Kentlerin sosyal güvenlik sistemleri yok. Tarih denilen atolyede her kent, kendi mesleğince, meşrebince bir mesai içinde. Tarih dükkanına ürünler çıkarmak için gece gündüz mesai harcıyor hem de yüzyıllar boyunca. Atolyeye çırak olarak giriyor, kalfa ve usta oluyor. Ustabaşı oluyor.
Bu işin zaten maaşı yok, tazminatı yok. Haftalık ya da yıllık izini yok. İkramiye de almıyorlar. Ama acı olanı sosyal güvenlik sistemleri yok.
Hırpalanıyorlar, artık bir yaşa geliyorlar. Çalışamaz duruma geliyorlar. Çıraklıkla başlayan yolculukta dereceler artarken, usta başılıkta, gitme zamanı daha da yaklaşıyor tarihin atolyesinden.
Devrin değiştiğini görüyorlar. Yeni teknolojiler, yeni ürünler ortaya çıkıyor. Çarşı değişiyor. Komşular değişiyor. Çıraklar büyüyor, usta oluyor. Hatta artık bu eski ustanın yaptıklarını beğenmiyorlar.
Uzun ve yorucu bu mesai de bir de iş kazaları var. İş hastalıkları var. Bazen de kimyasallar, virüsler, bakteriler çürütüyor yavaş yavaş bedeni. Kent artık çalışamaz duruma geliyor.
Eğer bir sosyal güvenlik sistemi olsa kentlerin, böylelerini emekli etmek lazım malulen.
Ama yok.
Erzurum, kentler için böyle bir sosyal güvenlik sistemi olsaydı, kaderi pek değişmezdi. Yine malulen emekli edilmezdi. Normal süresinde de zaten edilmezdi. Çünkü Erzurum'un ne emeğini, ne mesaisini ne de başına gelenleri dikkate alan bir sistem var. Bu sistem neden yok? O ayrı bir konu.
Ama galiba bu, sadece Erzurum için geçerli.
Daha az hünerli, daha nice kent, "bir yolunu bulup el altından" sigortalarını yaptırıyorlar.
Erzurum öyle işlere bulaşmaz. Kendisine ne verilirse onunla yetinir.
Oysa kötü çalışma koşulları bu bünyeyi bozdu. 1000 yıldır 1900 metre rakımda eksi 40 derece soğukta hudutları bekledi.
Kafkasya, Azerbaycan, İran hudutlarını beklerken nasıl becerdiyse, şimdi yapmaya kalksa her biri bilmem kaç trilyonluk 3000'e yakın eser bıraktı. Camisinden medresesine, köprüsünden, hamamına, çeşmesine? O da yetmedi Dersaadetin canına yetişti ödediği vergisi, çıkardığı sipahileriyle. O da yetmedi. Hayrını hasenatını da eksik etmedi. Erzurum Osmanlı'nın surre alaylarının yol çıkarıldığı beş kentten biridir. Hacı şehirdir Erzurum. Sancağı onlarca defa ha'c görmüş, Kâbe'ye yüz sürmüştür.
1000 yıllık bu mesaide kaç harp, kaç işgal, kaç katliam gördü. Sonuncusunda kendi acısını unuttu, Sarı Paşa'yı Kongresine davet etti, arka çıktı, enkazını topladı yanan İmparatorluğun.
Unutuldu bunlar.
Şimdi bilmem ki daha ne yapacak ki bu kentin maluliyeti görülecek. Daha ne zaman, güzel bir emekliliği hak edecek.
Hangi ciddi kararınızda gelip Erzurum'a danıştınız? Hangi hayati dönemeciniz de "Erzurum olmadan asla" dediniz?
Fer kalmadı. Can kalmadı. Ne 1000 yılın hatırını saydınız. Ne 10 yılın.
Zaten elden ayaktan düşmüş, kendi kendine bir belediye reisi bile çıkaramayacak kadar bunamış, aciz içinde görmüyor musunuz?
Başına bilmem nerelerden reis devşirdiniz.
Bari malulen emekliye ayırın bu kenti.