Türkiye geliştikçe, kalkındıkça, refah düzeyi yükseldikçe, birçok sosyal
soruna da gebe kalıyor. Tıpkı Batı toplumlarında olduğu gibi?
Kim
tahmin ederdi ki, gün gelecek Türkiye gibi geleneklerine ve inancına
bağlı bir ülkede, sayıları yüz binleri bulan "sokak çocukları" olacak ve
bu çocuklar, başta uyuşturucu olmak üzere, çeşitli zararlı
alışkanlıkların tuzağına düşecek?
Tahminlerden çok öte gelişmelere sahne oluyor ülkemiz?
Ve üstelik sadece büyük şehirler değil, hemen hemen tüm illerimiz ciddi biçimde sarsılıyor:
"Suçlu çocuklar" gerçeği!
Rivayetler
muhtelif ama kesin olan şu ki, İstanbul ve benzer şehirlerimizde,
devletin kayıt altına dahi alamadığı on binlerce suça bulaşmış çocuk
var. Ve bu çocuklar artık sadece kendi geleceklerini karartmakla
yetinmeyip, çevreye, topluma ve bütün bir ülkeye kalıcı zararlar
veriyorlar. Hırsızlık ve gasp artık sıradan suç sayılıyor. Daha vahim
suçlar giderek artıyor; örneğin, cinayet ve tecavüz gibi?
"Suçlu çocuklar" gerçeği öyle can yakmaya başladı ki, gelinen nokta şunu gösteriyor:
Tehdit altında olan iller sadece büyük kentler değil; irili ufaklı tüm şehirler bu sorunla boğuşmak zorunda kaldı.
İşte Erzurum?
Hem büyük olmayan orta ölçekli bir şehir, hem de aile bağları kuvvetli ve geleneksek yapı dimdik ayakta duran bir şehir?
Buna rağmen Erzurum'un son beş on yıldan buyana, sokak ve suçlu çocuk gerçeği var.
Şimdilik
tiner kullanıyorlar ve ufak tefek suçlarla yetiniyorlar. Ama sorun bu
hızla büyüdükçe göreceğiz ki, bu acı gerçek ağır faturalar ödememize
neden olacaktır.
Bu sebeple Erzurum'u yöneten bürokratlar ve
seçilmişler, hiç vakit geçirmeden kalıcı önlemler almak zorundalar.
Sokağı çocuklara, çocukları da sokağa terk etmeye ya da sorunu sadece
polise havale etmekle, dibe sürüklenmeye devam ederiz.
Çocuk Esirgeme Kurumu veya Sosyal Hizmetler bu meselenin hem içindedir, hem de değil?
İçindedir, kimsesiz ve sahipsiz çocuklar devlet tarafından bu amaçla kurulan kurumların himayesine alınır.
İçinde
değildir, bu çocukların büyük çoğunlu kimsesiz veya sahip değiller.
Anneleri-babaları da var aileleri de? Ama aileler artık bu çocukları
kontrolden uzak noktada.
Bu yüzden diyoruz ki, bu sorunu asgariye
indirmenin yolu ne sadece polisiye önlemleri artırmaktan geçer, ne de
sosyal hizmetler kurumunu göreve davet etmekle?
Başta belediyeler
olmak üzere, sivil toplum kuruluşları ve nihayetinde şehir halkı, artık
bu mesele için elini taşın altına koymak zorunda.
Aksi halde devlet bu çocukları ıslah etmek veya cezalandırmak için ya hapishaneler açacaktır ya da çocuk yuvaları kuracaktır.
Bu asla kalıcı bir çözüm olmaz?
Bugün
için yalnızca tiner çekip, ufak tefek hırsızlıklar yapan bu çocuklar,
kalıcı bir eğitime ve sıcak bir aile ortamına kavuşmadığı zaman, ileride
azılı suçlu olacaktır.
Adalet Bakanlığı Erzurum'da yeni bir
merkez kurumak istiyor. Tam adı nasıl olacak henüz bilmiyorum ama
aldığım bilgiye göre, bu merkezde sokak çocukları veya suça bulaşmış
çocuklar ıslah edilecekler, yeniden iyi birer birey olarak topluma
kazandırılacaklar.
Şimdilik 200 kişilik bir kapasiteye sahip olması hedeflenen bu merkez ileride ihtiyaca göre daha da büyütülebilecekmiş.
Diyelim
ki, yaşı küçük bir çocuk suç işledi. Örneğin birini bıçakla ölümcül
derecede yaraladı veya öldürdü. Devlet bu çocukları hem ceza çeksin hem
de ıslah olsun diye, şimdiye kadar "ıslah evleri"ne koyuyordu. Şimdi
anlayış değişiyor artık.
Türkiye'de yalnızca dört ilde kurulacak
yeni merkezlerde, ceza yerine eğitim olacak. Artı, suça meyilli çocuklar
suça bulaşmadan evvel bu merkezlerde çeşitli süreçlere tabii
tutulacaklar. Yani devlet sadece ceza vermek için çabalamayacak.
Cezadan önce, iyi bir eğitim?
Marketten
küçük bir gofret çalan bir çocuk, bu yaptığının ayıp, günah ve suç
olduğunu bilmez ve bir yerler tarafından dizginlenmez ise, yaşı ilerledikçe daha büyük suçları işleyecektir.
Tıpkı bugün cinayet ve tecavüz gibi ağır suçlara bulaşan çocuklar gibi?
Yetkililerin, bu yönde çok ciddi bir çabası olduğunu biliyoruz.
Fakat
bu çabanın yaygınlaşamazsa, birkaç kişinin çırpınması yeterli
olmayacaktır. Belediye başkanları özellikle bu çabaya arka çıkıp, sosyal
sorumluluk noktasında gereğini yapmalıdırlar.
Çevremizde
görüyoruz ve biliyoruz; Erzurum'da artık sayıları yüzlerle ifade edilen
sokak çocuğu var. Toplum bu çocuklara ne yazık ki, acıyarak mendil satın
almakla iyilik yapmış olduğunu zannediyor. Oysa bu hareketler aslında
sokak çocuğu sayısını hızla artırmaktadır.
Misal tersi örnekler
de mevcut. Aynı Erzurum'da tamamen sokaktan toplanan çocukların
oluşturduğu buz hokey takımı, ülke çapında başarılar elde etti ve o
çocuklar polis sayesinde artık sokak çocuğu değiller.
İşte bu
olumlu örnekleri artırmalıyız ki, yakın bir gelecekte Erzurum'da
kadınlarımız, çocuklarımız ve nihayetinde herkes sokakta yürürken
endişeye kapılmasın?