Makedonya ve Kosova İzlenimleri -5-

 

Kalkandelen; Şar Dağları’nın eteklerinde kurulmuş, Pena nehri kenarında, Müslüman nüfusun çok yoğun olduğu bir şehir.



Balkanlardaki Türk hâkimiyetinin en güzel örneklerini Kalkandelen’de görebiliyoruz.



Silâh yapımcılığında usta olan Saruhanlı Türkmenlerin yaptıkları silâhlara Kalkandelen adı verildiğinden, yörenin de bu isimle anıldığı anlatılmaktadır.



Alaca Camii veya Paşa Camii de denilen cami, Osmanlı’nın Kalkandelen’e hediye ettiği en önemli eserlerin başında gelmektedir.İç ve dış duvarlarındaki süslemeler hepimizi büyülüyor. 1495 yılında, Hurşide ve Menşure isimli kız kardeşler tarafından yapılan cami, görülmeye değer bir güzellik taşıyor.



1833 – 34 yıllarında, Abdurrahim Paşa tarafından yeniden inşa edilen caminin avlusundaki türbede, caminin banileri olan iki kız kardeş yatmaktadır.Camiden içeri girdiğimiz de gözlerimizi duvarlardaki muhteşem süslemelerden alamıyoruz.Caminin içerisinde Kur’an okuyan yaşlı amcalar Türk olduğumuzu fark edince, bizi muhabbetle kucaklıyorlar.



Osman Amca, cami yönetiminde çalışan emekli bir Arnavut…



Yine Arnavut olan Gani Amca’nın, cami kubbesinde yankılanan sözleri ise hepimizi o kadar duygulandırdı ki gözlerimizden birkaç damla yaş döküldüğünü itiraf edebilirim.



Sekiz defa hacca giden Gani Amca, Rumeli şivesiyle: “Bilesiniz Türkiye’nin ve bayrağınızın kıymetini ” diye bize öğüt verirken, “Allah Türk milletini düşmanlardan korusun” duası ile sözlerini tamamlıyor, Türkiye’ye kucak dolusu selamlarını da iletmemizi özellikle istirham ediyor.



Nehrin kenarında eski bir Türk Hamamı’nın görüntülerini aldıktan sonra, gittiğimiz Harabati Baba Tekkesi, Osmanlı hoşgörüsünün tüm özelliklerini yansıtmakta.



Ziyarete gelenlere adeta insanlık ve demokrasi dersi veriyor.



Komünizm döneminden çok fazla etkilenen Tekke, o sıkıntılı günlerde cafe, bar ve otel olarak kullanılmış, 1991 yılından sonra yavaş yavaş hürriyetini kazanan Tekke, Ohri Anlaşması’yla tekrar eski statüsüne kavuşmuş.



Balkanlardaki en büyük Bektaşi Tekkesi olan Harabati Baba Tekkesi, Sersem Ali Baba Tekkesi olarak da adlandırılıyor.



Yedi binadan oluşan Tekke, 1526 yılında Kanuni’nin sadrazamlarından Server Ali Paşa tarafından kurulmuş.



Server Ali Paşa Bektaşiliğe gönül verip makamından ayrılınca, Kanuni tarafından kendisine “Sersem Ali” lakabı verildiği de rivayetler arasında söyleniyor.



Kendisini “Osmanlı Türk’ü” olarak tanımlayan Arnavut Hacı İsmet, ilerlemiş yaşına rağmen heyecanla bize dergâhı anlatıyor.



Göğsünde taşıdığı Türk bayrağının ise “Aslında kalbinde olduğunu” da kıvançla bizlere ifade ediyor.



Dergâhın ortasında büyükçe bir şadırvan bulunuyor, şadırvana bitişik ahşap namaz kılma yeri ise abdest aldıktan sonra camiye gidemeyecek durumda olan yaşlılar için tasarlanmış.



Dergâhın dört giriş kapısı, dört Hak kitaba inananları ağırlamak için düşünülmüş.



Kısaca; “Her ne olursan ol, gel” dercesine, kapılarını tüm insanlara açmış.



“Var mı bize de yer” diyenlere, “Haydi buyurun, siz de gelin” diyen Tekke, gönüllerin fethinde oldukça önemli görevler ifa etmiş.



Otostopla hacca gittiğini söyleyen Boyacı Hacı İsmail’in ikram ettiği şekerlerden yiyip, tatlı tatlı sohbet ediyoruz.



Tekke’nin bir bölümünde, Hz. Ali’nin ve Hacı Bektaşi Veli’nin resimleriyle süslü Bektaşi Dergâhı’na girdiğimizde, hoş bir tesadüf bizi karşılıyor.



Bektaşi lideri Baba Mondi ve dervişi Abdulmuttalip Bakırı ile habercilerin yaptığı röportajın içerisinde kendimizi buluyoruz.



Soru cevaplı bu toplantıda, bizler de birkaç soru ile ortama dahil oluyoruz.



Tekke’nin ortasındaki ahşap binada, Müslüman hanımlar Kur’an dersi alıyorlar.



Bektaşilerin bulunduğu dergâhın ön tarafında bulunan camide öğlen namazını kıldıktan sonra, vefat eden bir Müslüman kardeşimizin cenaze namazını kılarak, nasibimizi alıyoruz.



Cenaze namazı bizim uygulamalarımızdan biraz farklı, imam önce ihlâs, felak, nas ve elif lam mim surelerini ve fatihayı okuyor, daha sonra hoca namaz hakkında bilgi verdikten sonra, cenaze namazını kıldırıyor.



Bektaşi Tekkesi’nin bir bölümünde ise Bektaşi mezarları bulunuyor.



Yoğun duygular içerisinde Kalkandelen’den ayrılıp, Makedonya sınırından geçip, Kosova’ya doğru yol alıyoruz. (Devam edecek)

Yorum Yaz
  • UYARI: Konuyla ilgisi bulunmayan, hakaret içeren cümleler veya imalar, inançlara saldırı, şiddete teşvik yorumları onaylanmamaktadır.