Moskova izlenimleri 3- bölüm

Moskova müze, heykel ve büyük parklarla donanmış, yol üzerinde önünde uzun kuyruklar olan Puşkin Müzesi ile Tıp Tarihi Müzesi'ni ve Bilimsel Komünizmin kitabının yazarı Frederik Engles ile Tolstoy'un heykellerine rastlıyoruz.
Avrupa Konseyi ülkelerinin bayraklarıyla donatılmış meydana geliyoruz, bu meydana Avrupa Meydanı ismi veriliyor.
Bu meydandan sonra Mayakovski'nin heykelinin de bulunduğu Mayakovski Meydanı'nı ve Lokomotif Moskova Stadyumu ile 10.000 kişilik oteli de görmüş oluyoruz.
Arbat kelimesi Arapça Ribat kökünden gelmekteymiş, Moskova'da eski ve yeni olmak üzere iki tane Arbat Caddesi bulunuyor, bunlardan Eski Arbat turistlerin daha fazla ilgisini çekiyor.
Eski Arbat bizim İstiklâl Caddesi'ni andırıyor, kafeler, sokak sanatçıları, ressamlar, pastaneler, hediyelik eşya satan dükkânlarla cıvıl cıvıl bir cadde.



Eski Arbat'ta en fazla görüntüyü sokak ressamları oluşturuyor, hele ressamların yanı başında portrelerini yaptırmak için poz veren mini etekli dekolte kıyafetli Rus kızlarını görünce, böyle bir manzara bizim caddelerden birinde olsa acaba nasıl bir meraklı kalabalığı oluşur diye aramızda espri yapıyoruz.
İlk girdiğimiz hediyelik eşya satan dükkânda çok güzel Türkçe konuşan, ismi Olga olan bir Gagavuz ile tanışıyoruz.
Daha sonra girdiğimiz hediyelik eşya satan dükkânlarının çoğunda Türkçe konuşan tezgâhtarlara rastlıyoruz.
Moskova'da evler merkezi sistem ile ısıtılıyor ve etrafta hiç gecekondu görünmüyor.
Caddelerde tramvay, troleybüs gibi toplu taşıma araçları bir hayli çok.
197 istasyonu olan ve 320 km uzunluğa sahip Moskova Metrosu, zaten toplu taşıma da yükün büyük bir kısmını çekiyor.
Dünyanın en gözde metrolarından olan Moskova Metrosu'na indiğinizde, kendinizi bir müzedeymiş gibi hissediyorsunuz.
Değişik istasyonlarda farklı sanat harikaları o kadar muhteşem bir görüntü oluşturuyor ki insan hayran oluyor.
Kimi istasyonda heykeller, kimisinde duvar tabloları, kimi istasyonda mozaik resimler ve süslemeler, Moskova Metrosu'na bir sanat galerisi havası veriyor.
Devrimin ideolojisini yansıtan heykel ve tablolara da metroda bir hayli fazla yer verildiğini görüyoruz.
Şehirdeki panoramik geziden sonra kaldığımız otele gidiyoruz, eşyalarımızı yerleştirdikten sonra rehberimiz Armen'e nehir gezisine katılmak istediğimizi söylüyoruz, ama aldığımız olumsuz cevap karşısında bu nehir gezisini kendimizin yapabileceğine karar veriyoruz.
Kafilemizin en genci olan Eren, kısa bir bilgi aldıktan sonra bizi götürebileceğini söylüyor ve dünyanın en görkemli metrosu olan Moskova Metrosu'na binip nehre yakın bir durakta iniyoruz.
15-20 dakikalık bir yürüyüşten sonra nehrin kenarına geliyoruz ve nehir turunun yapılacağı iskeleye zor da olsa ulaşıyoruz.
Kısa bir bekleyişten sonra bir tekne geliyor ama bu tekneye binemiyoruz, biraz sonra gelen ikinci bir tekneye binip turumuza başlıyoruz.
Akşam olmak üzere, şehrin ışıkları yavaş yavaş yanmaya başlıyor, bir müddet sonra harika görüntüler eşliğinde yol alıyoruz.
Işıklandırılmış köprülerin altından geçmek ve kıyıda tango yapan yüzlerce çifti seyretmek rüya gibi geliyor.
Bir saat süren bu turdan oldukça memnun kalıyor ve bu turu yapmamış olsaydık büyük bir eksiklik yaşamış olurduk diye aramızda yorum yapıyoruz.
Tekneden inip yorucu bir yolculuktan sonra, yine Eren'in kılavuzluğunda metroya binip kolayca otelimize dönüyoruz.
Rusya; 83 bölgeden oluşan bir federasyon yapısına sahip ve 21 özerk cumhuriyet bulunuyormuş, bu ülkede 100'den fazla millet yaşıyormuş.
Bugün Nazım Hikmet'in mezarının bulunduğu Devlet Mezarlığı'na gidiyoruz.
Moskova'daki bu devlet mezarlığı şehrin içerisinde olup, bu mezarlığa ünlü kişileri defnediyorlarmış.
Arabada, Nazım Hikmet'in; "Erzurum'un kışı zorludur balam" mısraları ile başlayan şiiri ile vatanından uzakta ölen şairin hayat öyküsü hatırımdan geçiyor.
Mezarlığa girince sağ tarafta satılık örnek mezarlar var, fiyatları ise bir hayli pahalı.
Buraya defnedilecekler bu standart mezarlardan birini yaptırmak zorundalarmış.
İlk girişte Boris Yeltsin'in mezarı var, oradan sola gidildiğinde Nazım Hikmet'in mezarı karşınıza çıkıyor.
Mezar taşının üzerinde asılı duran Türk Bayrağı mezarın yerini hemen belli ediyor.



Mezara bırakılan çiçeklere ve gelen ziyaretçilerin çokluğuna bakıldığında, Nazım Hikmet'in bu mezarlıkta özel bir yerinin olduğunu anlayabiliyorsunuz.
Mezarın önünde Nazım'ın eşi Vera'nın da mezarı bulunuyor, mezarın üzeri küçük kâğıtlara yazılı notlarla dolu.
Nazım'ın mezarında bir burukluk hissediyoruz, "Beni Anadolu'da bir köy mezarlığına gömün, üzerimde bir çınar ağacı olsun" diyen şairin, belki de bu sözleri bizi etkiliyor.
Burada fotoğraf çektirip ve mezarlıktaki orijinal birkaç mezarı gördükten sonra aracımıza binip oradan ayrılıyoruz.

DEVAM EDECEK...
Yorum Yaz
  • UYARI: Konuyla ilgisi bulunmayan, hakaret içeren cümleler veya imalar, inançlara saldırı, şiddete teşvik yorumları onaylanmamaktadır.