Erzurumajans-CHP'de adı genel başkan adayları arasında geçen Muharrem İnce yazılı bir açıklama yaparak kurultayda aday olmayacağını söyledi.
İnce, "Kurultayın kongre süreçlerinin ortaya çıkardığı tablo gereği yeniden genel başkanlığa, basında yazılan görevlerin hiçbirine aday olmayacağımın kamuoyumuz tarafından bilinmesini isterim. Aday olmam durumunda partideki mevcut yapının demokrasicilik oyununa meşruiyet kazandıracağımı, yanlışlara, olumsuzluklara tersinden katkı sağlama durumunda kalacağımı gördüğümden, aday olmamın doğru olmayacağını görmüş bulunmaktayım" dedi.
Muharrem İnce'nin açıklaması şöyle:
7 HAZİRAN DEĞERLENDİRİLEMEDİ
7 Haziran seçimleri 14 yıldır süren AKP iktidarının tarih olması için halkımız tarafından muhalefete verilmiş bir büyük fırsat olduğu halde Cumhuriyet Halk Partisi tarafından gerektiği biçimde değerlendirilememiştir.
Türkiye Büyük Meclisi Başkanlığı seçiminde yaşanan gelişmeler ve sonrasında izlenen yanlış politikalar ile bugün içinde bulunduğumuz duruma gelinmesine neden olunmuştur.
Özellikle AKP ile yürütülen sözde koalisyon görüşmeleri tarihin karşısında bizi mahkûm etmeye yeter de artar.
Bir aydan fazla süren bu görüşmelerde 14 yıldır AKP karşısında ana muhalefet partisi olan bir partinin "istikşafi görüşmeler" olarak adlandırılan bir süreci yaşaması kabul edilebilir, anlaşılabilir bir durum değildir.
14 yıldır bütün görüşlerimiz, düşüncelerimiz, eylemlerimiz ortada olduğu halde parti yönetimi, "biz istikşafi yapılacak bir parti değiliz", "bu anlayışı kabul edemeyiz" diyememiştir. Bu görüşmeler için üretilen gerekçeler ise CHP'ye yakışmayan bir aklın izahları niteliğindedir.
Uzlaşma, masada olma, taraflar ortak amaçlara, ulaşılması gereken hedeflere sahip ise demokratik kültürün, demokrat olmanın bir gereğidir.
Başından itibaren karşı tarafın uzlaşma, ortak hedeflere ulaşma amacı taşımadığı, kendilerinin ifade ettiği biçimde "keşif" niteliği taşıyan bir görüşmeyi "uzlaşma ve masada olma" gerekçesi ile savunamayız.
Bugün benzer bir durum yeni anayasa yapmak adına aynen sürdürülmektedir.
AKP'nin açıkça bir rejim değişikliği içeren Başkanlık sistemi talebinin tartışılacağı, bunun için meşruiyet oluşturucu bir platform olacağı belli olan bir komisyona CHP'nin sadece "masada olması, kendi görüşlerine güvenmesi" olarak bakmak bizler için gelecekte bedeli çok ağır olan bir sürecin kapısının aralanmasıdır.
Unutmayalım ki böyle bir kapı aralanırsa, o kapı sonuna kadar açılacaktır ve CHP için o kapının arkasında kalmaktan başka bir sonuç oluşmayacaktır.
Cumhuriyet Halk Partisi bir büyük Kurultayının arifesinde bulunmaktadır.
Ne yazık ki Kurultayımız, partinin ihtiyaç duyduğu yenilenmeyi gerçekleştirmekten uzak bir il kongreleri sürecinin ardından toplanmaktadır. Çünkü bu kurultaya giden süreçte ortaya çıkan temel görüş başarısızlıkla hesaplaşma, tepeden tırnağa yenilenmek olmamıştır. Öne çıkan görüş, sorunun Genel Başkanının etrafında olduğu dolayısıyla değiştirilmesi gerekenlerin bu kadrolar olduğu görüşüdür. Kurultayımız için bu görüş etrafında bir beklenti oluşturulmuştur.
Bu beklentiyi oluşturanlara göre Cumhuriyet Halk Partisinde başarısızlıklardan sorumlu olan örgütlerdir, Genel Başkan dışında bütün parti yöneticilerdir. Bir benzetmeyle anlatacak olursak lokomotif sağlam, arkasındaki vagonlar arızalıdır, çürüktür. Kullanım süreleri bitmiştir.
Oysa gerçek tam tersidir.
Çünkü bu yönetimlerin oluşmasının, kadroların tek seçicisi doğrudan partinin genel başkanıdır. Seçici olarak genel başkanın hatalı olmadığını ama seçtiklerinin hatalı olduğunu söyleyip değiştirilmesinin talep edilmesi Cumhuriyet Halk Partisine böylesi bir süreçte hiç bir katkı sağlamadığı gibi partide onarılmaz başka yaralar açacak bir tavırdır.
Özellikle çeşitli il ve ilçelerde yapılan kongrelerde tanık olunan durumlar bize bunu şimdiden düşündürmektedir. Bolu Merkez İlçe, Bartın Merkez İlçe, Kayseri Bünyan, Tekirdağ Çorlu, Çerkezköy, Süleymanpaşa, Giresun Bulancak gibi ilçeler hızlandırılmış kongre süreci nedeniyle il kongrelerinde temsil edilememişlerdir. Türkiye'nin en büyük mahallelerinden biri olan İçerenköy Mahallesi delege seçimleri de bu hızlandırılmış kongre sürecine kurban gitmiştir.
Böyle bir tavrın doğal sonucu mevcut kadrolar açısından temel hedefimiz olan seçimleri kazanmak değil Kurultayları kazanmak olmuştur.
Acı gerçek Cumhuriyet Halk Partisinin kötü yönetildiği, temel politikalarının ve ilkelerinin büyük yaralar aldığıdır. Kendisine destek veren 12 milyon insanda ve toplumun tümünde umut olmadığıdır. Bunu tersine çevirecek gelişmeler yerine her gün bu umutsuzluğu, güvensizliği besleyecek gelişmeler olmaktadır.
Bunun son günlerdeki somut örneklerinden biri basına yansıyan CHP'li bir milletvekilinin odasındaki Atatürk resmini indirdiği olaydır. Böylesi bir olay karşısında CHP yönetimi, olayı açıklığa kavuşturma, sorumlusundan hesap sorma yerine üzerini örtmeyi, unutulmaya bırakmayı tercih etmiştir. Konunun duyulmasından sorumlu milletvekili çağrılıp "nedir bu durum" denilememiştir.
Bir başka somut örnek ise yazdığı yazılar ile nefret tohumları saçan, Cumhuriyet Halk Partisine, onun kurucu kadrolarına en aşağılık sıfatları yazan birinin ölümü üzerine taziyede bulunulmasıdır. Eğer bu tavır insani bir durum ise Kenan Evren'in ölümü üzerine gösterilen tutum ne anlama gelmektedir?
Benzer bir tutumun bir başka örneği Diyanet İşleri Başkanlığının "Alevilerle evlenilmez" fetvası karşısında izlenmiştir. Diyanet İşleri Başkanlığı, Anayasal bir kurum, bir inancın, bir mezhebin kurumu olmadığı gibi Osmanlının Şeyhülislamlık makamı da değildir. Diyanet İşleri Başkanlığının yasal durumu bu iken parti olarak bu mezhepçi, toplumsal barışımıza karşı bu akıl dışı yaklaşıma gerekli tepki verilememiştir.
Unutulmasın ki bu ve benzeri tavırlar, tarihe kaydedilmiştir.
Ben bir önceki olağanüstü Kurultay'da bu anlayışı değiştirmek için aday oldum.
Bu konuda ortaya koyduğum iddiamın arkasındayım.
DEMOKRASİCİLİK OYUNUNA KATKI SAĞLAMAM
Ancak yukarıda da açıkladığım gibi bu Kurultayın kongre süreçlerinin ortaya çıkardığı tablo gereği yeniden genel başkanlığa, basında yazılan görevlerin hiçbirine aday olmayacağımın kamuoyumuz tarafından bilinmesini isterim. Aday olmam durumunda partideki mevcut yapının demokrasicilik oyununa meşruiyet kazandıracağımı, yanlışlara, olumsuzluklara tersinden katkı sağlama durumunda kalacağımı gördüğümden, aday olmamın doğru olmayacağını görmüş bulunmaktayım.
Dileğim bütün söylediklerimde şahsımın yanılmış olmasıdır.
Son olarak yapılacak olağan kurultayımızda parti içi demokrasiyi gerçekleştirmek ve partideki korku imparatorluğunu ortadan kaldırmak iddiasıyla gelmiş bir yönetimin Parti Meclisi seçimlerinde Blok Liste yöntemine başvuracağını düşünmüyorum.
(Sözcü)