1959 yılında hizmete açılan ve müteahhitliğini Sıbgatullah Özpekel’in yaptığı spor salonunun bir köşesinde boksörler, diğer bir köşesinde güreşçiler ve halterciler antrenman yaparlardı.
Basketçiler, voleybolcular, atletler ve futbolcular da buradan nasiplenirlerdi.
Türkiye gülle atma şampiyonu Tahsin Albayrak’da Erzurum’da görev yaptığı dönemlerde kışın spor salonuna gelir, güreş minderlerini duvara ve yerlere döşer, gülle antrenmanını yapardı.
Futbolu ve basketbolu çok güzel oynayan kadim dostum Ender Narmanlı Ağabeyi de iyi gülle atanlardandı.
Erzurum Lisesi’nde okuduğum dönemlerde beden eğitimi hocamız Faruk Sükan’ın teşvikleriyle bende gülle ve disk atma takımındaydım.
Antrenman sırasında atmış olduğum diskin bir gencin başına isabet etmesi neticesinde bu spordan vazgeçmiştim.
Faruk Sükan Hoca öğrencilik yıllarımda tanıdığım en farklı ve en çalışkan öğretmenlerden biriydi.
Sırtındaki askeri parkası ve ayaklarındaki asker postallarıyla Faruk Sükan Hoca’nın bir öğretmen olduğuna inanmak bir hayli güçtü.
Öyle ki; Faruk Sükan Hoca için: “Nevi şahsına münhasır” bir kişilik demek daha yerinde olur.
Teneffüslerde öğretmen odasının yerine öğrenci kantinini tercih etmesi, okul hizmetlileriyle yakın dostluk kurması, dur durak bilmeyen çalışmaları ile herkesin dikkatini çekerdi.
Erzurum Lisesi’nin kocaman bahçesini, taşıdığı toprak ve kendi icadı olan ağaçtan yapılmış malzemeyle düzeltmesi hepimizde hayranlık uyandırmıştı.
Sporun her türlüsünü çok iyi bilen Hoca, hemen hemen tüm spor çeşitlerinin tekniklerini ve kurallarını bizlere öğretir ve bunun pratik uygulamasını yaptırırdı.
Hoca’nın; önünde ve arkasında sepeti bulunan ve çamurlukları olmayan eski bir bisikleti vardı.
Kış aylarında yağan kar altında Hoca’yı bu bisikleti ile caddede görmek mümkündü.
Faruk Hoca’nın eşi de Erzurum Lisesi’nde öğretmendi, ailenin bir de çocukları olduğunu hatırlıyorum.
Faruk Hoca ve ailesini kışın caddede ayaklarında paten ve kayaklarla sıkça gördüğümüz olurdu.
Siyasi fırtınaların estiği ve herkesin damgalandığı o dönemlerde, Hoca’ya hemen komünist damgası vurulmuştu.
Bu Yaftalamadan dolayı da yurtsever Faruk hoca’nın bir takım sıkıntılara muhatap olduğunu da üzülerek ifade etmek isterim.
On iki Avrupa ülkesini ve Türkiye’yi baştanbaşa gezdiği o eseri antika bisikletine hâlâ daha binmeye devam eden Faruk Sükan Hoca, seksen dört yaşında olmasına rağmen aldığımız bilgilere göre Tema ve Akut’un faal bir üyesi olarak çalışmakta, çevreci faaliyetlerde bulunmaktadır.
O günlerde Erzurum’da eskrim sporuna da ilgi artmıştı, rahmetli Cihat Yıldırım eskrimcileri yine bu salonda eğitirdi.
Erzurumlular hentbol sporuyla da bu salonda tanışmışlardı.
Sebahattin Kaya, Bora Uçan, Mehmet Küçükler, Türker Kaya, Bekir Aran, Ahmet Kurt ve Mesut Narmanlı da halter sporuna gönül verenlerdi.
Komiser Ahmet Bey’in 1968’de Erzurum’da judo sporunu başlatmasıyla, yine spor salonunda Ahmet Kırkkılıç, Muammer Bektaş, Dursun Düzgün gibi judocular yetişmişti.
Karate Federasyon Başkanlığı yapan ve tekvando Avrupa şampiyonu olan Aybars Kılıçhan’ın Erzurum’da yedek subaylık yaptığı dönemde, şehirde tekvando sporunu başlatmasıyla birlikte bu spora olan ilgide artmıştı.
Yirmi beş yıl Judo İl Temsilciliği görevini yürüten ve antrenörlük yapan Dursun Hoca, şimdi bizim gibi elli yaşını aşmışlara “sağlıklı yaşam için spor” hocalığı yapmaktadır.
Judocular, karateciler ve tekvandocular da bu emektar spor salonunun çatısı altında çalışmalarını sürdürürlerdi.
1960 ihtilâlında dernekler kapatılınca, Erzurum’daki Halkevi de bu yasaktan nasibini almış, Halkevi’nin bünyesindeki kültürel çalışmalar da haliyle spor salonuna taşınmıştı.
Unutulmaz 12 Mart geceleri, şehirlerarası folklor yarışmaları, bar çalışmaları, siyasi parti etkinlikleri ve konserler de yine spor salonunda tertip edilirdi.
Spor salonundaki izlediğim en son etkinlik, Cem Karaca’nın vermiş olduğu konserdi.
Bir dönem kulüplerin en az beş branşta temsil edilmeleri zorunluluğu getirilmişti.
Bu uygulamaya hazırlıksız yakalanan bazı kulüpler, ellerindeki sporcuları farklı dallarda maça çıkarırlardı.
Dağcılıkspor’un futbolcularını basket maçında seyrettiğimiz çok olmuştur.
Öyle ki; Palandökenspor’un haşarı futbolcusu Durali, mayo giyip güreş müsabakasına çıkmıştı ve bir gecede Erzurum ikincisi olmuştu.
Oyuncuları, güreşçi ve futbolculardan oluşan bazı kulüplerin Karagücü ile yaptıkları basket maçları, eşine az rastlanır enstantanelere sahne olurdu.
Amerikalı basketçilerin bulunduğu Doğuspor’la Aziziyespor’un basket maçında, Aziziye Basket Takımı’nda maça çıkan güreşçi Arap Sedi’nin maçta yabancıları görünce: “Ula bu geyrimüslimler de nereden çıkti” demesi, hâlâ daha gülerek anlatılır.
Güreşçi Necdet Çınar’ın da ağırsıklet boks maçına çıktığını duymuştuk.
DEVAM EDECEK…