Pusula Gazetesi’nde Sevda Güneş’in yazısını okuyorum. Yazısının bir yerinde diyor ki; “… Olayı canlı canlı yaşamak hiç de televizyonda izlediğiniz gibi değil…”
Kadın kısmının dağda veya ovada ne işi var, diyecek değiliz. Gazetecilik bu, kermescilik değil ki şehrin lüks mekânlarında boy gösterip oyalı yazmalarla parti propagandası yaparak fikir magandalarından para toplansın!..
Bir de demiş ki; “… Yaşları yirmiyi geçmeyen ana kuzuları ellerindeki ağır silahlarla, kaçan teröristlerin ardına düştüler…”
Derler ki; kadınlar olaylara karşı daha duyarlı ve öngörülüdür, aynı zamanda sezgilerini tam olarak anlatamasalar da olumsuz hallerde karşı hallerini ortaya koyarlar.
Doğrudur!
Aynı günlerde bir şehrimizde bir ana kuzusunun şehit bedeni musalladayken, bir ana oradakilere sitemli bir çığlık göndererek iktidarı eleştirmiş.
Vay!.. Bunu diyen sen misin, diyenler, bu Türk kadınına belki de bir yılda kocasından yemediği tekme ve tokatları bir dakikada yedirmişler.
Yemezler artık!
Başkalarını bilmem; ama ben haddimi bilirim bundan böyle!
Yanlış da yapsa, hakaret de etse, kişilere ve güce bu kadar tapınılan bir yerde insanın doğru bildiğini ve de düşündüklerini söylemesi kadar salakça bir şey olmaz!.. Yani cürmümüz kadar kurduğumuz cümlelerin bazı sözcükleri değişecek galiba!
Yaptığı eylemler ve söylemlerle bugünlere gelineceğini kestiremeyen yönetenlere ne diye söz söyleyelim ki!
Gelecek günleri hesaplayarak, MHP’yi kendi yanına çekme ve komik bir şekilde CHP’yi de BDP cenahında gösterme çabasının matematiğini ve hinliğini anlayamayan mümtaz halkımıza ne denir ki!
Ulusalcılığın, yani milliyetçiliğin artık bitmesi gerektiğini söyleyen iktidar zihniyetine söyleyecek laf kaldı mı sanki!
Gayrı ne sunulur ve ne söylenirse safça inananların başında gidenlerdenim. Niye, ben salak mıyım, olaylar karşısında aklımı kullanayım!
Mesela;
Tabutlarıyla yanyana dizilmiş polisleri gördüğümde, teşhis edilmek için bir milletvekili oğlunun karşısında dizilen polisleri aklımın ucuna bile getirmem.
Patlayan cephaneliğin patlama nedenini bilmeme ne gerek var ki!
Belki de PKK’ya silahları bırakın, diye rica etmenin, hatta küsmenin bir faydası olur! Ne diye, ne derseniz diyin, ister özerklik sözü verin, ister fedarasyon, bütün bunlar kesmez artık, diye demenin ne anlamı var!
Yıllar önce yazılmış bir oyunun oyuncuları, önce ulusal değerleri yok etmek için Mustafa Kemal’e olmadık hakaretler ederek ve de bu oyuna karşı gelenleri sahneden indirerek toplum mühendisliği yapanları alkışlamaktan başka elimizden ne gelir!
Hem şu Suriye meselesini büyütmek de ne demek!.. Girer, fesat Esat’ı indirir, yerine kendi yelimizle dönen değirmeni kurarız; bölgemiz karışır, askerlerimiz ölürmüş!.. E buna da alışırız ne var yani! Hem gencecik askerlerimize şehit olma fırsatı vermiş oluruz. Daha ne isteriz ki! Kaldı ki hangi savaş sonsuza dek sürmüş, elbet o da birgün biter!
Bütçe tahmincilerine göre, kışa doğru zam ve vergilerin kara bulutları memleketin semalarını kaplayacakmış, yani öyle parçalı bulutlu değil, tam bozacakmış ekonominin havası!.. Ne yapalım, gökten ne yağdı da yer kabul etmedi!
Yazımıza Pusula’dan bir köşe yazısıyla başladık, onunla bitirelim. Sevda Güneş, yazısının sonunda diyor ki; “… eli kanlı hainlerde tam bir bilgi donanımı var. Şimdi herkes şapkasını önüne alıp bu konu üzerinde kafa yormalı…”
Amaan!.. Şimdi kafa yormanın ne gereği var! Hem kafa gerek, hem şapka!.. Boş verelim , “fes başına, püskülü ben olayım,” diyerek oynayıp oyalanmaya devam edelim biz!
Güzel şeyler oluyor yani (!)
İkinci Cumhuriyetçilere ve çıkarcılara ve de yalakalara kına getirmeli.
Ve bağırmalı;
Kınacı geldi, kınacıı!..
Bir de Erzurum Büyükşehir Belediye Başkanımız Sayın Küçükler’in yerel yayında yerini alan cafcaflı sözlerine kim ne diyebilir!
Ne demişti Başkan!
“Mevcut takımda Erzurum’un takımı ve adı da Erzurum Büyükşehir Belediyespor. Bu takımın adının Erzurumspor olmasını isteyen varsa, gidip kendisine yeni bir kulüp kurabilir…”
Budur işte!
Hatta beğenmeyen Erzurum’u terk etsin!
- nurten YILDIRIM 01 Ocak 1970 02:00
üstadım doğrusöze ne denir? ama size onuncu köy gerekir..... kaleminiz ;kullanamayanlara ışık olsun...
- zafer uzar 01 Ocak 1970 02:00
yazdığınız yazıların altına imzamı atıyorum ve cesaretinizden dolayı sizi kutluyorum kalemini satmayan gazetecilere karşı minnet borcumuz var...