İYİ Parti Genel Başkanı Meral Akşener, partisinin TBMM'deki grup toplantısında Rusya'nın Ukrayna'yı işgali hakkında konuştu.
ERZURUM AJANS - Akşener, "Putin haddini aşmıştır. Vakit boş laf vakti değil, yaptırım vaktidir. Vakit çekimser kalma vakti değil, zalimin karşısında dik durma vaktidir" dedi.
İYİ Parti lideri Meral Akşener, partisinin TBMM'deki grup toplantısında gündeme ilişkin açıklamalarda bulundu. Akşener, Rusya'nın Ukrayna'yı işgalinin 7 gününde Türkiye'nin dış politikasını eleştrdi.
Akşener, "Putin haddini aşmıştır. Vakit boş laf vakti değil, yaptırım vaktidir. Vakit çekimser kalma vakti değil, zalimin karşısında dik durma vaktidir. Rusya'nın bu durumu ortadayken Türkiye'nin güvende olduğunu kim iddia edebilir? Putin'in kafasındaki Rusya'nın eksik parçalarının Kars, Erzurum ve Ardahan olmadığını kim rahatlıkla söyleyebilir?" diye konuştu.
Akşener'in açıklamaları şöyle:
"Bugün, Türk Milleti olarak, hepimizin yüreği, bir başka millet için çarpıyor. Ukrayna’nın vermiş olduğu mücadeleyi, belki de en iyi biz anlıyoruz. Bu vesileyle, Ukrayna’nın cesur evlatlarını saygıyla selamlıyorum. Ülkelerinin özgürlüğü ve egemenliği için vermiş oldukları savaşta, onlarla birlikteyiz.
Tarihin kırılma noktalarından birisine tanıklık ediyoruz. Biliyorsunuz, geçtiğimiz hafta Rusya ordusu, sınırı geçip, Ukrayna’ya bir saldırı başlattı. Üstelik bu saldırı, sadece ülkenin doğusunda yer alan, ihtilaflı bölgeler ve askeri tesislerle de sınırlı kalmadı. Ukrayna’nın şehirleri, sivillerin yaşam alanları hedef alındı. Bunun açık bir işgal ve darbe girişimi olduğunu söylemek zorundayız. Çünkü, Rusya Devlet Başkanı Putin, Ukrayna halkının iradesini tanımıyor. Siyasi egemenliğine saygı duymuyor. Askeri yollarla, düpedüz vali atamaya çalışıyor. Hatta, bu zatı muhterem, bunlarla da yetinmiyor. Adeta paranoya nöbeti geçiren, bir Rus roman kahramanı gibi ülkesini güvende kılmak için, istediği ülkeyi işgal etme hakkını da kendinde gördüğünü söylüyor. Bu durum her bakımdan bir dönüm noktasıdır. Çünkü şimdiye kadarki türlü şımarıklıkları bir şekilde tolere edilen Putin, artık cüretinin boyutlarını ifşa etmiş bulunuyor.
"RUSYA YAYILMACILIĞI SORUNU VAR"
Artık dünyamızın bir Rusya yayılmacılığı sorunu var. Rusya, uluslararası hukuku ve Birleşmiş Milletler prensiplerini tanımadığını, açık şekilde dile getirdi. Karşımızda, herhangi bir ülke tarafından saldırıya uğramadığı halde, istediği ülkeyi işgal etme hakkını, kendinde gören bir zihniyet, tüm gerçekliğiyle duruyor. Öyle ki, bu yönetim ihtilafa düştüğü bir devlet başkanını, halkın oyuyla seçilmesine rağmen, devirmeyi de halkın istemediği diktatörleri, Moskova’nın hesabına çalıştıkları sürece, görevde tutmayı da son derece normal görüyor. Nitekim şimdiye kadar, Putin’in, Gürcistan’da, Kırım’da, Belarus’ta yaptığı da tam olarak budur.
"STALIN'İ HATIRLATIYOR"
Bu tavır bize İkinci Dünya Savaşı sonrasında, Doğu Avrupa’yı, adım adım kontrolü altına alan Stalin’i hatırlatıyor. Stalin, sınırlarını genişletme konusunda, öylesine hırslıydı ki, kendi sözünü dinlemeyeceğini düşündüğü, Doğu Avrupalı komünist siyasetçileri bile, ortada kaldırmış, yerlerine kendi emir erlerini atamıştı. Yani Soğuk Savaş dünyasında da mesele, komünizmin yayılmasından çok, Rusya’nın yayılmasıydı. İşte o nedenle;1956 yılında Budapeşte’de, 1968 yılında ise Prag’da dolaşan Sovyet tanklarının, tek bir amacı vardı: O amaç, Rusya’nın tahakkümünü korumaktan başka bir şey değildi. O yıllarda, Sovyetler’in uyguladığı bu strateji, sosyalizmin arkasına gizlenebiliyordu. Soğuk Savaş sona erdikten sonra, artık geride ardına gizlenecek bir ideoloji de kalmadı. Ancak bu Rus devletinin yayılmacılık tutkusunun bittiği anlamına gelmiyor. Bugün bunu tüm çarpıcılığıyla görebiliyoruz. Bu tutku Putin ile birlikte yeniden dirilmiş durumda. Bu defa ise, sosyalizm terimlerinin yerini, Çarlık Rusya nostaljisi almış gibi görünüyor.
"VAKİT YAPTIRIM VAKTİ"
Ukrayna’da yaşanan dünyadaki vicdanlı ve aklı selim sahibi herkesin, adalet duygusunu sarsan bu duruma uluslararası toplum daha fazla sessiz kalamaz. Bu şımarıklığa, bu hırsa, daha fazla izin veremeyiz. Başta Kırım’daki kardeşlerimiz olmak üzere, Putin’in zulmüne maruz kalan onca insanı, kaderlerine terk edemeyiz. Putin haddini aşmıştır. Vakit boş laf değil yaptırım vaktidir. Vakit çekimser kalma vakti değil zalimin karşısında dik durma vaktidir. Vakit, boş laf değil, yaptırım vaktidir.Vakit, çekimser kalma değil, zalimin karşısında dik durma vaktidir.
"TÜRKİYE'NİN GÜVENDE OLDUĞUNU KİM İDDİA EDEBİLİR?"
Rusya’nın bu durumu ortadayken, Türkiye’nin güvende olduğunu kim iddia edebilir? Putin’in kafasındaki Rusya’nın eksik parçalarının, Kars, Erzurum ve Ardahan olmadığını, kim rahatlıkla söyleyebilir? Bugün, bölgemizdeki tüm bağımsız devletler, bu soruyu kendi ülkeleri için soruyorlar. Ve herkes, Putin’in idaresindeki Rusya nedeniyle, güvenliğinin tehlikede olduğunun farkında. Bunun farkında olmayan ve Rusya’nın bu halinden memnun olan, tek bir bölge ülkesi var, o da maalesef Türkiye. Mevlana diyor ki; “Kuş avlamak isteyen, kuş taklidi yapar.” O nedenle; Rusya’nın mevcut durumundan, memnuniyet duyanların, Türkiye’nin Rusya ile girdiği, asimetrik ilişkiyi destekleyenlerin, Ukrayna’da zulüm sürerken, Rus televizyonlarında yorumculuğa soyunanların, kendilerine milliyetçi diyerek, milli güvenlik konularında, ahkam kesmeleri beni hiç de şaşırtmıyor.
"TÜRKİYE, RUSYA'YA BAĞIMLI HALE GELDİ"
Halbuki ortada, çok açık bir gerçek duruyor. Karşımızda, bölgesindeki ülkelerin sınırlarını, bağımsızlığını ve siyasi egemenliğini tanımayan, bunu da açıkça beyan eden bir Rusya var.Aklı başında insanlar tarafından yönetilen her devlet eğer bağımsızlığını ve egemenliğini Rusya’ya karşı korumak istiyorsa belirli adımlar atmalıdır. Ancak üzülerek söylüyorum ki; Türkiye, bu adımları atamayacak kadar, Rusya’ya bağımlı hale getirilmiştir. İki ülke arasındaki ilişki, dengeli ve simetrik değildir.
Bu ilişki, Rusya lehine asimetrik bir ilişkidir. S400’lerden Suriye’ye, Akkuyu’dan turizme kadar, hemen her alanda bu asimetrinin, Türkiye’yi düşürdüğü kırılgan durumun yansımalarını görüyoruz.
DIŞ POLİTİKA ELEŞTİRİSİ
Bakın size hemen bir örnek vereyim. Geçen hafta, Sayın Erdoğan çıktı ve Ukrayna krizinde, NATO’yu göreve çağırdı. Ukrayna’ya daha fazla destek olmuyorlar diye NATO ülkelerini eleştirdi, içeride de gazetelere demeç verdi. Aynı günün akşamında ise Strazburg’da, Rusya’nın, Avrupa Konseyi’ndeki üyelik haklarının, askıya alınmasına dair, bir oylama vardı. Peki orada ne oldu? Sabah Rusya’yı eleştiren ve batılı devletleri göreve çağıran Sayın Erdoğan, aynı günün akşamı konseyin 47 ülkesinden bir tek Ermenistan’ın Rusya’ya destek olduğu oylamada, çekimser kaldı. Aynı gün. İşte size, Ak Parti iktidarının, dış politikada memleketimizi düşürdüğü kırılgan durum.