Araştırmaya göre Türkiye'de açıklanan koronavirüs resmi vefat rakamlarından iki kat daha fazla vefat gerçekleştiğini ortaya koyuyor.
ERZURUM AJANS - Sağlık Ekonomisi Uzmanı Prof. Dr. Onur Başer, yaptığı istatistiki araştırmaya göre, 17 Mart 2020 ile 31 Ocak 2022 tarihleri arasında koronavirüs kaynaklı ölüm sayısının en az 190 bin 503 olduğunu söyledi.
MEF Üniversitesi İktisat Bölümü’nde Öğretim Üyeliği’nin yanı sıra City University of New York’da (CUNY) Sağlık Ekonomisi ve Davranış Ekonomisi dersleri veren Prof. Dr. Onur Başer, fazla ölüm verilerini karşılaştırdığı araştırmasında Türkiye’deki belediyelerden alınan verilerle, benzer iller, yaş, cinsiyet nüfus, sağlık personeli açısından eşleştirerek Health Policy Dergisi’nde yayınlanan makalesindeki metotları kullandı. Buna göre, Türkiye’de Covid-19 süresince 17 Mart 2020 ile 31 Ocak 2022 tarihleri arasında fazla ölümlerin sayısı 285 bin 755’e ulaştı. Akademik yayınlar doğrultusunda, fazla ölümlerin 3’te ikisinin koronavirüs hastası, 3’te birinin ise koronavirüs sebebiyle hastaneye gidememiş ve tedavisini erteleyen hastalar olduğu belirtiliyor. Bu hesaplama doğrultusunda, Türkiye’deki Covid-19 kaynaklı ölümlerinin toplam sayısının en az 190 bin 503 olduğu öngörülüyor. Sağlık Bakanlığı tarafından aynı dönemde açıklanan toplam sayısı ise 87 bin 831 idi.
Gerçek ölüm sayısı iki kat fazla
Omicron varyantının Türkiye’de tespit edildiği tarih olan 1 Ocak 2022’den bu yana İstanbul’da her gün ortalama 72 fazla kişinin hayatını yitirdiğini belirten Prof. Başer, “Türkiye’de her gün 200 civarı vefat açıklanıyor, ancak bu gerçek değerin yarısı civarında. İstanbul nüfusunun yüzde 72’sinden fazlası iki doz aşısını tamamlamış olmasına rağmen yüksek ölüm rakamları ile karşı karşıyayız. 31 Ocak tarihinde İstanbul’da 364 kişi vefat etti, 2017-2019 ortalaması ise 246 idi. Bu da bir gün içinde sadece İstanbul’da 116 insanımızı fazladan kaybettiğimizi gösteriyor. Aynı gün, tüm Türkiye’de Covid-19 kaynaklı 182 kişi olarak açıklanmıştı. Oysa o gün, Kahramanmaraş’ta 10, Bursa’da 13, Kocaeli’nde 21, Sakarya’da 13, Denizli’de 8 kişi fazladan vefat etmişti. Yani, Türkiye’nin yüzde 30 civarında nüfusa sahip olan şehirlerinde, Türkiye’de o gün açıklanan koronavirüs ölüm sayısı kadar fazladan ölüm gerçekleşti” dedi.
Bölgesel farklılıklar analiz edilmeli
Belediyelerden alınan veriler, İstanbul’da salgın döneminde 41 bin 378, Kahramanmaraş’ta 4 bin 202, Bursa’da 9 bin 966, Kocaeli’nde 7 bin 461, Sakarya’da 8 bin 440, Denizli’de 4 bin 234 ve Malatya’da 3 bin 57 fazla ölüm olduğunu gösteriyor. Başer, şehirlerdeki ölüm oranları arasında uçurumlar olduğuna dikkat çekerek, “Sakarya’nın vefat oranları İstanbul’un 3 katı. Bu farkın belli bir kısmı yaşlı nüfus oranlarındaki farklılıkla açıklansa da (İstanbul’da 60 yaş üstü nüfus %10,64, Sakarya’da %14,48), sağlığa ulaşım, sağlık kalitesindeki farklılıklar, aşılama oranlarındaki farklılıkları azaltarak oranları düşürmek mümkün. Örneğin; Malatya’da 60 yaş üstü nüfus Sakarya ile aynı olmasına rağmen (%14,52), fazla ölümlerde Sakarya’nın oranı Malatya’nın neredeyse iki katı. Malatya ve Sakarya’nın aşılama oranları birbirine çok yakın. Bu tür bölgesel farklılıkların analiz edilip azaltılması vefat sayılarını düşürecektir” dedi.
Başer, Omicron varyantının aşılarını tam yaptıranlar arasında hafif seyrettiğini, tüm dünyada vaka sayıları artmasına rağmen vefat sayılarında azalma olduğunu kaydederken, “Ancak bu tabloyu Türkiye’de göremiyoruz. Bunun birinci sebebi, Covid-19 başlangıcında vefat sayılarının 4’te birinin açıklanması. Artık yarısı açıklanıyor, doğal olarak azalmayı göremiyoruz. İkinci sebebi de yapılan aşılar arasında bilimsel makalelerle kanıtlanmış aşılar olmaması. Aşılama birçok ülkedeki gibi etkili olsaydı, yüzde 72’si tam doz aşı olmuş İstanbul’da, Covid-19 sebebiyle günde 116 insanı kaybetmememiz gerekirdi. Uluslararası alandaki bilimsel çevrelerce onaylanmış aşıları tam doz yaptıran İstanbulluların oranını görebilseydik ve vefat sayısını bunu baz alarak inceleyebilirsek, daha doğru sonuçlara ulaşabiliriz” dedi.
Geçerli politikalar için en önemli adımın verilerin doğru açıklanması olduğunu vurgulayan Başer, sözlerini şöyle sürdürdü: “TÜİK, 2020 ölüm verilerini 2022 yılına gelmemize rağmen açıklamadı. Belediyeler, Sağlık Bakanlığı, TÜİK verilerini karşılaştırma imkânı var. Veriler şeffaf bir şekilde paylaşılmazsa, muhakkak açık verilecektir. Bütün verileri organize edip algı yaratmak hem mümkün olmuyor hem de yaratılan algı ile Covid-19 vakaları ve vefatlar ortadan kalkmıyor.”
3 büyük şehrin en sıkışık ilçeleri
İstanbul’da Esenler, Zeytinburnu, Bahçelievler, Güngören; İzmir’de Karabağlar, Konak, Aliağa, Buca; Ankara’da ise Keçiören, Mamak, Sincan Yenimahalle, Etimesgut ile Kocaeli ve Bursa’daki caddelerde mobil test araçlarının faaliyete geçmesi tavsiye ediliyor. Başer, “Araştırmalarımız sıkışıklık yüzde 10 artınca, Türkiye’de yayılma hızının yüzde 6,4 arttığını gösteriyor” diye konuştu. Türkiye nüfusu baz alındığında Covid-19 ilk kez tespit edildiğinde Mart 2020 tahminlerinin 32 milyon kişinin etkileneceği ve 150 ile 600 bin arasında vefat olacağı yönünde olduğunu belirten Prof. Başer, “Biz kimseyi aşılamazsak ve tedavi uygulamazsak 600 bin kişi ölebilirdi, bu da salgının sürü bağışıklığı ile bitmesi anlamına geliyordu. Önemli olan bu sayılara ulaşılmaması ve hastanelere yığılma olmamasıydı. Vaka ve ölüm sayılarını azaltmanın en önemli yolu, bilimsel makalelerle kanıtlanmış aşıları olmaktan ve test sayısını artırmaktan geçiyor. Mahalle aralarında, minibüslerde dahi test merkezleri kurulabilir. Testleri vatandaşların yaşam alanlarına yakınlaştırmamız gerekiyor. Artık dünyada test çeşitliliği ve sayıları arttı. Sağlık Bakanlığı özel şirketlerle laboratuvar merkezleriyle işbirliği yaparak seyyar test merkezleri kurmalı. Bugün New York’ta her 10 caddede bir mobil test araçları bulunuyor".