Camii Sokak içerisindeki en görkemli ev Modoğulları’nın konağıydı.
İki katlı güzel bir Erzurum evi olan bu konak, korunmaya alınmasına rağmen, aile fertlerinin dünyadan ayrılmaları gibi, o da şehrin kültür mirasından koparak tarihe karıştı.
Dört yaşlı kardeş olan Modoğulları, bu evde renkli günler geçirmişlerdi.
Galip Modoğlu saçlarını ve bıyıklarını itina ile boyardı, başında fötr şapkası, parmağında şövalye yüzüğü eksik olmayan Galip Bey maliyeden emekliydi.
Kardeşler bir bir hayattan çekilirlerken, evde Muazzez Abla tek başına kalmıştı, büyük konakla baş edemeyen Muazzez Abla bir apartman dairesine taşınmış ve orada aniden vefat etmişti.
Öldüğü birkaç gün sonra anlaşılan bu ablamızın cenazesini, esnaf olarak biz kaldırmıştık, Muazzez Abla’yı mezara indirmekte bana düşmüştü.
Muazzez Abla ölmeden önce evi ile arsasını A. Mumcu Camii’ne ve Babadereli Vakfı’na bağışlamıştı, vasiyeti üzerine yıkılan evin yerine bugün A. Mumcu Camii tarafından Kur’an Kursu ve imam lojmanı yaptırılmaktadır.
Camii Sokağın renkli bir siması da Horasanlı olmakla iftihar eden Osman Emi’ydi, hanımı öldükten sonra tek başına yaşayan Osman Emi çok zor günler geçirmişti ve hayata fazla tutunamamıştı.
Camii çıkışlarında kapısının önünde bulaşıklarını yıkarken gördüğümüz Osman Emi bizle şakalaşır “Oğlum ben Osmanlı torunuyum” diye göğsünü gere gere haykırırdı.
Dadaşlık kültürünü hakkıyla yaşayan Hulusi Seven’in ve bir dönem büyükşehir belediye başkanlığı yapan Ersan Gemalmaz Hoca’nın, Mustafa Balaba’nın ve Celal Çullugil’in evleri de bu mıntıkada bulunuyordu.
Erzurum’dan göç eden Ersan Hoca, yaz tatillerinde boşaltmadığı evine gelerek, sılayı rahim yapma alışkanlığını hâlâ sürdürmektedir.
1995 yılında Dağıstan Sokak’taki boş bir arsayı alan Veysel ve Vasfi Keleş kardeşler, burada Nur – Ay Matbaası ismindeki işyerlerini inşa etmişlerdi.
Eskiden el pedallı baskı makineleriyle çalışan Nur – Ay Matbaası, yeni teknoloji ürünü makineleriyle yaşamını sürdürmekte.
1979’da Aşağı Mumcu Mahallesi Muhtarlığı’na seçilen Nihat Özeken, çok uzun yıllar bu görevini başarıyla yürüttükten sonra, muhtarlık mührünü oğlu Nevzat Özeken’e bıraktı.
A. Mumcu Camii, bütün şirinliği ve feyzi ile cemaate hizmet vermekte, gıpta edilecek sosyal çalışmaları ile de göz doldurmaktadır.
Eski ve bakımsız olan cami, 1977’de sökülerek bugünkü haline dönüştürülmüş, bu yenilenme çalışmalarında camii imamı İbrahim Hoca’mızın büyük katkıları olmuştu.
İbrahim Hoca, Solakzade Müftü Efendi’nin rahleyi tedrisatından geçmiş talihli din adamlarımızdan birisi olmasına rağmen, taktığı şapka yüzünden epeyce tenkide uğrama şansızlığını da yaşamıştı.
İbrahim Hoca’mız emekli olunca yerine gelen genç Hüseyin Çelebi Hoca’mız, caminin sosyal hayattaki görevlerini müminlere hatırlatan uygulamalarıyla imamlığını başarıyla sürdürmekte.
A. Mumcu Camii öğle namazlarından önce okunan tefsir ve meâl derslerinin yanında, öğrencilere burs verme, fakir ailelere erzak, odun, kömür, gıda yardımlarında bulunma gibi sosyal hizmetleri yapmakta, Kur’an Kursu öğrencilerini bilgi yarışmalarına ve futbol turnuvalarına katma, şehrin tarihi ve turistik yerlerini gezdirme, çocukları pikniğe götürme, Ramazan ayı süresince iftar yemeği verme gibi güzel etkinlikleri de ihmal etmemektedir.
Ayrıca camide, eski ve yırtık çorapların çöpe atılıp, yenileriyle değiştirilmesi hususunda farklı bir uygulamanın olduğunu da belirtmeliyim.
Camii Sokağın köşesindeki iki katlı ve altında üç dükkânı bulunan bina Dr. Cahit Abuşoğlu’nundu.
Üst katında Cahit Bey’in muayenehanesi olan binanın altında, Cahit ve Sakıp Altınay kardeşler bir müddet bakkallık yapmışlardı, daha sonra eczane olan bu işyeri, hâlâ Mumcu Eczanesi olarak faaliyetine devam etmektedir.
Bakkal Mücahit’in dükkânını devir alan Fuat Tizgili burayı şekerci dükkânı olarak çalıştırmakta, Fuat Ağabeyi’nin oğlu Suat dükkânı çevirmeye gayret ediyor, eski işlerin olmamasından dolayı boş vakti çok olan Suat, bolca kitap okuyarak, bu boşluğu hayırlı bir iş yaparak dolduruyor.
Komesli’nin Dar Film ismindeki işyeri, Cemal Tuzcukaya’nın kunduracı dükkânı, Tekel Bayii ile uzanan dükkânların bitişiğinde Cemil Amca’nın iki katlı evi, daha sonra sökülerek işyerine dönüştürüldü.
1942 yapımı Emniyet Oteli ile yanındaki Narin Palas, caddenin bu tarafındaki konaklama mekânlarıydı.
Narin Palas’ın altında bulunan kahvehaneyi Şefik ve Behzat kardeşler, babaları Refik Amca’yla beraber işletirlerdi.
Bugün ayakta zor duran Emniyet Palas’ın çirkin bir sarı renge boyanmış cephesinde, “Emniyet Oteli 1942” yazısından geriye sadece “1942” tarihi kalmış.
Okurlarımızdan Bahriye Duymuş Hoca hanımın, babaları Fehim Duymuş’a ait, bir kapısı caddeye, diğer kapısı da caminin arkasına açılan evlerinin de bu güzergâhta olduğunu kendilerinden dinlemiştik.
İlk elektrik santralinin kurulduğu zamanlarda Erzurum’a gelen radyocu Ahmet Erk, Yorgancı Maçkalı Cevat, Temizlemeci Maçkalı Şükrü Uzun, Terzi Sultan Atalı, Terzi Halil, caddenin bu kısmındaki eski esnaflar olarak hatırlanmaktadırlar.
Naci, Necdet ve Mustafa kardeşler, babaları Mehmet Malkoç’un 1964 yılında açtığı “İnci Mefruşat” isimli yorgancı dükkânında baba mesleğini devam ettiriyorlar.
Gümüşhaneli Kenan Seven’in “Sevenin Yeri” adlı pide salonu, o günlerin en parlak iş yerlerinden biriydi, çıkardığı yağlı pidelerin yanında, Ramazan pideleri de oldukça rağbet görürdü.
Dadaşlık kültürünün tüm vasıflarını taşımaya gayret gösteren yeminli Mali Müşavir Adnan Taş’ta, Seven Apartmanı’ndaki bürosuyla caddenin eskileri arasındadır.
Mumcu Caddesi’ndeki Tomris Alpagut’un bahçeli iki katlı evi, Erzurum kültürünü yansıtan en son örneklerinden biriydi.
Ağa Gülüm’ün binası, Horozoğlu Bakkaliyesi, Terzi Macar Kızı’nın evi, Razi Kızıl Duman’ın “Cihan Razi Garajı”, Nihat Demiryürek’lerin evleri mazinin derinliklerinde kaybolurlarken, Celal Birdal’ın Tesmal Ticaret’i, Gömlekçi Cahit Usta’nın 48 yıllık dükkânı, caddenin en eski işletmeleri olarak varlıklarını devam ettirmekteler.
Ağa Gülüm’ün binasının yerine İrfan ve Muzaffer Pasin kardeşler tarafından yaptırılan Pasin Apartmanı’nda onlarca doktor muayenehanesi bulunurdu.
İrfan Ağabeyi; konuşma tarzı, yürüyüşü, kıyafeti, kullandığı aksesuarları ile nevi şahsına münhasır bir kişilik olarak caddede tanınırdı.
İrfan Ağabeyi; Chevrolet İmpala, Nova, Buıck gibi Amerikan arabalarından başka arabalara rağbet etmezdi.
Röntgen doktoru Hüseyin Üçkardeş’in ünlü muayenehanesi de bu binadaydı.
Dr. Ali Gürcan Ağabeyi’nin muayenehanesi de burada olduğundan, bu binaya diğerlerine oranla fazlaca gider gelirdik.
Pasin Apartmanı’nın bitişiğindeki Tekman’lı Muhittin’in binasının yerinde, eski bir otel ve altında kahvehane vardı.
Ziya Meter’in işlettiği bu otelin ismi “İspir Oteli’ydi”, gecelik yatak ücreti de iki buçuk liraydı.
Tomris Alpagut’dan 190 M2’lik bu yeri almak için, Tekman’lı Muhittin’in babası Hacı Faik Amca üç yüz koyun, dört yüz toklu, on beş de inek sattığını söylerdi.
Kardeşçe ilişkilerimiz olan kürt kökenli Muhittin ile uzun bir geçmişe dayanan dostluğumuz var, ara sıra ülkede yaşanan sorunlar ile ilgili sohbetlerimizde haliyle olur.
Muhittin; devletine, vatanına sahip, mümin bir kardeşimiz, son yıllardaki fesat işlerinden oldukça rahatsız, “Bu işler gâvurların fitnesi” diyerek, düşüncelerini çok güzel yansıtıyor.
“Camiye gittiğim zaman, kimse bana sen kürtsün, giremezsin demiyor. Çocuğum daha yeni devlet memuru olarak atandı, oğluma sen kürt kökenlisin, devlet memuru olamazsın diye kimse engel olmadı. Babam gelip Mumcu’da yer satın alırken, birileri çıkıp da kürt kökenliler yer satın alamaz demediler.” şeklinde örnekler veren Muhittin, hiçbir gücün kardeşliğimizi bozamayacağının mesajlarını da vermekten geri durmuyor.
Hilmi İnce’nin apartmanında Dr. Sadık Yalçın ile Kale Elektriğin sahibi Yaşar Öztürk, Mumcu’daki konumlarını muhafaza eden isimlerdir.