13 Eylül 2018.
Ankara Meyra Palace Otel.
‘Böl, parçala, yönet’ anlayışıyla Türk kayağına hükmeden Federasyon Başkanı Erol Yarar, kürsü de son kozlarını oynuyordu.
Genel kuruldan bir gece önce kurduğu tuzak işe yaramış, en güçlü rakibi Prof. Dr. Fatih Kıyıcı’yı saf dışı bırakmıştı.
Bu hamlesiyle ‘koltuk bir dönem daha benim’ hayalleri kuruyordu.
Erol Yarar’ın neler yapabileceğini az çok tahmin eden ve Fatih Kıyıcı’ya yapılan kumpası gören camia, ‘en kötü ihtimal’i düşünmeye başladı.
Genel Kurul salonu fısır fısırdı.
Seçime giremeyen Fatih Kıyıcı’ya yapılan haksızlık kabul edilebilecek bir şey değildi.
Erol Yarar’dan ‘İllallah’ eden camia, bir anda kilitlendi.
“Erol’a oy vereceğime, ‘en kötü ihtimale’ veririm” diyenler, Yarar’ı sandığa gömdü.
282 oydan 195'ini alan Ali Oto, neye uğradığını şaşırdı. Bu kadar farkı o bile beklemiyordu.
Ütopyası gerçeğe dönüşmüş, federasyon başkanı olmuştu.
Objektiflere verdiği zafer pozlarının ardından kürsüye çıktı.
Yüzlerce kişi şahittir.
“Bu koltuk Fatih’in hakkıdır. Bakın onun pusula rengi olan kırmızı kravat taktım. Ceza işi olmasaydı, bugün bu kürsüde Fatih olacaktı. 6 ay sonra yine bir genel kurul ile gereğini yapar emaneti sahibine veririz” dedi.
Alkış, kıyamet. Koştu gitti, Fatih’e sarıldı.
Omuzlara alındı.
Aradan biraz zaman geçti. E, tabi koltuk tatlı geldi.
Tüm söylediklerini unuttu Ali Oto.
Hatta bana verdiği bir röportajda, “Ben öyle bir şey demedim, ne seçimi, ne genel kurulu” sözleriyle inkâr bile etti.
Kendine yakışanı yaptı.
Şimdi!
Evet, şimdi bir seçim zamanı daha geldi.
Ali Oto’nun 4 yıldır yalap şalap yönettiği federasyon ortada ama Allah var akçeli en küçük bir falsosu olmadı.
Olmadı ama ‘Ali Cengiz’ oyunları da bitmedi.
Koltuğunu sağlama almak için delege yapısıyla oynadı.
‘O yarıştı, bu yarışmadı’, ‘o katıldı, bu katılmadı’ gibi bir ayrıma girdi.
Kayak gibi zor bir sporu yapan sporcunun hakkını yiyecekti.
O sporcuyu yetiştiren, bin bir zahmetle yarışlara götüren kulüplerin hakkını yiyecekti.
“Bakın kura çekiyoruz” diye kulüplerin temsil ettiği illerin delege sayısını azalttı, şehirlerin hakkını yiyecekti.
Çok şükür kursağına girmedi.
Yapılan itirazlar sonucu Tahkim Kurulu, Ali Oto’ya “dur” dedi.
Tahkim “dur” dedi de, Ali Oto bu kez seçim öncesi antrenörlük ve öğretmen kursları açmıştı.
Aslında bu delegeye karşı, ‘al gülüm, ver gülüm’ olayıydı.
Bu ‘ucuz strateji’ seçim öncesi tüm camianın tepkisini çekti.
İddia odur ki, imza vermeyen antrenörlerin ekmeğiyle oynanmıştı.
Tabi seçim süreci alt üst oldu.
Kayak camiası şimdi, ‘bunları yapan, başka ne yapmıştır’ endişesine düştü, bir yandan da 17 Nisan’da kurulacak sandığı beklemeye başladı.
Seçim ertelenir mi, zamanında yapılır mı bilmem!
Bildiğim ve altını çizmek istediğim konu şu ki; bugün Türk kayağının geldiği, getirildiği durum ortadadır.
Üçte biri dağlardan oluşan, 50’ye yakın kayak merkeziyle sporcu fabrikası olabilecek bir ülke, uluslararası birçok organizasyonda nal toplamaktadır.
Eksi 15 – 20 derecede ellerinin, ayaklarının derisi çatlayan antrenörler, alın teri döken sporcular, onları yerel, ulusal, uluslararası organizasyonlara götürme derdinde olan kulüp yönetimleri bu derdin farkındadır.
Bu dert; Ağrı, Ankara, Antalya, Ardahan, Aydın, Bayburt, Bingöl, Bitlis, Bolu, Bursa, Çankırı, Denizli, Erzincan, Erzurum, Gümüşhane, Hakkâri, Isparta, İstanbul, Karabük, Kars, Kastamonu, Kayseri, Mersin, Muş, Nevşehir, Niğde, Rize, Sivas, Tunceli, Van yani tüm Türkiye’nin derdidir.
Demem o ki, Türk kayağı için kaybedecek zaman yoktur.
Seçim yakın, çözüm bellidir!