MHP'den Büyükşehir Belediye Başkan adaylığını düşünen hatta aday adayı da olan ama uzun zamandır sırf 'il dışında yaşıyor, yaşı da bir hayli ilerledi' diye şahsen adylığı konusunda buradan olumsuz görüş belirttiğim için bana gönül koyduğunu da bildiğim İsmail Köse'den bilirim.
Teşkilatçılık tam da öyle bir şeydir.
Bir ilçede bile oluşan yönetim ile de yakından ilgilenirdi.
Önceleri DYP'de, sonra da geçiş yaptığı MHP'de de hep kendine etkili ve de yetkili konum geliştiren İsmail Köse'den habersiz teşkilatlarda kuş uçmazdı.
Hangi yönetici, hangi meclis üyesi ne yapıyor, bir şekilde haberi olurdu.
Biraz da siyaseti kendine meslek edindiği içindirki siyasetle yatar siyasetle kalkardı.
Onun için varsa yoksa siyasetti.
Sadece teşkilatlar ve mensupları mı ilgi alanına girerdi?
Elbette ki hayır.
Köy muhtarları ile bile sıkı ilişkisi vardı.
Hangi köyün muhtarı kimdir, en son seçimde o köylerde kime ne oy çıkmıştır, illa ki bilirdi.
Zaten Erzurum'da siyaset sahnesine uzun süre kalması da ve 'iz bırakan' özelliği de işte bu teşkilatçı yapısından kaynaklı bir şeydi.
***
Aslında İsmail Köse değil elbette ki bugünkü yazı konum.
Asıl anlatmak istediğim Muhyettin Aksak!
Daha doğrusu 'AK Partisi'nin İsmail Köse'si' olan milletvekili Muhyettin Aksak!
Yaşı, bir çok özelliği ve stilleri filan benzemez ama ben yine de Aksak'ı Köse'ye çok benzetirim.
Evet, belki ikisi de siyaseten ayrı kulvarlarda oldukları için benzetmeme bozulmuşlardır ama ne yalan söyleyeyim, teşkilatçılık ve siyaset anlayışı bakımından ikiz kardeşler gibi görürüm onları.
Tıpkı İsmail Köse gibi AK Partisi'nde kim nerede, nedir, bilirdi Aksak da.
Bırak il veya ilçe yönetim kurullarının oluşmasını, belediye başkan adayı belirlerdi,belediye başkanı.
Öyle etkiliydi.
Öyle yetkiliydi.
Neredeyse bu partide 'kim kiminle yemek yemiş', derhal haberi olurdu.
Olurdu diyorum, farkındaysanız!
Evet,olurdu!
Ama artık değil!
***
En az Mehmet Sekmen ile Muhammed Cevdet Orhan'ın adaylıkları kadar kadar sürpiz oldu benim için MuhyettinAksak'ın Belediye Meclis üyeleri lsitesininin oluşmasına bir dahlinin olmaması.
Son derece şaşırtıcı geldi bana, meclis üyeleri belirlenirken bu işten geri durması!
Bayağı bir meraklandırdı beni, ne bir kimseyi yazdırmaması, ne de yazılan bir kimseye referans olmaması!
Refah Partisi'nde İl Başkanlığı ve Belediye Başkanlığı döneminden de yakından tanıdığım Muhyettin Aksak, nasıl oluyor da Meclis üyeleri listesi oluşuyor, kılını kıpırdatmıyordu?
Aslında çok inanamıyordum da..
En son İl Başkanı Murat Kılıç da, 'Listeler olurken o hiç karışmadı' dedi de iyice inandım.
Garp bir şey.
Muhyettin Aksak gibi bir adam, Meclis üyeleri belirlenirken, hiç karışmıyor, sesini dahi çıkarmıyor.
Olacak iş değildi!
***
Dün akşam Muhyettin Aksak'ı aradım.
'Nedir, ne oluyor başkanım?'' dedim.
Bir çoğu gibi ben de, alışkanlıktan olsa gerek ona 'Sayın Milletvekilim'den ziyade, 'başkanım' diye hitap ederim.
Başından beri İl Başkanı Murat Kılıç'ı destekleyen ama bu desteği karşılık bulmayan, gerek Büyükşehir adaylığında gerekse ilçe belediye başkanlarında istediği olmayan Muhyettin Aksak, partisine, dolayısıyla milletvekili arkadaşilarına filan küsmüşmüydü?
Bunu sordum, geri durmasının sebeplerini öğrenmeye çalıştım.
Bir nevi yerel tabirle, ağzını aradım!
''Bir defa partime, kimseye küsmem sözkonusu olamaz'' diye söz başladı.
Sonra da bu defa meclis üyelerinin belirlenmesinde neden hiç kılını kıpırtmadığının sebebini anlattı.
İşte anlattıkları:
''Genelde üyelerin oluşmasında filan değerlendirmem olurken, bazılarını küstürdüğüm oluyordu. Birini yazsan, diğeri küsüyordu. Listelere yazdırklarım oluyordu ama yazılmayanlar bana gönül koyuyordu. Boşu boşuna milletle ben kötü oluyordum. Nihayetinde hepsi de arkadaşımız, eşimiz, dostumuz. Bu durum da beni üzüyordu. Artık o işlere girmek istemedim bu defa. Gerek duymadım daha. Uzak durayım, kim ne yapıyorsa öyle yapsın istedim. Nihayetinde bugün yazılanlar da bizim arkadaşlarımız. Belki sahada bu sıralar görevim icabı çok görünmedim ama yarın gene meydanlara çıkıp çalışacağız. Gücümüz yettiğince değil, takatımız yetinceye kadar çalışacağız''.
NOT 1: TANJU EFENDİ, MENDERES TÜREL'İ SEV AMA
TRT'Yİ KULLANMA LÜTFEN!- Mercedes kaçakçılığı iddiasıyla yıllar öncesinde tutuklu olduğu cezaevinden telefonla görüşüp geçmiş olsun dileğinde de bulunduğum Tanju Çolak'ı dinliyorum dün gece TRT Spor'da. Adam resmen proğram görevlisi olarak görevlendirildiği TRT'yi kullanarak AK Partisi'nin ve Büyükşehir adayının propoğandasını yaptı. Gittiği Antalya'da beraber seçim gezi ve ziyaretlerine çıktığını da gizlemeyerek AK Partisi'nin Antalya adayı Menderes Türel'in mutlaka seçilmesini ima etti, aklınca onu övdü, durdu. 'Şöyle iyi adam, böyle iyi adam' diyerekten. Ben de bir TV izleyicisi olarak doğrusu bu durumdan büyük bir hicap duyarak üzüldüm. Ben Menderes Türel'de değilim. Hangi parti olursa olsun. Önümüzde bir seçim var ve bu seçim için hele de Tanju gibi Türkiye'ye malolmuş bir isim, kimsenin borazanı olmamalı. Anı zaman da bizim de vergilerimizle ayakta duran TRT'yi de adı Tanju da olsa kimse bir parti veya aday için borazan yapmamalı! Sırf şahsi menfaatler için bir devlet kurumu böylesine hoyratça da kullanılmamalı. TRT yönetiminden bu konuda o arkadaşı uyarmasını ister ve beklerim. Kaldı ki AK Partisi'nden Belediye Başkanlığına adaylık da koyan ama aday edilmeyen Tanju Çolak, bana göre siyasallaşan da bir isim oldu. Ben bu durumu çok yadırgadım ve bir GS'lı olarak da sırf Tanju'nun böyle yaptığı için gözümden düştüğünü belirtmek isterim!
karışsada onu kimse dinlemiyor artık.belediye başkanlarının tesbitinde gördük muhyettin aksak ne istedi ise tersi oldu.onun için artık muhyettin aksakında erzurumda artık neden istenmediğinin bir tahlilini ve muhasebesini yapması gerekir.