Kiev'de görülmesi gereken yerlerden biri de Golden Gate denilen kırmızı renkli Altın Kapı.
Şehrin girişi olan bu kapı da turistler tarafından oldukça ilgi görüyor.
Opera
Binası, Marıyınsky Parkı, Yazar Şevşenko'nun heykeli ve Şevşenko
Üniversitesi, Ayasofya Meydanı, Aziz Andrew Kilisesi, Sofya Kilisesi,
Mihaylovski Kilisesi, Knyagine Olga Heykeli, SSCB Propaganda Binası ilk
etapta gördüğümüz yerler arasında yer alıyorlar.
Kiev'in en meşhur caddesi Khreshchatyk (Kreşatik) Caddesi'nden araçla geçiyoruz.
Bu
cadde hafta sonları trafiğe kapalı oluyormuş, caddenin boyu bir km. den
fazla, caddenin başında Lenin Heykeli, son tarafında ise Özgürlük
Meydanı bulunuyor.
Bu meydan oldukça büyük bir alana yayılmış ve ortasında Özgürlük Anıtı yer alıyor.
Turuncu Devrim'in gerçekleştiği bu meydan oldukça renkli ve hareketli?
Pecherska Lavra Manastırı saat 18.00'de kapanacağı için acele ediyor, kısa bir yolculuktan sonra manastıra geliyoruz.
İçeri giriş ücretli olduğundan, biletlerimizi alıp kemerli bir kapıdan içeriye giriyoruz.
Pecherska kelime karşılığı "Yer" Larva ise "Kutsal" manasına geliyormuş, özetle Pecherska Lavra "Kutsal Yer" demekmiş.
Hıristiyan dünyası için oldukça kutsal sayılan bu mekâna gelen Ortodokslar hacı oluyorlarmış.
1051
yılında Antony isimli bir rahip tarafından ilk önce yerin altında
yapılan bu yer, daha sonra üste çıkmış, 17 ? 18. yüzyıllarda
genişletilerek bu görkemli hale getirilmiş.
Kiliseler kompleksinden oluşan bu yerde 18 kilise bulunuyor, bunun 12 tanesi üstte, 6 tanesi de yerin altındaymış.
Kiliselerin kubbeleri yaldız kaplama olduğundan göze çok hoş görünüyor, kendinizi masal aleminde hissediyorsunuz.
İlk manastırın içindeki kapı altından kaplanmış, ismine Cennetin Kapıları ismi verilmiş.
Dünyanın en yüksek manastırı burada bulunuyor.
UNESCO tarafından dünya mirasına dahil edilmiş bu kompleks gerçekten çok göz alıcı.
Birçok manastırın bulunduğu bu yerde meyve ağaçlarının süslediği çok da güzel bahçeler mevcut.
Çan Kulesi ve altında bulunan oldukça büyük bir çan, buranın mistik havasını tamamlayan güzel örnekler olarak ilgimizi çekiyor.
Bu ara, kapanmak üzere olan dünyanın en ünlü minyatür sergisini gezmek için tempomuzu yükseltiyoruz.
Syadrısty Mykola tarafından yapılan minyatür eserlere özel büyüteçlerle bakılıyor.
Mikroskop
altında bir preparatı inceler gibi minyatür eserlere baktığımızda, bu
kadarına da pes dedirtecek cinsinden parçalar görüyoruz.
Bir
toplu iğnenin ucu kadar bir alana sıkıştırılmış satranç tahtası gibi,
insanın aklını başından alan görüntülerle kendimizden geçiyoruz.
Manastır oldukça geniş bir alana yayılmış.
Rehberimizin
götürdüğü bir bölümden Dinyeper Nehri ve üzerindeki zarif köprüleri,
Yeni Kiev'i ve Anavatan Heykeli ile birbirinden güzel manastırları
hayranlıkla seyrediyoruz.
Manastırın içerisinde rengârenk
paskalya yumurtalarından tasarlanmış yarım küre oldukça sevimli bir
görüntü oluşturmuş, burada fotoğraf çektiren bir hayli turist var.
Bu görkemli yerden ayrıldıktan sonra Gökkuşağı Anıtı'na gidiyoruz.
Arabamızı
park ettiğimiz yerin sol tarafında Sovyet Rusya döneminden kalan Lenin
Müzesi bulunuyor, bu bina şimdi Tiyatro Binası olarak kullanılıyormuş.
Gökkuşağı şeklinde yapılmış bu anıt halkların dostluğunu simgeliyor.
Bu anıtın hemen altında Rus ve Ukraynalı iki kişiye ait heykel bulunuyor.
Bu Gökkuşağı Anıtı'na "Halkların Dostluğu" ismi veriliyormuş.
Bu anıtın diğer bir tarafında ise kazakların heykelleri bulunuyor.
Yüksekte olan bu yerden yine Kiev oldukça güzel görünüyor.
Panoramik şehir turundan sonra şehir merkezindeki otelimize yerleşiyoruz.
Kısa bir dinlenmeden sonra yaya olarak Arena City denilen, cafe ve lokantaların olduğu binaya geliyoruz.
Yemek
yeme niyetiyle geldiğimiz Arena'da daha ziyade gece kulüpleri
bulunuyor, bundan dolayı binadan çıkıp, meşhur Khreshchatyk (Kreşatik)
Caddesi'ne geliyoruz.
Cadde müthiş renkli ve eğlenceli?
Sokak müzisyenleri, dans edenler, eğlenen gençler farklı görüntüler oluşturuyorlar.
Cadde boyunca ellerinde içki şişeleri ile dolananların sayısı bir hayli fazla.
Uzun bir yürüyüşten sonra Zafer Anıtı'nın bulunduğu alana geliyoruz.
Geç saatler olmasına rağmen etraf cıvıl cıvıl.
Uzun bir yürüyüşten sonra otelimize
giden yolun üstündeki pizzacıda karnımızı doyurup, eşyalarımızı
toplamak ve ertesi güne hazır olmak üzere otelimize yaya dönüyoruz.
Sabah erken kalkıp kahvaltımızı yaptıktan sonra Kiev Havaalanı'na bizi götürecek aracımıza biniyoruz.
Kiev'in
geniş caddelerinden geçerken, sabahın erken saatleri olmasına rağmen
Dinyeper Nehri kıyısındaki plajlarda bir hayli kalabalığın olmasını
hayretle izliyoruz.
Kiev Havaalanı şehrin görkemine pek uygun değil.
Rehberimiz Yüksel'le vedalaştıktan sonra, bizi Sen Petersburg'a götürecek uçağa binip, Kiev'den ayrılıyoruz.