ESKİ SPOR SALONU -5-
Erzurum’da spor heyecanının zirvede olduğu günlerde kulüplerin çok iyi voleybol takımları da vardı. Özellikle Palandökenspor’un Voleybol Takımı çok göz doldururdu, öyle ki Türkiye Şampiyonası’nda Galatasaray’dan tek set alan voleybol takımıydı.
Palandökenspor’un Voleybol Takımı’ndaki Ayhan Özgen, Yılmaz Türkan, Yılmaz Özlütürk ve Adnan Başkentli, voleybolun Erzurum’daki en göze çarpan sporcularıydı.
Voleybol maçları çok heyecanlı geçer, tribündeki seyirciler hep birden “Haydi gada, hop, küt” diyerek sporculara tezahürat ederlerdi.
Ayhan Özgen; sakin, beyefendi kişiliğiyle tanınan ve sevilen bir sporcuydu.
Kendisi iki defa Voleybol Milli Takımı’na ismen çağrıldığı halde: “Derslerimi aksatırım” düşüncesi ile bu davete icabet etmemişti.
Emekli ziraat mühendisi olan Ayhan Özgen, Erzurum’da yaşamaktadır.
Vuraler ailesi gibi o dönemlerde sporla yakından ilgili bir başka aile de Songün’lerdi.
Recep, Cumhur ve Yalçın Songün kardeşler; kişilikleri ve sportmenlikleriyle Erzurum sporunda çok hatırlanan ve takdir gören sporculardı.
Erzurumspor’un görkemli günlerinde, Cumhur ve Yalçın Songün kardeşlerin emekleri oldukça fazlaydı.
12 Mart Spor Kulübü’nün futbol takımında oynayan, Erzurum’da voleybol ajanlığı ve basketbol hakemliği yapan, 12 Mart Voleybol Takımı’nın gözde oyuncularından “Baba Recep” lakaplı Recep Songün’de şehrin sevilen sporcuları arasındaydı.
Songün ailesinden Cumhur Songün İstanbul da, Ege üniversitesinde öğretim üyesi olan Recep Songün İzmir’de, Yalçın Songün ise Erzurum da yaşamaktadırlar.
Yakın bir zaman önce sabah evden çıkıp arabama binip, biraz yol almıştım ki arkamdan gelen bir ıslık sesiyle geriye bakmam icap etmişti.
Aynadan sakallı birinin el kaldırdığını görünce, herhalde beni yolcu minibüsü zannetti diye düşünerek tekrar yol alınca, arkadan sesin artarak geldiğini ve sakallı şahsın arkamdan koştuğunu gördüğümde durmam gerektiğini anlamıştım.
Aracımdan inip yaklaşan sakallı şahsa yöneldiğimde, güzel bir sürprizle karşılaşmıştım.
Karşımdaki sakallı kişi Avrupa şampiyonu güreşçimiz Nihat Kabanlı’ydı.
Nihat Ağabeyi ile sarılıp hasret gidermiş, geçmişle ilgili anılarda bir müddet gezinmiştik.
Nihat Kabanlı; Türkiye’nin yetiştirdiği çok büyük güreşçilerin başında geliyordu, atletik vücudu ile güreş tekniklerini iyi bilmesiyle ünlüydü.
Meşhur güreş spikeri Eşref Şefik, onu eski efsane güreşçilere benzetirdi.
Rahmetli Rauf Akbulut Hoca’nın çalıştırdığı Nihat Kabanlı da Eski Spor Salonu’nun bereketli çatısı altında yetişen sporculardandı.
Nihat Kabanlı Avrupa şampiyonluğunu kazanınca kendisine Erzurum’da müthiş bir karşılama töreni yapılmıştı, şehir yediden yetmişe ayağı kalkmıştı.
Dünya üçüncülüğü ve Avrupa birinciliği olan Nihat Kabanlı Bursa’da yaşıyor ve sılayı rahim yapmak için sıkça Erzurum’a geliyor.
Güreşçiler içerisinde Asım Bülbül, Reşit Karabacak, Cahit Ahıskalıoğlu, Hüseyin Gürsoy, Zafer Altuğ ve Erdal Karakaş da o günlerde yüzümüzü ağartan ünlü sporculardı.
Dadaş boksörlerin ringlerde fırtınalar estirdiği dönemlerde, şehrimizde o kadar çok boks sevdalısı sporcular vardı ki onların hepsini ayrı ayrı hafızalarda tutmak oldukça zor olsa gerek.
Üniversite tahsili ve askerlik görevi için Erzurum’dan ayrı kaldığım sıralarda, maçlarını izleyemediğim ama isimlerini duyduğum ve çoğunu yakinen tanıdığım; milli boksörlerimizden Rüknettin Okçu, Hayrettin Koçkan, Saadettin İncesu, Yavuz Yılmaz, Galip Yılmaz, Lütfü Okuyucu, Halis Polat ile yine boksa gönül veren Nazif Kuran’ın kardeşleri Halil ve Hanifi Kuran, Celal Tanay, Sebahattin Codur, Lütfü Haşhaş, Alper Horasanlı gibi sporcularımızı da bu arada belirtmek isterim.
Boks hayatında hepsinin özel hikâyeleri olan ünlü boksörlerimizden bir kısmı rahmetli oldu, bir kısmı Erzurum’da mütevazı hayatlarını sürdürüyor, bir kısmı da Erzurum dışında hatıralarıyla baş başa yaşıyorlar.
Boksun demir yumruklu, ipek kalpli dadaşlarından Cazım Vuraler ve İdris Taş gönül işlerinde madalya toplama gayretindeler.
Şakir Urvasızoğlu eşinin hastalığıyla mücadele etmekte, Cemil Tozoğlu ise Eski Spor Salonu’nun karşısındaki Necati Ağabeyi’nin çay ocağında dostlarıyla vakit geçirmekte.
Selami Karakelle İstanbul Bostancı’da ticaretle uğraşmakta.
Metin Çağlar, Ercüment Akın İstanbul’da, Yalçın Dağdelen ve Mücahit Himoğlu Ankara’da, Menef Durmuş Edirne’de, Nazif Kuran, Şefik Pirimoğlu, Şevki Deniz Erzurum’da, Cahit Oruç Antalya’da, Hikmet Özen, Yavuz Yılmaz İzmir’de emekliliğin tadını çıkarmaktalar.
Ragıp Öge İzmir’de, Dr. Ali Gürcan İstanbul’da, Hakkı Kobal, Celal Tanay, Halis Polat, Hanifi Kuran Erzurum’da, Hayati Gardiyanoğlu Gaziantep’te resmi görevlerini sürdürmektedirler.
Şerafettin Öz ise Erzurum’da mermer işiyle uğraşmaktadır.
Ulaştığımız bilgilere göre Halil Kuran, Ruknettin Okçu ve Lütfü Okuyucu Bursa’yı gurbet tutmuşlar.
Ayhan Kodak, Sebahattin Burcu, Sefer Altınay, Veysel Oktan, Sebahattin Codur, Lütfü Haşhaş ise aramızdan ayrılan, rahmetle andığımız boksörlerimizdendirler.
Her ne kadar son yıllarda boks sporuna olan ilgi azalmış olsa da Türkiye Boks Federasyonu’nun başında şu anda hemşerimiz, Sn. Eyüp Gözgeç’in bulunması, dadaşların yine bu sporun zirvelerinde olduğunun somut bir ifadesidir.
Federasyon Başkanımız Eyüp Gözgeç’in katkılarıyla Erzurum’da bir turnuva düzenlense ve bu etkinlikte boks sporuna emekleri geçmiş, milli formayı gururla taşımış Erzurumlu efsane boksörlerimiz davet edilip, onurlandırılıp, onlara karşı bir vefa gösterilmiş olsa, ne kadar da anlamlı bir tablo ortaya çıkar diye düşünmekteyiz.
Sırası gelmişken; hemşehrimiz Özer Ayık’ın Kayak Federasyonu Başkanı olduğunu, yine bir başka hemşehrimiz Fatih İstanbulluoğlu’nun da Geleneksel Spor Dalları Federasyon Başkanlığı görevini sürdürdüğünü bu münasebetle ifade etmek isterim.
Emektar spor salonunun merdivenlerinden hatıralarla inerken, şairin: “Madden kaç para eder, sen bir remz olmalıydın” mısralarını tekrarlıyor, merdivenlerin altındaki küçük kulübesinde ayakkabılarımızı ve toplarımızı tamir eden Tahsin Emi’nin; sevimli, şen şakrak halini hayal edip, şehrimin sokaklarında hatıralarımla baş başa yürüyor, hey gidi günler hey diyorum.