Şükrü Koçak, emekli askerdi.
Latif Osman Çıkıgil, yüksek makine mühendisiydi.
Nizamettin Kırşan, öğretmendi. Atatürk spor eğitimi alması için yurt dışına göndermişti.
Asım Kurt, Gençlerbirliği’nde futbolcuydu!
Raif Kurdakul, askerdi.
Gültekin Çeki, beden eğitimi öğretmeniydi, ‘unutulmuş birer birer, eski dostlar eski dostlar’ın bestecisiydi.
İsmet Ülker, jeologdu.
Demir Ataş, esnaftı.
Şeref Teğmen, memurdu. Teleski, telesiyej teknikeriydi.
Ali Rıza Karpınar, öğretmendi.
İsmail Baltacıoğlu, gazeteciydi.
Nevzat Turhan Selçuk, albay emeklisiydi.
Cihat Demirören, memurdu.
Erdoğan Üstünsoylu, Gençlik ve Spor İl Müdürü’ydü.
Rona Özener, öğretmendi.
Ayhan Bozkurt, sanayiciydi.
Şahin Sertkaya, esnaftı, seçilmiş ilk başkandı.
Murat Dedeman, turizmciydi.
Özer Ayık, akademisyendi.
Erol Yarar, iş adamıydı.
Ali Oto, iş idamıydı.
1934 yılından bu yana Türkiye Kayak Federasyonu başkanlığına atanan ve seçilen isimleri sıraladım.
İyi kötü, sevabıyla günahıyla, imkânlar ve imkânsızlıklar içinde bir şekilde Türk kayağına hizmet ettiler. Teşekkür ederiz.
Lakin arkadaş, bir tane mi kayakçı olmaz!
Altını çizerek söylüyorum, her biri mesleklerinde başarılı, yetkin, etkin olabilir ama kayağı yönetemedikleri kesindir.
Kimse kusura bakmasın, yukarıdaki birbirinden değerli ve önemli isimler yönetebilselerdi, 1900’lü yılların başında kayakla tanışan Türkiye, bugün uluslararası arenada bir dev olurdu.
Askerlerimiz başta olmak üzere bu işe gönül vermiş isimler 1914’te Palandöken’de Uludağ’da kayak yaparken, Uluslararası Kayak Federasyonu 1924 yılında kuruldu.
Bugün kayağın devleri olan Avrupalılar kayak nedir bilmezken, TürklerHaliç’te kayak üretiyor, at sırtında dağlara gönderiyordu.
Gelin görün ki, kullanamadık zamanı ve de liyakat sahibi insanları!
Atatürk, 1932’de Nizamettin Kırşan’ın önünü açıyor, sonraki süreçte biz siyasete kurban ediyorduk federasyonu, federasyonları ve Türk sporunu!
Hadi o kadar uzağa gitmeyelim. Kayağın son 20 - 30 yılına bakın.
Paran var, sponsorun var, yetenekli sporcuların var, aklın da var!
Ne başarımız var?
Bizden çok sonra kayak öğrenen ülkeler şampiyonluklara abone olurken, biz o organizasyonlara sporcu göndermeyi başarı kabul ediyoruz.
Artık yeter diye bağırıp çağırası geliyor insanın.
Gerçekten yeter.
O yüzden 12 Haziran’da yapılacak olan Türkiye Kayak Federasyonu Başkanlık seçimlerini önemsiyorum.
Ve tarafım.
Neyden taraf olduğumu söyleyeyim.
Yukarıdaki isimleri araştırırken, tıkandığım noktada imdadıma ‘Kayak Tarihi’ni yazan Yavuz Tanyeri yetişti.
Adam ayaklı Google!
Maşallah fil hafızası var. Saniyesinde isim, tarih veriyor, görev süresinde kimin ne yaptığını anlatıyordu.
Hocam bu başkanlar içinde niye bir tane kayakçı yok diye sordum.
“Niye mi yok? Kusura bakmasınlar ama doğulu kayakçılar hep ezilmiştir. Birileri tarafından yönetilmeye alışmışlardır. Kendisinden bir yaş büyük olanın eline eğilmeyi gelenek haline getirmiş, devletin atadığına saygıda kusur etmemiş, yanlışı bile olsa ağzını açmamıştır.”
Haklıydı… Çakı gibi bu cevabıyla birlikte Türk kayağı üzerine konuştuk. Belki biz kurtaramayız ama kurtaracak birine destek olabiliriz dedim.
O yüzden başkan adayı Atakan Alaftargil’ten tarafım.
Annesini hastaneye yetiştirmeseler belki de Palandöken pistlerinde dünyaya gelecekti.
Adam kayağın içinde doğdu.
Allah vergisi yeteneği vardı ve tabi rahmet olsun, Palandöken’e büyük hizmetleri olan babası İlhami’nin destekleri…
Ağabeyi Arif’ten sonra Türkiye’yi olimpiyatlarda temsil eden isimdi.
Olimpiyatlara hem sporcu hem de antrenör olarak katılan sayılı isimler arasına girdi.
Sporcu fabrikası olan Erzurum Kayak Kulübü’nün başına geçti.
Türk Kayak Vakfı’nı yeniden canlandırdı.
Akademik çalışmalarını kayağa entegre etti yani bilimden yararlandı.
Anlayacağınız adam kayakçı, işi bu.
İşte bu yüzden siyasetin etki edemeyeceği (!) oyu olmayan ben, Atakan Alaftargil’den tarafım.
Unutmayın ki, liyakatten taraf olanın kurtaramayacağı şey yoktur.
NOT: Yaklaşan seçimler öncesi Atakan Alaftargil lehine adaylıktan çekilen Ömer Karslı'ya ayrıca teşekkür ediyorum. Gösterdiği bu karakterli duruşun başkaları tarafından örnek alınmasını çok isterdim ama dedim ya karakter meselesi!
İnşallah atakan hocamız seçilir hem türk kayağına hem de palandökene katkıları olur
Bende size şöyle bir konudan bahsedeyim bu sene spor ve gençlik bakanlığının yüzme ve kayak bilmeyen çocuk kalmasın projesine sevinerek çocuklarımızı kaydettik ama ne yazık ki Ahmet isminde hocaya vermişlerdi bu görevi (hoca demeye bin şahit)eline yüzüne bulaştırdı kayağa zaten hiç götürmedi sorarım size devlet bu imkanı vermişken bu adamlar kim oluyorda çocuklarımızın elinden bu fırsatı alıyorlar Erzurum gibi bir yerde kayak sadece zengin sporu olarak kaldığı sürece ve böyle adamlar olduğu sürece bizden maalesef sporcu yetişmez umarım sayın Alaftargil bu sorunu çözer
erzurum mv bakalım ne yapacaklar.