Misak kelimesi antlaşma, sözleşme anlamınadır. Vatanın kurtuluşunda Misak-ı Milli yani Milli Antlaşma topluca milletin kararıyla alınmıştı. Vatan kurtarılacaktı. Kurtarıldı ve bağımsız Türkiye Cumhuriyeti şanla, şerefle ve büyük bedeller ödenerek kuruldu. Sıra ikinci bir antlaşmaya gelmişti. Bu sözleşme de düşmandan kurtulan vatanın sefaletten ve yokluktan de kurtarılması için 17 Şubat- 4 Mart 1923 tarihleri arasında İzmir İktisat Kongresi'nde yapılanMİSAK-I İKTİSADİ yaniİKTİSAD
ANDI'YDI.
Milli Mücadele'nin hemen akabinde kongrede devletimizin kurucusu Gazi Mustafa Kemal Paşa'nın ağzından gür bir sesle şu cümleler dökülüyordu : «Türk Millet, bütün tarihinde savaş meydanlarında birçok zafer taçları giymiştir. Bununla övünür, daima övünecektir. Ancak, bu övünç tacını daha çok süsleyerek milletin başında tutabilmek için, diğer bir alanda da kesinlikle başarılı olması gerekir; o da iktisattır.» «Siyasi, askeri zaferler ne kadar büyük olursa olsunlar, iktisadi zaferlerle taçlandırılmazlarsa meydana gelen zaferler devamlı olamaz, az zamanda söner.»
Takdir edersiniz ki, harp cephesi; insana çok şeyleri öğreten, derin izler bırakan, gerçek kişiliklerin su yüzüne çıktığı yerdir. Bundan ötür milletini kitap sayfalarından, menkıbelerden değil, 22 yıl vatanın savunmasında cephede beraberce omuz omuza savaşarak tanıyan daha 42 yaşında iken bu tecrübeyi edinen bir devlet adamının sözüdür. Bu sözler yabana atılamaz, atılmamalıdır.
Kongrede, Türkiye'nin yüzyılın «iktisat savaşına gireceği», «dünyada kılıç ve saban savaşının devam ettiği» bildiriliyordu. Bunlara ilaveten yine gençlik yıllarını vatanın kurtuluşu için cephede geçiren Kazım Karabekir Paşa kongrede iktisadi hayatta geri kalışımızı özetleyen şu cümlelerle seslenir: «Bize mübarek Peygamberimiz, beşikten mezara kadar ilim talep ediniz buyurmuşlardır? İlim yalnız din tahsili olmadığı için 'Çin de dahi olsa alınız' kelamıyla o zamanlar iktisat diyarı olan Çin'i işaret ederek, beşikten mezara kadar öğrenilecek ilmin İKTİSAT İLMİ olduğunu emrettikleri halde, asırlarca şahısların keyfi hareketleriyle bundan gafil kaldık.»
Ben de Kazım Karabekir Paşaya katılırım. Hz. Muhammed ticaretyapmıştır. Şam'a ticaret için müteaddit defalar gittiğini biliyoruz. Şam ipek yolu üzerinde bulunan, açık pazarın yer aldığı Çin'den getirilen ürünler satıldığı bir kentti. Mübarek Peygamberimiz de Çin'den getirilen ipek, kumaş, kâğıt, baharat ve porselen gibi ürünlerinin ticaretini yapmaktaydı. Çin'i ürünlerinden tanıyordu. Çin onun gözünde mamur ve zengin bir ülkeydi. "İlim Çin'de de olsa alınız" sözünden bu ürünlerin elde edilmesinin yoluteknik, bilgi ve iktisat kurallarını öğrenmekten geçtiğine işaret etmektedir.
İktisat ilmini medreselerimizde okutmadığımızın ve ilim saymadığımızın felaketini ülke yıkılırken iliklerimize kadar yaşadık.Asırlarca şahısların keyfi hareketleriyle de bundan gafil kaldık. Bu ne acı bir tecrübeydi! Bu tecrübeyi savaş meydanlarında yaşamak ve öğrenmek bu tecrübenin değerini bir kat daha artırmaktadır.
İşte iktisadi kalkınma olmadan gerçek vatanın sahibi olunamayacağı şuur ve sorumluluğuyla Er-Vak 30 Nisan 2015 tarihinde 22.Sultan Sekisi toplantısını Erzurum Ticaret ve Sanayi Odası ile ortaklaşa " Birliğin ve Dirliğin Harcı Er-Çim-San Örneği" sloganıyla gerçekleştirdi. Toplantı basında geniş yer aldı.
Ben de butoplantıda panelistlerden biriydim.ER-Çim-San Holding'in başarısını göz önüne alarak «Erzurum'un siyasi ve askeri zaferlerde gösterdiği kahramanlık ve yiğitliği iktisadi zaferde de göstermesinin ayak seslerini duyar gibiyiz. Bu toplantı bizim milli iktisat yeminimiz olsun." başlıklı bir sunum yaptım.
Bilge Kağan'ın devlet başkanı olarak ideali "Aç milleti doyurdum, çıplak milleti giydirdim, azdınız çok ettim,birliğinizi ve dirliğinizi sağlayıp esarete düşürmedim."anlayışıydı. Bugün de bu ideal tüm yöneticilerin ve vatandaşların önceliği olmalıdır. Seçim meydanlarında hemen hemen tüm siyasi partiler iktidara geldiklerinde ağırlıklı olarak ekonomi konusunda neler yapacaklarını vadetmektedirler. Bu seçimde de siyasi akıl mı yoksa ekonomi akıl mıgalebe çalacak göreceğiz.