Men-i müskirat'tan da kötü değil ya...

Milli Mücadele'nin en ateşli günlerinde, yani 1920'de Büyük Millet Meclisi'nin çıkardığı ilk kanunlardan biridir, men-i müskirat kanunu?

Milli şairimiz Mehmet Akif Ersoy ve Trabzon mebusu Ali Şükrü Bey'in öncülüğünde çıkan men-i müskirat kanunu tam dört yıl tavizsiz uygulanmış.

Şu günlerde çok büyük tartışmalara yol açan alkollü içkilerin satışını ve kullanım alanını sınırlayan yasa ile karşılaştırıldığında, men-i müskirat kanunu çok daha sert ve yasaklayıcıdır.

Adı üstünde men-i müskirat; yani alkollü içki yasak!

Gerçi tarihin hiçbir döneminde kimse alkollü içkiyi külliyen yasaklamayı başaramamış ama aralarında ülkemizin de bulunduğu pek çok ülke bu uğurda ciddi mücadele vermiş. Örneğin Amerika 1940'lı yıllarda öyle ağır uygulamalar getirmiş ki, bir şişe viski yakalatan bir kimse sorgusuz hapse atılıyormuş.

Osmanlı'da da yalnızca 4.Murat'la sınırlı değildir, şarap içilmesine karşı savaş verilmesi?

Tekrar başa dönecek olursak, kimileri 1920'de çıkarılan men-i müskirat kanununa şöyle bir gerekçe sunmuşlar:

Vatan topraklarını düşman işgalinden kurtarmak amacıyla verilen Milli Mücadele'ye, toplumun her katmanından destek almak isteyen Meclis, özellikle alkollü içkiye inancı gereği karşı çıkan kesimleri saflarına katmak istiyor.

Oysa bu gerekçe, gerçekle hiç de örtüşmüyor. Çünkü o gün dindar ve muhafazakâr kesim zaten Milli Mücadele'yi şartsız desteklemişti.

Men-i müskirat kanunun bilinen gerekçesinde mealen şunlar söylenmiş:

Alkollü içkilerin bir kısmı dışarıdan getirtiliyor. Dolayısıyla başka ülkelere tomarla para ödeniyor. Bugün Anadolu'nun içinde bulunduğu şartlar icabı,bu milletin israf edeceği tek kuruşu yoktur. Dolayısıyla içki tüketimi olabildiğince sınırlanmalıdır.

O günkü Meclis, bu tez'ini kuvvetlendirmek için de men-i müskirat kanunuyla birlikte, başka bir kanun daha çıkarıyor:

"Düğünlerde men-i israfat"

Yani sadece alkollü içki tüketimi sınırlandırılmıyor, beraberinde düğünlerdeki harcamalar da kısıtlanıyor.

Peki bu kanunlar pratikte arzulandığı ölçüde karşılık bulabilmiş mi?

Hayır?

Çünkü kanunun kapsamı o kadar geniş tutulmuş ki, o günkü şartlarda, kanunu uygulayabilmek için binlerce kamu görevlisi gerekirdi. Oysa eli silah tutan herkes neredeyse Milli Mücadele'nin içinde?

Fakat yine de kanunun toptan yürürlükten kalktığı 1924 yılına kadar, alkollü içki tüketiminde bir düşüş olmuş.

Birileri Mehmet Akif Bey ve Ali Şükrü Bey'den adeta intikam almak istercesine, bu kez de içki tüketimini öylesine özendirmiş ve öyle yaygınlaştırmış ki, bir dönem gelmiş; ilerici ve modern olmanın neredeyse tek ölçüsü alkollü içki kullanmak olmuş.

Tarihimiz içinde sıkça karşılaştığımız gibi, bu meselede de ifrat-tefrit illetinden kurtulamamışız.

Kanaatime göre, bugün de farklı noktada değiliz:

Hükümet,Amerika başta olmak üzere, pek çok AB üyesinde de geçerli olan bir uygulamayı, yasa haline getirdi. Yani başka yerde örneği bulunmayan bir yasak sadece bize getirilmiş değil. Buna göre, alkollü içki satışı ve tüketim alanı kısıtlanıyor.

Alkollü içki toptan yasaklanmıyor.

Başbakan yasayı savunurken 'Bunu inancı gereği yapıyor, İslam böyle emrettiği için yapıyor' şeklindeki eleştirileri hatırlatarak, "Secaat arz ederken sirkatin söylüyor. Yani hangi din olursa olsun, bir din yanlışı değil doğruyu emrediyor. Doğruyu emrediyorsa bunu din emrediyor diye karşısında mı duracaksın? İki tane ayyaşın yaptığı yasa, sizin için muteber oluyor da inancın emrettiği bir gerçek, bir vaka, niçin sizler için reddedilmesi gereken bir olay haline geliyor" dedi.

Haksız da değil.

Çünkü içki, dini açıdan günah olmakla beraber tıbbi açıdan da zararlı?

Aklı başında kimse buna itiraz edemez.

Tamam; o zaman sorun ne, niye bazı kesimler şiddetle itiraz ediyor?

Sorun; meseleye ideolojik yaklaşımda?

AK Parti cephesi, dindar bir nesil yetiştirmenin yolunun "yasak"lardan geçtiğine inanıyor, öbür cephe de konulan bu yasakların sonunda laik ve demokratik sistemin ortadan kaldırılacağını düşünüyor.

Her iki cephenin de duruşu sorunludur. Çünkü:

Yasak, geçer akçe olsaydı eğer diktatörlükler yıkılmazdı.

Ve?

Kim ki laikliğin ve demokrasinin teminatı olarak alkollü içkiyi görüyorsa, boşuna debelenip durmasın. Demek ki o çoktan yarışı kaybetmiş.

Tarih bize gösterdi ki, 1920'de çıkarılan men-i müskirat kanunu da aşırıydı, 1924'te o kanunun lağvedilip abartılı serbestlik getirilmesi de yanlıştı. 
Yorum Yaz
  • UYARI: Konuyla ilgisi bulunmayan, hakaret içeren cümleler veya imalar, inançlara saldırı, şiddete teşvik yorumları onaylanmamaktadır.