Edirne'deki törenlerde, tören alanının yanından geçen bir kadının, "Atatürk ilâh değildir. Allâh'ın kanunları var. Atatürk Batı'nın kanunlarını getirdi" gibi boşboğaz gevezilikleri üzerine başlayan tartışma sonrasında bir televizyon programında; Mıne Kırıkkanat denilen yazar "10 yıl öncesine kadar bu kadar Atatürkçü değildim. Ama şimdi Atatürk benim ilâhım diyorum. Hiçbir kusurunu görmediğim gibi, Atatürk'e artık tapıyorum." türü akla ziyân zırva denilebilecek saçmalıklarda bulundu. İşte iki farklı zıd kişilik; ifrat ve tefrit arasında gidip- gelen ve tedâviye muhtaç ve arızalı iki farklı uç zihniyet...
Her iki Hanımefendi'ye ve özellikle Mine Kırkanat'a bir çift sözüm var. Atatürk kişisel hata ve sevabı ile bu millete hizmet etmiş bir büyük kahraman ve her insan gibi bir fânidir. Şüphesiz şahsı kusurları var; ama milletine karşı kusurlarından söz edilemez. Onu sevmek ve ona saygı duymak böyle absürt ve uçuk sözlerle onu ilâhlaştırmakla değil; ancak onu hayırla yâd etmekle ve onu rahmetle anmakla olur. Atatürk'e yapılabilecek en büyük iftira ve en büyük hakaret ve en büyük saygısızlık, herhalde bu haddi aşan böylesi saçma-sapan sözler olabilir. Nihâyet Atatürk de bir insan ve her insan gibi bir ölümlüdür. Evveli ve ahırı olmayan tek ve sonsuz varlık seksiz ve şüphesiz yalnız ve yalnızca yüce Allâh'tır. İnanmayabilirsiniz; o sizin tercihiniz... Ama böylesi itici ve incitici bir benzetmeyle Atatürk'ü yücelteyim derken, küçültmeye hakkınız yok...
Siz inanmazsanız da bilin ki, Atatürk de Allâh'ın kulu ve Peygamberimizin ümmetidir. Lûtfediniz Atatürk'ün, din ve peygamberimizle ilgili görüşlerine bir göz gezdiriniz. Maksadını aşan bu tür ipe- sapa gelmez hezeyânlar, maalesef Atatürk'ün Anıtı'nı put kabul edenlere ve Kadir Mısıroğlu gibi insanlara çanak tutmaktan ve halkımızın Atatürk sevgisini azaltmaktan ve yeni ayrışmalara sebep olmaktan başka hiçbir işe yaramaz. Bizler millet olarak her iki patalojik bu tür iflâh olmaz zihniyetlerin çok cok uzağında ve hem de çok ötesinde Atatürk ve diğer tüm kahramanlarımıza bakıyoruz.
Biri, bir anıtı put olarak görüyör, o sefil görüş üzerinden siz daha fâhiş bir söylemle, Atatürk'ü ilâh olarak görüyorsunuz. Nedir bu milletin siz ve sizler gibi zihniyet sahiplerinden çekeceği? Bir topluma ve onun değerlerine bundan daha büyük zarar verilebilir mi? Unutmayınız ki, Atatürk ne puttur ve ne de ilâhtır. Ne odur ve ne de budur; sizin ve bizim gibi ama şüphesiz sıradan olmanın ötesinde farklı bir insandır. Atatürk'ü put ve ilâh gören ve ipin ucunu hayli kaçıran böylesi sakat söylem ve nitelemeler, ne yazık ki ilkel paganist- totem inancı gibi... Yazıklar olsun! Bu ülkenin ve insanlarının millî ve mânevî değerlerine azami saygı, insan olmanın ve ahlâk sahibi olmanın bir gereğıdir.
Sizler Atatürk gibi bir fâniye put veya ilâh gibi yakışık almayan sıfat ve benzetmeleri nasıl ve ne hakla ve hangi akılla yakıştırabilirsiniz? Sevginizi veya nefretinizi bir başka biçimde ve bir başka söylem ve daha da makul bir uslûpla, toplumun sinir uçlarına dokunmadan ve de hassasiyetleri kaşımadan ifâde edemez mısınız? Kusura bakmayınız ama çok yaygın halk tabiriyle "Zırva tevil götürmez" Şeyh Sâdi'inin, sözünün ölçüsünü kaçıranlara ve olur olmaz konuşan cahillere perde niteliğindeki bir sözünü hatırlatmak isterim. "Hayvanlara konuşmayı öğretemezsiniz; barı susma edebini hayvanlardan öğreniniz." Lûten ağızlarımızın fermuarlarına dikkat edelim.
Her iki ifrat ve tefrit ikilemindeki zihniyet sahiplerine şunu söyleyebiliriz: Söz ve söylemlerinde daha uygun bir üslûp kullanmaya ve toplum değerleri karşısında daha itinâli ve ölçülü olmaya davet ediyoruz. Lütfen kantarın topuzunu kaçırmayınız ve işi şirâzesinden de çıkarmayınız.