Makedonya ve Kosova İzlenimleri -6-

Sınırda bir sorun yaşamadan kolayca Kosova topraklarına geçip, yüksek rakımlı ve ormanlarla kaplı yoldan görkemli manzaralar eşliğinde, Türklerin yoğun olarak bulunduğu Prizren şehrine ulaşıyoruz.



Prizren’de bizi, SUZİ Kültür Derneği Başkanı Hacı Zeki Toska kardeşimiz karşılıyor ve Kosova’dan ayrılana kadar bize rehberlik ediyor.



Prizren’de bizleri karşılayan Zeki Hoca’nın, grubumuza Türk bayrağı rozetlerinden takması ise gezimize ayrı bir heyecan katıyor.



Eli boş gittiğimiz için nasılda hayıflanıyor ve utanıyoruz.



Zeki Toska; Bosna’da üniversiteyi okumuş, Aliye İzzet Begoviç’in Rahle-i Tedrisatı’ndan geçmiş, bilinçli bir Türk genci.



Zeki Bey SUZİ Derneği’nin hakkında bilgiler verirken, amaçlarının kültürel mirasa sahip çıkmak, Müslüman Türk kimliğini korumak, gönül hudutlarını açmak olduğunun altını çiziyor, “Allah Türk milletini ve Türk devletini korusun” duasını da sözlerine eklemeyi unutmuyor.



“Bağımsız Türkiye Cumhuriyeti’nin güçlenmesi gerektiğini defalarca vurgulayan Zeki Hoca, bu durumu “Büyük teker giderse, küçük teker de gider” tabiriyle özetliyor.



Otuz caminin, iki medresenin olduğu, eski Osmanlı eserlerinin bulunduğu, üç yüz bin nüfuslu Prizren’in %10’u Türk, %97’si Müslüman, çoğunluk ise Arnavutlardan oluşuyor.



“Çok mücevherat” anlamını taşıyan Prizren’e gelen Fatih Sultan Mehmet Han, namaz kılacak yer olmadığını görünce, Cuma gününe beş gün kala, 1455 yılında emir vererek şehrin merkezinde güzel bir namazgâh yaptırıyor.



Fatih Sultan Mehmet Han’ın yadigârı olan namazgâhın etrafındaki park, 2002 yılında Ankara Büyükşehir Belediyesi tarafından tanzim edilmiş.



Hava kararmak üzere, onlarca eseri gece karanlığında görememe telaşı içerisinde, yoğun bir tempoda gezintimize devam ediyoruz.



Fatih Sultan Mehmet Han’ın Fethiye Camii’ni (Cuma Camii) görüp Terzi Mahallesi’nden geçerken, binlerce gencin yoğun olarak toplandıkları alanın “Gençlik Meydanı” olduğunu öğreniyoruz.



           Üzerinde köprülerin bulunduğu Aksu (Bistriça) Nehri Prizren’e ayrı bir güzellik katıyor.



Suzi Çelebi’nin yaptırdığı Suzi Camii ve Medresesi, TİKA’nın restore ettiği 1616 yapımı Sinan Paşa Camii, Kayserili Terzi Memi Camii, Prizren’in simgesi Taşköprü, ilk etapta gezdiğimiz ecdat yadigârı eserler olarak hafızamıza kazınıyor.



Şehre hâkim bir tepede bulunan tarihi kalenin sol tarafı Osmanlılar, diğer kısmı ise Romalılar tarafından yapılmış.



Kalenin içerisindeki caminin Türkiye Cumhuriyeti tarafından onarılacak olması Müslümanları sevince boğmuş.



1878 yapımı Gazi Mehmet Paşa Camii, Bayraklı Camii olarak da biliniyor.



Caminin medresesi hafız yetiştirmekle meşhur, ayrıca 5M2’lik Tevhit Bayrağı’nın Ramazan’da bu camide asılması da caminin ayrı bir özelliği olarak anlatılıyor.



Akşam namazını kıldığımız 1641 yapımı Maksut Paşa Camii’nin Güneydoğu’sunda bulunan 1389 yılında Sultan I Murat’ın diktiği ulu çınar, tüm görkemi ile göz kamaştırıyor.



Sultan I Murat’ın bu çınarı dikerken: “Yarabbi buralardan ezan sesini susturma” şeklinde dua da bulunduğu da rivayet ediliyor.



Ulu çınarın biraz ilerisindeki Bektaşilere ait Saadi Tarikatı Dergâhı’nı (Büyük Tekke), kapalı olduğu için gezemiyoruz.



Prizren’de; Halveti, Bektaşi, Kadiri, Cerrahi, Melami Tarikatları’na ait Tekkelerin varlığını Zeki Hoca’dan öğreniyoruz.



Türk Mahallesi’nde kısa bir tur yaparak Kadiri Dergâhı’nı, Kuru Yayla Camii’ni ve Tercüman İskender Camii’ni ziyaret ediyoruz.



 Polat Alemdar’ın (Necati Şaşmaz) Türk Mahallesi’ne gelmesiyle müthiş bir coşkunun yaşandığını anlatan Zeki Toska, “Hiçbir siyasi lider böyle bir ilgi görmemişti” diyerek halkın yoğun ilgisini özetlemiş oluyor.



Yorgunluğun ve açlığın verdiği rehavetle heyecanı azalan grubumuz, BM’de görev yapan Türk Gücü’ne mensup çakı gibi Mehmetçikleri görünce, hemen eski enerjilerine kavuşuyor.



Ayaküstü sohbet ettiğimiz Mehmetçiklerimizle vedalaşıp, yemek yediğimiz Türk lokantasında dinlenme fırsatı yakalıyoruz.



Çaya olan düşkünlüğümüzden dolayı, kendimize bir Türk kahvehanesi bulmakta zorlanmıyoruz.



İçeride Türk gençleri zevkle oyun oynuyorlar, kahvehanenin sahibi dışarıda olduğundan, küçük Furkan bizlere Erzurum’daki çayları aratmayan demli çayları servis edince, keyiflerimiz tam yerine geliyor.



Osmanlı’nın parasını verip onarttığı Katolik Kilisesi, Prizren’in kültür mirası içerisindeki gezdiğimiz kültürel değerlerden birisi.



Türk Mahallesi’ni gezerken SUZİ Derneği’nin mütevazı hizmet binasına da uğramadan edemiyoruz.



Zeki Hoca’dan derneğin ismi olan SUZİ kelimesinin; “Selamet, Usul, Zikir ve İhsan” kelimelerinin baş harflerinden oluştuğunu fark ediyoruz.



Beş yıldan beri faaliyet gösteren dernek yetmiş bayanı hatim ettirmiş. (Devam edecek)

Yorum Yaz
  • UYARI: Konuyla ilgisi bulunmayan, hakaret içeren cümleler veya imalar, inançlara saldırı, şiddete teşvik yorumları onaylanmamaktadır.