CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu partisinin grup toplantısında konuştu.
Erzurumajans-Dün Mustafa Kemal Atatürk'ün aramızdan ayrılışının 76. yıldönümüydü. 76 yıldır onu özlemle anıyoruz.
İşte Kılıçdaroğlu'nun konuşmasından satır başları:
Cumhuriyete sahip çıkmak Mustafa Kemal Atatürk'e sahip çıkmaktır. Cumhuriyet kimsesizlerin kimsesidir.
Atatürk'ün
büyüklüğünü anlamak için kısa bir mukayese yapmak yeter. Bir Atatürk'ün
kurduğu cumhuriyete bakın bir de Atatürk'ün olmadığı İslam coğrafyasına
bakın.
Düşmanları bile ona saygı gösteriyor. Düşmanları bile
onu Nobel'e aday gösterirler. 100 yılda bir çıkar böyle lider, o da
Türklere nasip oldu diyor Churchill.
1921'de daha Cumhuriyeti kurmadan önce Çocuk Esirgeme Kurumu'nu kurdu.
1923'te
İzmir İktisat Kongresi'ni topladı. Hiçbirisi ekonomi eğitim
görmemişti... 1925 17 Aralık'ında köylülerin en çok şikayet ettiği aşar
vergisini kaldırdı.
Herhangi bir tehlikeyle TC karşı karşıya
geldiğinde kendi silahlarımızla kendi kendimizi savunmalıydık. 1925'te
Kayseri'de uçak fabrikasının temelleri atıldı. O hayattayken uçak ihraç
eden bir ülkeydik. 1930'da merkez bankasını kurdu. İlk kez kendi
parasını basan bir devlet olduk.
Kimseye el avuç açmadılar.
Fabrikaları demiryollarını söylemedim. Osmanlının borçlarını sonuna
kadar ödediler. Ne zaman 4 Haziran 1944. Bizim ekonomik ve siyasi
tarihimizin dönüm noktasıdır bu tarih ve bir tarih daha 22 Eylül 1947.
merkez bankası bir açıklama yapıyor, 176 ton altın vardır diyor.
Düşünün, bir ülkeyi ayağa kaldırıyorsunuz, köylüyü perişan eden aşar
vergisini kaldırıyorsunuz, uçağınızı yapıyorsunuz. Anadolu'nun her
tarafına fabrikalar götürüyorsunuz. Yolsuzluk yapanları da yüce divana
gönderiyorsunuz. Mustafa Kemal, dört ayrı dosya halinde göndermiştir. Bu
ülkenin insanları Mustafa Kemal'e şükranla bağlanmasında ne olsun?
"ŞİMDİ DE SEVMEYENLER VAR. ONLARDA ALLAH KORKUSU YOK"
Biz
Mustafa Kemal Atatürk'ü böyle biliyoruz, tanıyoruz. Bütün dünyada böyle
biliyor. Bu nedenle bütün dünya Atatürk deyince saygı duyuyor. Şimdi de
sevmeyenler var. Onlarda Allah korkusu yok. Bütün mal varlığını bu
ülkeye adadı. Hayatı savaş meydanlarında geçti. Böyle bir insanı
yüceltmemiz kadar doğal ne olabilir? Mustafa Kemal'in Türkiye'si bugünkü
Türkiye'den daha görkemli daha iyi olmalıydı. Madenlerimizi daha iyi
çalıştırmalıydık. Kendi uçağımızı 1925 ? 35'te yaptık şimdi kendi
uçağımız bile yok. Çağdaş uygarlığı yakalamak için hep beraber
çalışacağız, haramilerden bu ülkeyi kesinlikle temizleyeceğiz.
Maden
faciaları oluyor. Sadece bizde bu kadar yoğun maden faciası oluyor
neden? Çünkü devlet akılla yönetilmiyor. Çünkü devlet ön yargı ile
yönetiliyor. Madenci misin, aşağıya mı ineceksin, sabah inerken eşinle
çocuğunla helalleş çünkü akşam öleceksin. Böyle bir anlayışla
yönetilmez. Ermenek'te 28 Ekim'de bir facia oldu biliyorsunuz. 12 gün
sonra iki işçimizin naaşına ulaşıldı. Şimdi 16 işçi için çaba
harcanıyor. Daha önce Şili'de böyle bir olay olmuştu. 69 gün yer altında
kaldılar. O zaman Ömer Dinçer açıklama yapmıştı "Şili'de 69 gündür yer
altındalar, Türkiye'de olsaydı biz üç günde çıkarırdık" demişti. Hala
ulaşılamıyor. O zaman yapmamız gereken nedir?
Biz yapacağımızı
şöyle yaptık. 6 Kasım'da Türk İş'i Hak İş'i DİSK'i sendikaların
yöneticilerini ve uzmanlarını, TMMOB'i uzmanlarını topladık. Hep beraber
oturduk bu facialar nasıl önlenir diye karar verdik. Uzun bir
tartışmamız oldu. Tartışma sonrasında dünyaları siyasi düşünceleri
farklı olan bu grup 10 madde üzerinde uzlaştı. Ve ben bunu bir basın
toplantısıyla açıkladık. Tekrar açıklamak istiyorum.
Bir, maden işyerlerinde taşeron işçi olmamalıdır.
Maden iş yerlerinde kiralık iş sistemi olmamalıdır.
İş
yerlerinde mutlaka sendikalaşmanın önü açılmalıdır. 12 Eylül darbe
hukuku sendikalaşmayı öldürdü. Şu örneği verdiler bana, sendikanın
olduğu iş yerinde iş kazası oranı yüzde 8. Sendikanın olmadığı yerde iş
kazası oranı yüzde 92.
Kesinlikle maden iş yerlerinde uluslararası
standartlar olmalı. Eğer yer altında çalışan işçilere saygı
gösteriyorsak onların geleceğini güvence altına almak istiyorsak 176
numaralı sözleşme gelmeli.
Kesinlikle havza sistemine geçilmeli.
Yer
altı maden işletmelerinde denetim bağımsız organlar tarafından
yapılmalı. Şimdi denetim nasıl alınıyor? Denetim raporları ilgili
sendikaya mutlaka gidecek.
Yer altında çalışanlar için mutlaka yaşam
odaları olmalı. Şili'de 69 gün sonra işçiler sağ olarak çıkıyorsa bizim
ne eksiğimiz var?
Maden işleri genel müdürlüğünün taşra örgütü mutlaka kurulmalı.
Eğitim
ve uygulama mutlaka yer altında olmalı. Almanya'da bir maden işçisi yer
altına inmek için üç aylık eğitim almak zorunda. Bizde süre üç gün. Son
30 yılda Almanya'da maden kazalarında ölen işçi sayısı üç. Bizde sadece
Soma'da 301 kişi.
İşçi sağlığı ve iş güvenliği konseyi olmalı ve bu konsey özerk olmalı.
Diyorlar
ya efendim şu CHP var ya hep eleştirir, hiçbir öneri getirmez. Şimdi
bakınız hükümetin yapması gerekeni biz yaptık. Sendikaları topladık,
mühendisleri çağırdık, oturduk konuştuk tartıştık 10 maddede anlaştık.
Kanun teklifi haline getirin, önce kuruluşlara göndereceğiz, onayı
aldıktan sonra kanun teklifimizi TBMM'ye vereceğiz.
"DAVUTOĞLU ABİSİNE DANIŞACAK ÖNCE"
Davutoğlu'na
seslenmek istiyorum. Senin görevini ben yapmak zorunda kaldım kusura
bakma. Sen bu önerileri getir, biz de getirelim. Artık yer altındaki
ölümlere son verelim. Görevimizi yapalım. Davutoğlu bunları yapar mı?
Abisine danışacak önce, abi gideyim mi gitmeyeyim mi diye.
Aramızda
Yırca Köyü sakinleri, mağdurları da var. Mustafa Kemal Atatürk, "köylü
milletin efendisidir" diye tanımlamıştı. Üretiyorlar, çalışıyorlar,
vergilerini ödüyorlar. Onları korumak hepimizin ortak görevidir. Yırca
sakinleri de kendi topraklarını korumak istediler. Size bu olayın
öyküsünü anlatacağım. Yırca sakinlerinin arazilerine zeytin bahçelerine
nasıl göz konulduğunu anlatacağım.
10 Mayıs 2014, bakanlar kurulu
bir karar alıyor. Yırca köylülerinin arazileri acele
kamulaştırılacaktır diyor. Şimdi bir şeyin ivedi kamulaştırılmasının
kuralları yasaları vardır. Yurt savunmasını gerektiren bir olay olabilir
veya kanunlarında olağanüstü haller vardır, o nedenle acele
kamulaştırma kararı alırsınız. Deprem olmuştur, insanların iskan
edileceği yerler vardır kararı alırsınız. Üç, bakanlar kurulunca gerekli
görülen hallerde karar alırsınız. Kamu yararı varsa alacak, yoksa
alamayacak. Bunlar kararı aldılar. Havuz medyası adına çalışan iş adamı
adına karar aldılar. Yırca köylülerini, zeytini gözden çıkardılar. Havuz
medyasına para aktaran adama vereceğiz dediler.
1 Eylül'de iptal
kararı için Danıştay'a gidildi. Dendi ki, bizim tarlalarımızı zorla
alamazsınız, adalet arıyoruz dediler. Bu arada firma köylülere 19
Eylül'e kadar süre verdi. Buraları boşaltın dedi, zorla gelip
boşaltacağız.
"70 YAŞINDAKİ YIRCALI AMCANIN SÖYLEDİĞİ ÇOK İLGİNÇTİR"
17
Eylül gecesi, 19'u beklemeden baskın yaptılar. Ama baskında başarılı
olamadılar çünkü orada CHP'nin milletvekilleri vardı. 16 Ekim'de Yırca
köylüleri dediler ki devlete gidelim. Manisa valisine gittiler. 70
yaşındaki Yırcalı bir amcanın söylediği çok ilginçtir:
"Askere
çağırdınız geldik, vergi istediniz verdik, elektriği üç gün geç ödesem
elektriğimi kesiyorsunuz. Madem siz devletsiniz, şimdi bize sahip
çıkmayacaksınız da ne zaman sahip çıkacaksınız" bunu söylüyor.
Orada
kalıyor, çünkü iktidarın gözünü para hırsı bürümüş. Onun derdi başka. 7
Kasım 2014 sabahı baskın düzenleniyor, 6 bin zeytin ağacı kesiliyor
arkadaşlar. 6 bin zeytin ağacı onlarca ailenin gelir kaynağını yok etmek
demektir. Bugün gazetelere bakın Yırcalı kadınlar avuçlarında zeytin
taneleri. Diyorlar ki bunu bizim elimizden almayın diyorlar. Onu
alacaksın elinden ne olacak? Soma işçisinin yaptığı açıklamayı
unutmadık. Tarımda çalışıyorduk tarımı öldürdüler, mecburen yer altında
çalışıyoruz. Getirmek istedikleri nokta bu.
Baltalı çetelerle 6
bin ağaç katledildi. Bunun mücadelesini hep beraber vereceğiz. Danıştay
yürütmeyi durdurma verdi, onlar önceden haber aldılar, katliamı
yaptılar.
"ZAYTUNGÇULARA MESAJ GÖNDERİYORUZ"
O zeytini
benim adıma sökülen alana dikecekler. Bu hükümetin nasıl iki yüzlü
hükümet olduğunu göstermek için güzel bir veri var elimde. Bir taraftan
gidip zeytinleri keseceksin, sonra çıkacaksın televizyonlara çıkıp bir
kamu spotu yayınlayacaksın. Ne diyor orada "çocuklarımıza yaşanabilir
bir dünya bırakmak için haydi Türkiye tarım arazilerini koruyalım" tam
bir komedi değil mi? Zaytungçulara mesaj gönderiyoruz.
1939'da
zeytin için özel kanun çıkıyor. Şimdi size bu kanunun 20'nci maddesini
okuyorum. "Zeytinlik sahaları içinde, bu sahalara en az üç km mesafede
zeytinyağı fabrikası hariç, zeytinliklerin gelişmesine mani olacak
kimyevi madde, toz ve duman çıkaran tesis yapılamaz, işletilemez"
Devamında bir madde daha var
"Zeytincilik sahaları daraltılamaz. Zeytin ağacı kesilemez ve sökülemez"
Açıkça
suç işlemişlerdir. Bu ülkenin namuslu savcılarını göreve davet
ediyorum. Bu yasa yürürlükteyken 6 bin zeytin ağacını yok eden
yetkililer hakkında soruşturma açılmasını istiyoruz, yürekli bir savcı
istiyoruz, köylünün hakkına sahip çıkacak bir savcı istiyoruz. Köylünün
günahı ne? Kendi toprağına, tapulu toprağına sahip çıkıyor. Vergisini
veriyor, askere gidiyor. Vergiyi niye veriyor? Vergiyi veriyor ki bu
ülkede aç insan, işsiz insan kalmasın. Bunlar ne yapıyorlar? Vergiyle
kaçak saray yapıyorlar.
Büyük saray yapıyoruz, kaçak saray
yapıyoruz bu bizim itibarımız. Bak bir şey doğru, hırsızlar için güzel
bir itibar olur bu itiraz yok. Ama o saray bu ülkenin itibarı değildir o
saray.
Kuzey Kore, görkemli bir sarayı var, itibarlı bir ülke mi? Hiç ilgisi yok.
ABD'nin
başkanının oturduğu beyaz ev. Kaçak saraydan altı kat küçük. Bu
demektir ki Erdoğan ve Davutoğlu'na göre Amerika itibarsız bir ülke, biz
onlardan altı kat daha itibarlıyız. Böyle bir anlayış olabilir mi?
Almanya başbakanı bir apartman dairesinde oturuyor, zavallı gariban. İtibarı sıfır herhalde.
Kremlin sarayı? Eski bir saray. 12 tane kremlin sarayı yapabilirsiniz. Gariban Rusya perişan olmuştur herhalde.
Elize Sarayı, 30 tane Elize sarayı yaparsınız bununla.
Bir
katrilyon 370 trilyon para gömüldü orada. Zeytin üreticisinin alın
teridir, madencinin alın teridir, işçinin alın teridir. Devlette görev
yapanların alın teridir. Sana o parayı devleti yönet diye verdik,
kendine kaçak saray yap diye vermedik o sarayı. Sarayla itibar mı olur?
İtibarlı devlet baştan açıkladık, Mustafa Kemal Atatürk'ün devletine
niye bütün devletler itibar ediyordu?
Çankaya dağ evi. Tek
söylediği var, oraya köşk yapacaksanız bir tek ağaç kesilmeyecek diyor.
Tek şart o. Yalova, bir ağaç kesilmesin diye köşkü yürüttüler. Gidin
açın Amerika'dan Rusya'dan Japonya'dan okuyun gazeteleri, herkes
bunlarla dalga geçiyorlar. Yolsuzluğun itibarı olabilir mi? Kul hakkı
yemenin itibarı olabilir mi? Bin odalı saray. Herhalde bir odaya birisi
bir odaya birisi oturursa bunlar 20 yıl sonra falan buluşurlar herhalde.
Bu sarayı daha dolduracaksınız. Daha başlangıç, adam koyacaksınız,
mobilya koyacaksınız bunun içine.
Gülüyoruz ama? Güleriz
ağlanacak halimize. Adalet ve kalkınma partisine oy veren vatandaşlarıma
sesleniyorum. İnanıyorum sizin de vicdanınız sızlıyordur. Oturalım
düşünelim. Bu memleket iyi mi yönetiliyor, kötü mü yönetiliyor.
Yöneticiler
zenginleşip halk fakirleşiyorsa itibarsızlık vardır orada. Böyle bir
şey olmaz. Bakın ben size bizim itibar karnemizi söyleyeyim. İnsani
gelişmişlik endeksi 181 ülke arasında 169'ncuyuz. Malezya bizim
önümüzde. Cinsiyet eşitliği bakımından 142 ülke arasından 122'nciyiz.
İyi yaşam arasında sonuncuyuz. Sen kalkmışsın kendine helal parayla
kaçak saray yapıyorsun.
EBUZER'İ ÖRNEK GÖSTERDİ
Ebuzer,
sahabenin en önde gelen insanlarından birisidir. Dünya malına tamah
etmemiştir. Fakir fukaranın yanında olmuştur. Mazlumların sesi olmuştur.
Adıyaman'da da kendisinin makamı vardır. Cesareti dürüstlüğü nedeniyle
bilinir ve sevgili peygamberimizin de övgüsünü kazanmıştır. Ebuzer,
peygamberimizin vefatından sonra aynı tutumu sergilemiştir "ne zaman
yoksulluk bir kapıdan girerse, din başka bir kapıdan çıkar gider"
"MUAVİYE, EBUZER'E TAHAMMÜL EDEMEDİ"
Bu
hadisi tekrar tekrar dile getirdim. Fakat dönemin yöneticisi Muaviye,
Ebuzer'e tahammül edemedi ve onu sürdü. Muaviye Şam'da kendisine yeşil
saray inşa ediyordu, bizzat inşaatın başında duruyordu, kendi sarayının
görkemli olması için çaba harcıyordu. Ebuzer bu saraya gitti ve
Muaviye'ye aynen şunları söyledi "ey bu sarayı kendi paranla yapıyorsan
israftır, halkın parasıyla yapıyorsan ihanettir"
Davutoğlu ve
Erdoğan için tekrarlıyoruz. Bu kaçak sarayı halkın parasıyla yapıyorsan
ihanettir, kendi paranla yapıyorsan israftır. Bunu ancak firavunlar
yapar biliyorsunuz.
Seçime gideceğiz hepimizin sorumlulukları
var. Mescidi Aksa'ya çirkin bir saldırı yapıldı. İsrail askerleri
postallarıyla girdiler. Arkadaşlarımız kınadı biz de kınadık, dünya da
kınadı. Hangi inançtan olursak olalım, bütün inanç merkezlerine saygı
duymak insanlık görevidir. Bunlar da kınadılar. Birisi çıktı dedi ki, o
kutsal topraklarda İsrail postalını ellerine vereceğiz dedi. E git ver
bakalım, elinden tutan mı var? Boyundan büyük laflar söylemeyeceksin. Ne
diyordu Davutoğlu "Bizim gücümüzü test etmesinler" diyordu. E hadi test
ettiler ne oldu? Yine oturdun oturduğun yerde kalıyorsun.
Şunu
söylüyoruz, hiçbir kutsal mekanda asker postalı istemiyoruz bir. Türkiye
cumhuriyeti topraklarında yabancı asker postalı istemiyoruz iki.
Bu
topraklarda peşmergenin ne işi var? Benim topraklarımı çiğniyorlar?
AKP'ye oy veren yurttaşlarıma sesleniyorum. Elini vicdanına koy ve
düşün. Benim topraklarımda, benim askerim varken, peşmergenin buraya
gelmesine hangi gerekçeyle izin veriyorsun? Şu anda devlet yok. Başbakan
yok. Cumhurbaşkanı da yok. Diyorlar ki koltukların boş olduğunu
söylüyor Kılıçdaroğlu. Evet söylüyorum, o koltukta oturanlar teslim
alınmışlar, onların görev yapmaları mümkün değildir. Ülke yönetilse,
kendi bakanı çıkıp diyor, alan hakimiyetini kaybettik diyor.
Senin
cumhurbaşkanlığı koltuğunda ne işin var? Sen niye orada oturuyorsun?
Koşa koşa gittiler İmralı'dan yardım istediler, ne olursun talimat verin
olaylar olmasın. O nedenle söylüyorum, devleti bu hale sokanlardan
benim görevim olduğu kadar senin de görevindir bu.
14-15
Kasım tarihleri arasında birinci dünya savaşının yüzüncü yılı nedeniyle
toplantı düzenleyeceğiz. Biz tarihe not düşmek istiyoruz çünkü biz
CHP'yiz. Biz geçmişimizden ders alıp geleceğimizi belirlemek istiyoruz.
Çünkü biz halkın partisiyiz, herkes bunu böyle bilsin.