30 yılı aşkın süredir devam eden terör son iki yılda daha da azgın hale geldi. Terör belasını def etmek, Türk devletinin bekasını koruma için can siper hane çarpışan, güvenlik güçlerimizden şehitlerimiz ve gazilerimiz oldu. Terör, şehit ailelerin ocağına köz düşürdü, çoluk çocuğunu öksüz bıraktı ve yüce Türk milletini üzüntüye gark etti. Bütün yurtta yediden yetmişe, şehit olan vatan evlatlarımızın üzüntüsü yaşanırken, ulusal medyada yer alan bir TV kanalında kendini aydın addeden kişi , açık oturumda, "bunlar ne şehidi, meslek olarak ölüm seçmiş onun için maaş alıyorlar" diyerek alçaklığını bir kez daha gösterdi. Tabi bu alçakları programlarına çıkaranlarında o derece alçaldığını tüm Türkiye izlemiş oldu. İşte ülkemizde milli seferberliğin öncelikle gönüllerde olması ve o milli ruhu taşıyanların bu tip TV programlarına çıkartılması, terörün dini, milliyeti, mezhebi olmadığını izah edenlerin olması gerekirken bu hususların reyting uğruna dikkate alınmadığına şahit oluyoruz.
İşte DAEŞ saldırıları, Güneydoğu Anadolu bölgemizde başlayan diğer illere sirayet eden emperyal devletlerin maşası PKK, YPG, PYD terör örgütüyle aynı eksende buluşan sahte dinsel kispete bürünmüş terör örgütü olduğu aşikardır. Ortadoğu zemininde bu terör örgütlerinden en çok etkilenen ülke Türkiye'mizin olduğu unutulmamalıdır. Bu taşören örgütler ülkemizin aleyhine olacak eylemleri içeride ve dışarıda yaparak ülkemizi kaosa sürükleme peşindedirler. Terörün ne dini, ne milliyeti, ne mezhebi, nede meşrebi vardır. Terörle ülkemizi yaşanılmaz hale getirmek için, içeride insanları futbol müsabakası sonrasın evine giderken, evine ekmek götürmek için otobüs durağında beklerken, ailesi için alış veriş yaparken, okulundan evine dönerken, işi olduğu için yaya yoldan geçerken, askerlerimiz sivil olarak çarşı iznine çıkarken, toplu olarak eğlenirlerken olan terör eylemlerinden dolayı, ayrıca sınırlarımız içerisinde ve sınırlarımız dışında güvenlik güçlerimize karşı kurulan kahpe tuzaklarla şehit düşmelerinin verdiği hüzünle Türk milletini ve ülkemizi kaosa sürüklemek istemektedirler. Bu açıdan Ülkemiz bu kahpe terör örgütlerinin ihanet sarmalı altındadır. Türk millet olarak bu terör belasını def etmek için, öncelikle milletin bu belayı vicdanlarında iyi analiz etmesi gerekir. Mezopotamya'nın sosyolojik durumu göz önüne alındığında, tarihin derinliklerinde yatan Habil ile kardeşi Kabil arasında dökülen kanı iyi bilmek gerekir. Emperyalist devletler kendi ülkelerinin çıkarlar için yine Ortadoğu'yu alev alev yaktırmaya, yıktırmaya devam ettirerek, insanlığı katlediyorlar ve maalesef dünya bu acı duruma seyirci kalıyor. Kukla PKK, YPG, PYD ve islamla hiçbir alakası olmayan, bu sahte İslami görünüm algısı oluşturan DAEŞ terör örgütünün, önünü arkasını bilmeden sazan gibi ortaya atlayan ve bu örgüte İslami diyecek derecede beyinlerini kıraya veren örümcek kafalı ülke insanlarından bazıları sayesinde, örgütün taban bulmalarına ve elaman sağlamalarına sebep olmaktadırlar.
İslam dini yaratılanı yaratandan ötürü sevmektir, yaratılanı yıkmak, yok etmek İslam dininin lügatında yoktur. Bunu idrak edemeyenler terör örgütüne çanak tutuklarını, onlara pirim verdiklerini ve emperyalist devletlerin istedikleri "ayrıştır böl parçala yönet" zihniyetine destek olduklarını, bu insanlara hatırlatmak ilgililerin en önemli görevi olmalıdır.
Günlük hayatta, entelektüel zeminde, siyasette, görsel ve yazılı medyada, her ortamda gerilim yaratan ayrıştırma dilinden bu ülkeyi kurtaramazsak ve bunları göz önüne almazsak bu vatan gemisini el birliği ile batırmış oluruz. Ülke insanlarımız, kendi görüş ve düşüncelerine uymayanları; dinsel, mezhepsel ve ırksal yönden ötekileştirmeyi bırakıp bunun yerine kardeşlik sevgisiyle birlik beraberliğini milli bir refleks ile oluşturduğu takdirde, iri ve diri olmamız sağlanıldığında, göz bebeğimiz yüce Türk devleti bunların hepsinin üstesinden gelir. Bunun yolu ülke bütünlüğümüzü sağlamak için şahısların egolarına göre konumlanmak değil, ülkemizin bekası için,devletimizin devamlılığı noktasında konumlanmaktan geçmektedir?