TürkiyeHaber Girişi : 25 Temmuz 2021 10:34

"Misafirin iyisi, geçer gider kış gibi, misafirin kötüsü, oturur baykuş gibi"

Avukat Çağrı Arısoy, Türkiye'deki göçmenler konusunda önemli tespitlerde bulundu. "Ülkemizde bulunan Suriyeliler, Afganlar hangi vasıf ile burada? Turist mi? Tacir mi? Öğrenci mi?..."

 

Bir göç hikayesi, hukuki tanımlamalarla konuyu ifade etmek mümkün değil. Zira bilirim ki, kimse doğduğu toprağı, anılarını, çocukluğunu arkasında bırakıp, dilsiz olduğu, evsiz olduğu, bilinmezliğe doğru kolay kolay gitmez.

 

Şimdiden söyleyeyim, yaftalama yapacak olanlar zahmet edip okumasın. Mesele, Suriyeli, Afgan meselesi değil, ırkçılık meselesi değil, mesele, bu sığınmacılık işindeki düzensizlik, iş bilmezlik meselesi. Bu nedenle iğne de bize çuvaldız da bize...

 

Gelelim 20 milyon Türk'e kim bakar kısmına; Suriye nüfusu 18 milyon, Türkiye'deki suriyeli sayısı 4 milyon civarı. Yani Suriye nüfusunun 1/4 Türkiye Cumhuriyeti'nde yaşıyor. Peki 80 milyon Türk halkının 20 milyonu hangi ülkeye sığınabilir? Cevap açık; Hiç bir ülkeye. Hiç bir devlet, kendi vatandaşının refahını tehlikeye atmaz. 1920'den 1946'ya kadar Fransız mandasının hüküm sürdüğü ülke Suriye... Fransa'da 4500 suriyeli mülteci var... 

 

Ülkemizde bulunan Suriyeliler, Afganlar hangi vasıf ile burada? Turist mi? Tacir mi? Öğrenci mi?... 

 

Konu ile alakalı bir çok tanım bulunmakla birlikte hem iç hukukta hem uluslararası hukukta tam bir tanım birliği yoktur. Genel olarak, yaşamını sürdürdüğü ülkeden bir başka ülkeye, turizm, eğitim, ticaret, tedavi, iş gibi nedenler dışında, gerek olumsuz ekonomik koşullar, gerek ise yaşam bakımından tehlike gibi nedenler ile giden kişilere 'göçmen' üst tanımını kullanabiliriz.

 

Mülteci kelimesi ise, bu kişinin gerçekten kendi ülkesinde hayatını devam ettiremeyeceğinin tescili gibidir ve Cenevre Sözleşmesi'nde yer almaktadır. Birleşmiş Milletler Yüksek Komiserliği tarafından uluslararası korunma statüsü kabul edilme aşamasındaki kişi 'sığınmacı', kabul edilen kişi ise mülteci olarak ifade edilmektedir.

 

Ülkemizde bulunan Suriyelileri ise 'düzensiz göçmen' olarak tanımlamak mümkün ise de, 2011 yılında Geçici Koruma Yönetmeliği'ne eklenen geçici ek 1. madde ile ülkemizde bulunan ve giriş yapan Suriyelilerin statüsü  'Geçici Koruma' ismi ile adlandırılan statü kapsamındadır.

 

Peki nedir bu geçici koruma statüsü; "Ülkesinden ayrılmaya zorlanmış, ayrıldığı ülkeye geri dönemeyen, acil veya geçici koruma bulmak amacı ile başka bir ülkeye gelen yabancılar" olarak tanımlayabiliriz.

 

Bu kişiler yaşadıkları ülkeleri, hayati tehlike, onur kırıcı ceza tehdidi vs. nedenlerle terk ettiği için, geldikleri ülkeye geri gönderme yasağı geçerlidir. Ancak geri gönderme yasağının olabilmesi için, hayatlarının tehdit altında olması, onur kırıcı cezaya mahkum edilme olasılığı, hürriyetinin tehdit altında olması gerekir. Dolayısı ile kurban bayramında Suriyelilerin kendi ülkelerine rızaları ile "bayramlaşmak" için gitmiş olduklarını dikkate alırsak, geçici koruma statüsü, en azından bu kişiler için son bulmuştur. Ancak konu "siyasi ikbale muktedir" olduğu için, uzun zamandır, millet iradesinin tecellisi olan yasalar dikkate alınmıyor.

 

Örneğin, kendi ülkesinde suç işlemiş kişiler, zalimane eylemlerde bulunanlar, geçmişlerinde terör eylemlerine destek vermiş olanlar, insanlık suçu işleyenler, topluma karşı tehdit oluşturanlar, milli güvenlik konusunda risk oluşturanlar. vs.kişilerin geçici koruma statüsü kazanmaması gerekirken veya verilmiş ise iptal edilmesi gerekirken, bu konularda çok sıkı bir araştırma yapılmadığı ülkemizde bulunan "yabancı uyruklu" sayısından anlaşılmaktadır. Moda tabir artık ülkemizde olumsuz durumlara neden olan Suriyelilere ve Afgan vatandaşlarına yabancı uyruklu deniliyor. Yabancı uyruklu dediğimizde, aklınıza Afgan ve Suriye uyruklular gelsin, eskisi gibi Ruslar gelmesin)  Resmi verilere göre barınma merkezleri dışında 3.559.041 Suriyeli yaşıyor. 

 

Geçici koruma kapsamında bulunan sığınmacıların, belirlenen yerlerde ikamet yükümlülüğü, belirli sürelerde bildirimde bulunma yükümlülüğü, çalışma durumu bilgilerini bildirme yükümlülüğü, medeni hal, doğum, ölüm, vs. bildirim yükümlülüğü bulunmaktadır. Ancak ülkenin bütün şehirlerine yayılan, Suriye ve Afgan vatandaşlarının sayısının 5-6 milyon civarında olduğu iddiası düşünüldüğünde bu yükümlülüklere uyulması mümkün olmasa gerek. 

 

Misafir Ev Sahibini Döverse?

 

Ülkemizde bulunan "sığınanlar" kamu düzeni, kamu güvenliği ya da kamu sağlığı yönüyle herhangi bir sakınca görülmediği hallerde bir ilde ikametine izin verilebilir. Ayrıca bir mülteciyi, ulusal güvenlik veya kamu düzeni ile ilgili sebepler nedeni ile ülkemizin sınır dışı etme hakkı var. Ülkemizde işlenen suçlar bakımından ise bir yargı bağışıklıkları yok. Yani suç işleyen cezasını çekerler. Ancak Afgan uyruklu sığınmacının, ülkemizdeki bir vatandaşa tecavüz etmeye kalkışıp, ağır yaralaması ve neticesinde vatandaşımızın ölmesi, sığınmacıların denetimsiz ve gelişigüzel bir şekilde ülkeye yayıldıklarını gösteriyor. Beklentim, ülkesinde zarar görmüş insanların hiçbir şarta bağlı olmaksızın insanca yaşayabileceği bir ülkeye sahip olması ve burası eğer benim ülkem olacak ise bunun gelişigüzel değil belirli şartlar dahilinde "insanca" yapılmasıdır. Yoksa ümmet kavramı sığınmacıların insanca yaşamını temin etmez. Boş bıraktığımız bu alan yarın herhangi birimizin acısı olabilir. Ne demişler; "Misafirin iyisi, geçer gider kış gibi, misafirin kötüsü, oturur baykuş gibi"

 

Ömer Muhtarın hayatının ve mücadelesinin anlatıldığı Çöl Aslanı filminde ünlü aktör  Anthony Quinn yerde bulunan İtalyan bayrağını kaldırıp, genç İtalyan subaya teslim ederken; "Al generaline söyle, bu bayrak, bu topraklara ait değil" demişti. Sayısı 6 milyona yaklaşan sığınmacıların vatanları bu ülke değil...Vatanlarında mutlu ve huzurlu yaşamaları dileğiyle...

 

 

 

Yorum Yaz
  • UYARI: Konuyla ilgisi bulunmayan, hakaret içeren cümleler veya imalar, inançlara saldırı, şiddete teşvik yorumları onaylanmamaktadır.