakir ülkelerinden olan Ruanda'da, egemen güçlerin kışkırtmaları ile Hutu'ların satır ve baltalarla bir milyon Tutsi'yi acımasızca nasıl katlettiklerini izlemiştik.
Bu değişmez taktik ve oyunlar uzun yıllardan beri ülkemiz üzerinde de yoğunlaşmış bulunmaktadır.
Şu ana kadar tertiplenen oyunlar, insanımızın sağ duyusu ve kültürel birikimi sayesinde uygulama alanı bulamamış, Kadim kültürün vermiş olduğu tecrübe ile bu menfur planlar tutmamıştır.
Terör olaylarını protesto eden vatandaşlarımızın arasına katılarak, kirli emellerini eyleme dökmek isteyen alçakları dün olduğu gibi bu günde görmekteyiz.
Harcını,İslam kültürünün oluşturduğu Türkiye Cumhuriyeti kalesinin tuğlaları bir birinden koparılmak istenmektedir.
Oğlu şehit olan bir Kürt kardeşimizin dükkanının yakılması,doğu ve güney doğudan giden araçların taşlanması, Kürt kökenli vatandaşlarımıza karşı girişilen şiddet, kabul edilebilir bir durum değildir.
Devletine bağlı, Al bayrağın altında yaşama huzurunu idrak etmiş, aynı kıbleye yöneldiğimiz kardeşlerimizle, teröristleri ve hainleri bir tutmak bu ülkeye yapılacak en büyük kötülük ve ihanettir.
Yüce kitabımız "Bir topluluğa olan kininiz ,sizi adaletten ayırmasın" derken ,akıl ve vicdan sahiplerine önemli bir sorumluluk yüklemektedir.
Yaşadığımız acıların , fesat odakları tarafından ülkemizi bölecek noktalara taşınabilme riskine karşı ,milli bütünlüğümüze sahip çıkmak, bir arada yaşama kültürünü sekteye uğratacak her türlü tuzaklardan uzak durmak her Türkiye Cumhuriyeti vatandaşının görevidir.
Emperyalist güç odakları tarafından beslenen terör olaylarının en büyük tehdidi Kürt halkıdır ve bu örgüt en fazla zararı Kürt halkına ve onların geleceğine vermektedir.
Hür ve bağımsız olarak yaşadığımız, Türkiye Cumhuriyeti güçlüdür ve köklü bir devlet geleneğine sahiptir.
Milli bir mücadelenin ardından kurulan bu devlet, kendisine ihanet edeni cezalandıracak ve onu ortadan kaldırmaya yönelik her türlü kirli oyunu bozacak kudrettedir.
Türkiye Cumhuriyeti Devletinin vatandaşı olmanın gururu ile bir arada yaşayacağımız, mesut ve müreffeh Türkiye'yi inşa etmek ve ilelebet payidar olması için gönül seferberliğinde bulunmak hepimizin görevi olmalıdır.
Lutfen adil olun butun yorumlari yayinlayin sayin editor