DYP'nin içindeki "şahin kanat"a mensuptu. Tansu Çiller, merhum Erbakan
Hoca'nın Refah Partisi ile (1996-97) koalisyon ortağı olduğunda,
aralarında Hayri Kozakçıoğlu, Bekir İlyas Aksoy, Meral Akşener, Gürcan
Dağdaş ve bizim Zeki Hoca'nın (Ertugay) bulunduğu bir grup milletvekili
alenen olmasa da, bu siyasi ortaklığa mesafeli duruyordu.
Dün
İstanbul Sarıyer'deki villasında intihar eden rahmetli Hayri
Kozakçıoğlu, Erzurumlu değildi ama Erzurum valiliği (1978) yapmış
olmasından ötürü, kendisini Erzurum'a hep yakın tutardı. DYP
milletvekili iken Ankara'da birkaç kez görüşüp sohbet etmiştik.
Rahmetlinin bende özel bir yeri vardı. Bunu kendisine anlattığımda çok duygulanmıştı.
Zeki
Hoca bir akşam beni Balgat'ta bir ofise davet etmişti. Hatta beraber
gitmiştik. Ofis, o tarihlerde DYP'den henüz kopmuş olan eski bakanlardan
Gürcan Dağdaş'ındı.
Gürcan Bey, Zeki Hoca ve ben sohbet ederken
kapının zili çaldı. İçeriye Meral Akşener, Bekir İlyas Aksoy ve Hayri
Kozakçıoğlu girdi. Tanışma faslından sonra rahmetli Kozakçıoğlu,
Erzurum'a dair hatıralarını anlatırken dedim ki, "Efendim bende hediye
ettiğiniz bir dolmakalem var, hala saklarım."
Ne maksatla hediye ettiğini sorunca anlatmıştım:
"Bizim
okulun hazırlayıp sahneye koyduğu Keloğlan piyesi, o yıl okullararası
müsabakada Erzurum'u temsilen sahnelenme hakkını kazanmıştı. Halk Eğitim
Merkezi'nde sahnelenen oyunumuzu siz ve şehir yöneticileri de
izlemiştiniz. Ben oyunda Keloğlan'ı oynamıştım. Oyunun sonunda siz bizi
tek tek tebrik etmiştiniz ve bana da güzel bir dolmakalem hediye
etmiştiniz. O kalemi saklıyorum."
Bir zamanlar Erzurum Valiliği,
İstanbul Emniyet Müdürlüğü, sonra Olağanüstü Hal Valiliği yapmış olan
Hayri Kozakçıoğlu, o günlerde DYP içinde de en nüfuzlu vekillerden
biriydi.
Mehmet Ağar'la aynı siyasi safta duruyordu, hatta
meslektaştılar ama bilen bilirdi ki aralarında hep "bir numara olma"
yarışı vardı, gizliden gizliye?
O gizli yarışta, Mehmet Ağar çoğu
zaman birkaç adım önde olmayı başardı. Nitekim hem adalet, hem de
içişleri bakanlığı yaptı, sonra da DYP'nin başına geçti.
Rahmetli
Hayri Kozakçıoğlu, siyaset şapkası giymesine rağmen, üzerindeki "devlet
üniforması"nı bir türlü çıkaramamıştı. Konuşurken bile OHAL valisi gibi
keskin cümleler kurardı.
Sert bakışlı, tok sözlü bir adamdı.
Zeki Hoca vesilesiyle birkaç kez görüşüp, saatler süren sohbetler etmiştik.
Mehmet Ağar gibi O da ketum biriydi.
Devletin "derin yanı"na dair ser verir, sır vermezdi.
Oysa devletin PKK ile mücadelesinde, gerçek anlamda bir "kara kutu"ydu.
Erzurum'da, Türkiye'nin ziyadesiyle karışık olduğu bir dönemde valilik yaptığı için, misal bir Necmettin Karaduman gibi efsane valiler arasına adını yazdıramadı.
Fakat Türkiye'de adından sıkça söz ettirdi ve her mühim olaydan sonra görüşüne başvurulan isimlerden biri oldu.
Allah taksiratını affetsin; ölüm şekliyle de yine adının 9 puntoyla yazılmasını sağladı.
İntiharın ardında nasıl bir gerçek yatıyor veya merhum hangi halet-i ruhiyeye sahipti ki canına kıydı, henüz bilmiyoruz.
Yakın arkadaşları olayı duyduklarında söyledikleri ilk söz şu oldu:
"Sağlığı yerindeydi, keyfine diyecek yoktu. Hiçbir sıkıntısı bulunmuyordu; hali vakti gayet iyiydi."
Bu şartlardaki bir insan niye intihar eder ki?
Sözün bittiği yer burasıdır.
Ne diyelim; Allah rahmet eylesin?