Dünya Gazetesi Bölge Temsilcisi, Doğu Anadolu'da ekonomi gazeteciliğinin simge ismi Ela Karasu yazdı...
Doğalgaz ülkesi olan Rusya'nın
başkenti Moskova'da Van KOSGEB'in organize ettiği MosBuild İnşaat
fuarına katıldık. Çoğunluğu Van'dan olan Doğu illerinin inşaat erbabı
oradaydı. Başarılı inşaat firmalarımızın ilgi odağı olan fuarda,
Kazakistan, Ukrayna, Almanya ve İtalya'dan da katılım vardı. 4 gün
süren fuar, inşaat sektöründeki yenilikleri görme ve ülkeler arası bilgi
alışverişi açısından son derece yararlı oldu.
Bizim göğsümüzü
kabartan, gurumuzu okşayan, sadece Moskova'nın değil tüm Rusya'nın
inşaat sektörüne Türk inşaat şirketlerinin 'can suyu' katmış olmasıydı.
Daha Sovyetler Birliği döneminde çalışmalara başlanarak sistemli hareket
edilmesi Türk inşaat şirketlerinin Rusya pazarındaki payını sürekli
artırmış. Bu gün onlarca şirketimiz başarılı çalışmalarıyla göz
dolduruyor. Öyle bir aşamaya gelinmiş ki; sadece ENKA'nın, Moskova'daki
mülkiyeti yaklaşık 1 milyon metrekare gayrimenkule varmış.
Türk
şirketlerinin bu denli gelişip kök salmasının sebeplerinden biri,
ihalelerde Avrupa şirketlerine göre daha makul fiyat vermeleri. Bir
başkası uluslararası düzeyde kalite sağlayıp, 24 saat iş yapabilecek
ekipman ve modernizasyonu yapabilecek nitelik taşımaları.
Bu
özellikler, Türkiye'ye, Rusya'daki inşaat sektörünün yarısından
fazlasını ele geçirmesini sağlamış. Farklı sektörlerin de bu başarıdan
alması gereken dersler var bence?
Fuarın dışındaki zamanımızı Moskova'yı gezme ve Rusya Federasyonunu tanımaya ayırdık.
Rehberimiz,Dünyanın en geniş topraklarına sahip Rusya'nın aynı zamanda bir petrol
ülkesi olduğunu anlattı örnekler vererek. Suudi Arabistan'ın yılda 529
milyon ton petrol çıkarmasına karşılık, Rusya 521 milyon ton istihsal
gerçekleştirip, bunun yarısını ihraç ediyormuş.
Rusya'nın başka
bir zenginliğini Avrupa'yı besleyen doğalgaz yatakları oluşturuyor.
Bakırı, kömürü, demiri, elması, altınıyla yer altı kaynaklar açısından
müthiş kaynaklara sahip. Dünya ormanlarının üçte biri, tatlı su
stoklarının beşte biri hep Rusya'da.
Moskova'da kişi başına 42
metrekare yeşil alan düşmesi, şehri dünyanın en yeşil başkentlerinden
bir yapıyor. Ormanların çokluğu, yerleşim birimlerinde merkezi ısıtma
sistemlerinin bulunması gibi nedenlerle, kente temiz hava hâkim.
Şehre
ilk bakışta geçmişe ait çok fazla iz kalmamış. Lüks mağazaların
bulunduğu caddeler, ultra modern binalar dikkat çekiyor. Ama
yanıldığımızı Kremlin Sarayına gittiğimizde anlıyoruz. Kremlin Sarayını
gezmek tarihte yolculuk gibi. Geniş bir alanı kapsayan kompleks saray ve
kilise mimarisindeki gelişimi yansıtıyor.
Kızıl Meydan, fotoğraflardakinden de gösterişli. 'Meydan projesi' yapmayı planlayan yerel yöneticilerin mutlaka görmesi gerekir.
Lenin
tepesinden Moskova'nın panoramasını izledikten sonra, tarihe mal olmuş
ünlü şahısların yattığı devlet mezarlığına gidip Nazım Hikmet'in
mezarını ziyaret ediyoruz.
Beni en çok etkileyen Moskova Metrosu
oluyor. 1931 yılında inşasına başlanan -dünyanın en eski ve en büyüğü
özelliği taşıyan yapıt-, 182 istasyonuyla her gün 10 milyon kişiyi
taşıyor. Her katı farklı mimari ve dekorasyonla sanat harikası demeyi
fazlasıyla hak ediyor.
Başkentin ziyaret edilmeye değer
mekânlarından bir başkasını, ziyaretçilerin kendilerini dünya dışında
hissetmesini sağlayan uzay müzesi oluşturuyor.
Yaklaşık 12 milyon
nüfusuyla Dünyanın en büyük metropollerinden biri olan Moskova,
hareketli yaşamıyla farklı bir cazibe oluşturuyor. Ama ilkbahar ve kış
aylarında giderseniz soğuğuna dikkat diyoruz!..