Kardelen Televizyonu'nda Cuma geceleri yayınlanan ve de beğeniyle
izlenen 'Seyyah Yakup' programının seyyahı olan Yakup kardeşimiz dedi
ki; "bu hafta Tortum'un Serdarlı Beldesi'ne gidiyoruz."
Genel Yayın Yönetmenimiz Sinan Özçaylak ile dedik ki; "biz de geliyoruz."
Ve
Genel Yayın Yönetmenimizin yönettiği arabasıyla Seyyahımız Yakup ile
kameramanımız Şahap Gürler ve de bendeniz Ömer Nazmi düştük Tortum
yollarına. Tortum yolunda Narman türküsü dinleyecek değiliz ya!.. Elbet
Tortum türküleriyle ulaştık Serdarlı Beldesi'ne..
(Yukarıdaki
paragrafta geçen 'bendeniz' sözünün son günlerde Erzurum'da dillerden
düşmeyen ben-deniz'le bir ilgisi olmadığını söyleyelim de birileri
kıllanmasın.)
İlk kez tanıştığım ve tanımaktan da çok mutlu
olduğum Belde Belediye Başkanı Muammer Yiğider'in makamında çaylarımızı
içtikten sonra, kameraman Şahap Gürler ve bizim Seyyah Yakup çekimlerini
yapmak için bizden ayrıldılar. Başkan Yiğider de bize beldesi hakkında
bilgiler verirken aynı zamanda da yapmış olduğu modern belediye binasını
gezdirdi. Hani derler ya 'aslan yattığı yerden belli olur' diye..
Gerçekten de öyle!
İnanın abartmıyorum!.. Bundan dört yıl önce
garip bir Anadolu köyü görünümünde olan Serdarlı, dört yılda modern bir
yapıya bürünmüş. Toprak ve çamurlu yollar parke taşlarla döşenmiş. Her
yer pırıl pırıl. Öyle ki sigaramdan çektiğim son nefesten sonra,
izmariti yere atmaya utandım ve bir süre elimde gezdirdikten sonra ilk
gördüğüm çöp kutusuna fırlattım... Çocuk parkı, kan tahlilinin bile
yapıldığı modern Sağlık Ocağı'nı söylemeye gerek yok; ama Başkan'ın
yakında bitirmeyi planladığı sosyal tesisler insanı heyecanlandırmıyor
dersem yalan olur.
14 yaşındayken baba ocağını terk eden Başkan
Yiğider, sevdalısı olduğu topraklarına dönünce hizmet etmeye başlamış.
Zaten bu tür işleri ancak yaşadığınız yere âşık olursanız
gerçekleştirebilirsiniz. Kısacası Başkan Yiğider, Serdarlı'yı Şirin
eylemiş, kendini de Ferhat!
Önce hayal etmiş, sonra gerçekleştirmiş..
Ödük
Vadisi'nin muhteşem manzarasını seyrettiğimiz yerde bir de helikopter
pisti yaptıracağını söyledi ve ilave etti, " acil olarak Erzurum'a
yetiştirilmesi gereken bir hastamız için bu şart!.."
En güzeli de
dağlardaki ormanlık alanı işaret ederek, "Serdarlı halkı karşı ormandan
bir ağaç bile kesmeye kıyamaz, buranın insanı doğaya saygılı ve
sevdalıdır," demesiydi.
Belediye binasının önündeki çay
bahçesinde çay içmekten çay ağacına dönecekken ve de açlıktan ölecekken
nihayet beklenen iki misafir geldi. Pasinler Belediye Başkanı Ünsal
Sertoğlu ile Narman Belediye Başkanı Yücel Ahmet İşleyen de aramıza
katıldıktan sonra atladık arabaya, doğru yaylaya...
Şu dünyada
görmüş geçirmiş, büyük acılar çekmiş, işkenceden çıkmış, hayttan bıkmış
birini getirip koyun bu yaylaya; bütün geçmişi silinir, yeniden başlar
yaşamaya!..
Güzel bir ezgi gibi kulaklarınızı yalayarak geçen
serin rüzgâr ve dağ kokusu sizi derin bir uykudan uyandırıyor sanki;
sanki başka bir dünyaya yeniden doğuyorsunuz ve ciğerleriniz ilk kez
buluşuyor havayla.
Sanki ilk kez görüyorsunuz tepelerdeki kıştan
kalan karı... Sanki ilk kez keşfediyorsunuz bulutu, çimeni, kuşu,
çiçeği.. Sanki ilk kez tanıyorsunuz insanı...
Yaylanın üşüten
havasına inat ısıtan selamlarla karşılıyor sizi sıcak canlar. Serdarlara
yaraşır Serdarlı sofrasına oturuyoruz.. Meğerse bizim açlığımızın
midemizle ilgisi yokmuş, insana saygının ve dostluğun gün geçtikçe
azaldığının kaygısını taşıyormuşuz!
Ve yaylanın ortasında modern
bir tuvalet... Şaşırmamak zor olsa gerek!.. Ellerimizi yıkadıktan
sonra, gözeye doğru yürüyoruz.. Serdarlı Belediye Başkanı Yiğider,
Narman Belediye Başkanı İşleyen, Pasinler Belediye Başkanı Sertoğlu,
Genel Yayın Yönetmenimiz Özçaylak ve ben... Gözeden kanarak suyumuzu da
içtikten sonra tekrar dönüyoruz...
Akşam sıcak bir odada balık
keyfi ve çay.. Ve havadan sudan sohbet.. Ve siyaset.. Bir kez daha
anlıyorum ki; ilçelerde ve beldelerde yapılan seçimlerde kullanılan
oylar partiye değil kişiye veriliyor. Eğer Serdarlı'da yaşayıp belediye
seçimleri için oy kullansaydım, hangi partiden olursa olsun benim oyumun
adresi Muammer Yiğider olurdu; Narman'da oy kullansaydım, oyum elbette
Ahmet İşleyen'i bulurdu; Pasinler'de olsaydım sandıktaki oyum Ünsal
Sertoğlu'na ulaşırdı.
Doğru bir tavar mı bu ?
Bence evet!
Peki,güçlü bir parti aç ve beceriksiz birini kentte aday gösterince ne
oluyor; oylar aday için değil, partinin adı için akıyor elbet!
Olan da o kente oluyor!
Yapılan ve yapılması gereken üç şey, beş gibi gösteriliyor.
Başkan da çıkıp, fukaraya sadaka verircesine, "azımızı çok görün" diyecek değil ya!
Şunu yaptık,şunu yapacağız diye atıyor da atıyor!
Eğer yolunuz Serdarlı'ya düşerse ne demek istediğimi anlarsınız.
Az
imkânla çok şey yapmanın zevkini çıkaran bir başkanla iki demli çayın
keyfini yaşarsanız; çok imkânla az şey yapan kent başkanının
yaptıklarının ve yapacaklarının balon gibi şişirildiğini görürsünüz siz
de!
Teşekkürler Serdarlı!
- Ali Duman 01 Ocak 1970 02:00
Devletin hizmet aracıyla mı yaylaya gidilir, hangi kamu ve belediye işi takip ediliyordu acaba, benzin kimin cebinden, devletin hizmet aracını neden dağa taşa vurursunuz ey başkanlar, mesai denen şey Başkan`larda yok mu?