1980-1981 Yılların da Erzurum - İspir kömür madeninde yer altı işçisi olarak çalıştım. 13 Mayıs 2014 Salı günü Soma kömür ocaklarında meydana gelen vahim ve acıklı ola beni yeniden 34 yıl geri götürdü...
Kendimi, İspir Karahan Köyü'nde bulunan ocak ağzından yaklaşık 1500 -1600 metre ilerde ve yer yüzeyinden 300 - 350 metre derinlikte bulunan 1 nolu bacanın aynasında patlatma yaptıktan sonra, dinamit dumanları ve kömür tozlarının kaplamış olduğu havanın içerisinde nefes almak güçlüğü çekerken hissettim...
Baca ustası Rahmetli Mevlüt Yılmaz (Koşmuşatlı Kırzılı Mevlüt )Dayıyı yanımda hissederek Hasan Dayı (Koşmuşatlı Kir Hasan) ile vagon sürdüğümüzü, Zeyrekli Nejmettin Ertugay ağabeyin sevgi dolu bakışlarını ve Yağlılı Şefki Çöteli ağabeyin bana kızarken bile sevgi dolu hitabetini hissettim...
Şerif Erginbay'ın şiirini okuyunca, enerjisi belime bağlı bulunan 5 kilogram ağırlığındaki aküden alan, başımdaki barete montajlı lambanın ışığının azaldığını hissetmeye başladım..
***
Akünün şarjı bitmeye başlayıp ta lambanın ışığı zayıflamaya başlayınca psikolojik olarak etkilenerek ister istemez içimi bir sıkıntı basmaya başlardı. Tek teselli Hasan Dayı'nın lamba aküsünün dolu olması olurdu; Çünkü benim akü'm bitince Hasan Dayı'nın lambasının ışığı ile yürür, Mevlüt Dayı'nın lambasının ışığı ile kazma sallar, Şevki Ağabeyi'nin ışığı ile kürekle vagonu doldururdum.
Hasan Dayının aküsü bitip lambası sönünce, benim lambamın ışığı ile yürüyerek vagonu sürerdik. Bazende vardiya bitimine az bir süre kala baca da hepimizin lambası sönünce vardiya çavuşlarının gelmesini beklerdik.
Tüm bunları düşünürken, yazarken SOMA da meydana gelen acıklı olayı yaşar gibi oluyorum.
Kömür ocağında çalıştığım süre içerisinde hiçbir zaman hissetmediğim ölüm öncesi korkuların soğuk yüzünü buradan hissediyorum.
Bir anda kömür bacasının sessizliği kafamın içini, kömür dolu vagonun tekerlerinin cızıltılı uğultusu ise kulaklarımı dolduruyor.
Sanki bacada hepimizin lambası sönmüş, Çavuşların gelmesini bekliyoruz ama çavuşlar bir türlü gelmiyor...
Hayıflanıyorum, kızıyorum ama sesimi başka bacalarda bulunan arkadaşlarıma ve çavuşlara duyuramıyorum...
Biranda Hasan Dayı ile kömür dolu vagonu dışarı çıkarırken önümüzde bacanın çökmüş ve yolun kapanmış olduğunu görünce sürdüğümüz vagon devriliyor ve ikimizin de yere düştüğünü hisseder oluyorum...
SOMAYI düşünerek tüm bunları yaşadığım için 15 - 16 - 17 Mayıs günleri siyah giyinerek yas tutuyorum..